Türkiye yeni bir yönetime kavuşacaksa, bu demokratik değişim, ancak alnının teriyle yaşamak isteyen, aşiret-tarikat-siyaset ağına takılmamış, mafyözleşmemiş kitlelerin oyları sayesinde gerçekleşebilecektir. TEKEL işçilerinin sesi işte bu kitlelerin bağrından yükselmektedir.

Bir tek derdimiz var; TEKEL işçilerinin talepleri artık uzatılmadan çözülsün, diyalog yeniden sağlanarak bu süreç sonlandırılsın

Türkiye’nin 1980 sonrası dışa açılarak (saçılarak) kapitalistleşme serüveni, tüm toplumsal dokuyu altüst etti. Bugün gelinen yer itibarıyla, nüfusun dörtte üçü kentlerde. Kırlarda kalan yüzde 25 nüfus, milli gelirin ancak yüzde 8’ini üretiyor. Bu gelirle de geçinemediği için kısa sürede onlar da kentlere akacak.

Serbest piyasaya uyumsuz ve geçimsiz kimlik ´emek´, kamusal mecradaki yerini Ankara´da buldu.

TEKEL işçilerinin eylemlerini başta şiddetle, sonra da karşı propagandayla bastırmaya çalışan hükümet pek de başarılı olamadı. Bütün karşı taktiklere ve eksen kaydırmalara rağmen TEKEL işçilerinin direnişi geniş toplumsal destek görüyor.

İDEOLOJİK SUÇLULAR; HAKKINI ARAYANLAR

TEKEL işçilerine bakıp; sınıfın var olduğunu ve sınıf gerçeğinin Kürt-Türk, başörtülü-başörtüsüz, kadın-erkek ayrımlarının da üstünde durduğunu görmeye dayanamıyorlar

HEDEF: DAHA ÇOK 4/C

TOPLUMSAL MUHALEFET ALANIMIZ; TEKEL DİRENİŞİ

Hükümetin sözcüsü Cemil Çiçek ´Bakan Çiçek’in oğluna var, TEKEL işçisine yok´ başlıklı yazımın takipçisi olarak aradı…

ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN GREVİ VAR…

Tekel işçilerinin hak talebini adaletin terazisinden alıp ´maliyet hesabına´ yatıran devlet, demokrasi, sosyal haklar ve özgürlüklerin de artık piyasaya dahil olduğunu itiraf etti.