Yazımı kaleme 30 Ağustos sabahı aldım. 30 Ağustos zaferini Atatürk Nutuk’ta şu sözlerle anlatıyor: “Bu eser Türk milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.”
Böyle bir liderle, böyle bir milletin evladı olmak gerçek bir mutluluk ve gurur kaynağı. Bu anlamlı günde Aydınlık ailesinin bir ferdi olmak, bu sayfadan sizlere seslenebilmek de bir o kadar gurur kaynağı benim için. Ülkemizi emperyalist işgalden canları pahasına kurtarıp bağımsız, laik, onurlu bir cumhuriyeti kuran, dünyada emsali görülmemiş destanı yazan tüm kahramanlarımızı minnetle, saygıyla anıyorum.
Gerçek, bağımsız, vatandan, milletten yana haberciliğin adresi Aydınlık’ı kuran, bugünlere getiren, emek veren herkese teşekkürü de bir borç bilirim.
Aydınlık’ın yaşadığı sorun, tüm Türkiye basınının sorunu ve çözümü de tıpkı 30 Ağustos’u yaratan iradenin yaptığı gibi kendi ellerimizde. Kurtuluşu ve çözümü kendi dışımızda aradığımız sürece çıkmazlarımız ve çözümsüzlüğümüz derinleşecektir.
Kıbrıs Barış Harekatı sırasında eğer Petrol Ofisi olmasaydı savaş uçaklarımıza ve gemilerimize yakıt ikmali yapamayacaktık. Ataş Rafinerisi Mersin’de bulunan tesislerini harekat sırasında bakıma aldığını ileri sürerek kapatmıştı. Şimdi buna benzer bir durum kağıt için geçerli. Piyasada kağıt var ancak dövize endeksli olduğu için almak ve yazılı basımı sürdürmek mümkün olmuyor. Bu da bir tür kuşatma değil midir?
Bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varolmasının belki de en önemli unsuru Petrol Ofisinin varlığıdır ve o dönem kamuya ait olmasıdır.
Ekonomide yaşanan ve giderek derinleşen krizin en büyük sebebi özelleştirmelerdir. Aydınlık’la beraber pek çok yazılı basının yaşadığı kağıt krizini sadece doların artışına bağlamak büyük bir saflık olur. İşte bu nedenle Aydınlık sorunun tam merkezine SEKA yazı dizisiyle parmak bastı.
Türkiye’nin bu krizden tek çıkışı kamu iktisadi teşekküllerinin kurulmasında ve satılanların yeniden kamulaştırılmasındadır.
Devleti şirket olarak gören anlayış iflas etmiştir. Devletin kasa defterinde gelir-gider hanelerine milletin kalkınmışlığı ya da fakirliği yazılmalıdır.
Yeniden SEKA’ları, TÜPRAŞ’ları, PETKİM’leri, TEKEL’leri, SÜMERBANK’ları, kurmadan ne ekonomideki krizden kurtuluruz ne de bağımsız olabiliriz.
Aydınlık gazetesi olmadan da karanlığın içinde ışıksız, fenersiz kalırız. Aydınlık gazetesi sadece haber veren bir gazete değil onun çok ötesinde yazarlarıyla, uzman yorumlarıyla, toplumun önderi aydınlarına sayfalarını açmasıyla aynı zamanda bir yol göstericidir de.
Aydınlık’ın yaşamasının bir başka yolu da gazeteyi satın alan okur sayısının yani girdiği ev, işyeri, kurum sayısının artmasıdır. Bu karşılıklı bir gelişme olacaktır. Aydınlık yaşarken girdiği her yeri de aydınlatacaktır. Bunun için Aydınlık’ı okutmak, satın aldırmak, Aydınlık okurunun bir görevi olmalıdır. Çünkü Atatürk cumhuriyetini, bağımsızlığı, bilimi, sosyal devleti, hukukun üstünlüğünü, vatanın ve milletin birliğini, üretimi savunan başka bir gazete yok.
Yeni kurtuluş savaşının en önemli mevzisi Aydınlık, yakıt ikmali yapan rafinerisi de okurudur. Yayın hayatına başladığı günden bu yana emeği ilkelerinin en başına yazan Aydınlık, emekçinin hak ve ekmek mücadelesinde de basında yüz akı oldu. Sayfalarında gerçek habercilik kurallarına uygun verdiği haberleriyle çok sayıda mücadelenin kazanımla sonuçlanmasına neden oldu. Bu nedenle Aydınlık’a en çok da emekçilerin ve işçi sendikalarının destek olması gerekiyor.
Buradan tüm sendikalara sesleniyorum. Sizin mücadelenizde anahtardır yazılı basın ve bu işi ahlakıyla yapan, sayfalarını hiçbir engel koymadan sizlere açan Aydınlık’a el verin. Verin ki sesiniz kısılmaya çalışıldığında size ses olabilsin.