Üretim araçlarına el koymaktan burjuvalığa geçiş, azıcık mülkü olanı da mülksüzleştirerek, (mülkü işe yaramaz hale getirerek, elinden alarak) yaşamak için başkasına işgücünü satmaya mecbur köleler yaratılarak sağlandı.

30 Ağustos zaferini Atatürk Nutuk’ta şu sözlerle anlatıyor: “Bu eser Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.”

Kâr ve zarar her zaman ekonomiyle açıklanabilen ya da karşı iki durumu ifade eden kelimeler değildir. Devlet ve vatandaş ilişkisinde zarar aslında kârdır.

Bitkisel üretimde verimliliği etkileyen öğelerin başında gelen kimyasal gübrede, Türkiye’de zaten yetersiz olan üretimde son yıllarda artış yerine azalışlar yaşanıyor.

Özelleştirme zehri şekere de sirayet etti, sıra şeker fabrikalarına da geldi. 14 şeker fabrikasının 2018 yılı sonuna kadar özeleştirilmesi hedefleniyor.

Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ’ye (Türkşeker) ait 14 fabrikanın satışı için ihale açıldığı Resmi Gazete’de ilan edildi.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından 14 şeker fabrikasının ihale sürecinin başlatılması şekerpancarı üreticilerini de tedirgin etti.

Kocaeli´deki Seka Devlet Hastanesi´nde röntgen teknikeri olarak çalışan 15 kişinin tamamında tiroit nodülü çıktığı iddia edildi.

AKP iktidara geldiği günden bu yana üreterek ülke ekonomisini büyütmek yerine cumhuriyetin 90 yıldır ülkeye kazandırdığı sanayi tesislerini yandaşlarına haraç-mezat satarak yandaşlarını büyütme politikası izledi ve ülkeyi iflasın eşiğine getirdi.

80 yılda güçlükle kazanılan Cumhuriyet eserleri, bütçe açığını kapatmak için değerinin çok altında satıldı ama açık 10 yılda 170 milyarı geçti.

Bağımsız ve demokratik bir Türkiye´de yaşamak istiyoruz. Bağımsız ve demokratik bir Türkiye, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya mücadelesinde de son derece önemli bir kazanım olacak.

Özelleştirmelerde dikkatimiz, sadece işletmelerde ve fabrikalarda idi. Bunun dışındaki satışları göremedik.