Yurttaşlar yoksullaştı, açlık sınırı hiç düşmediği gibi giderek arttı. Yurttaşların bankalara olan borcu her geçen gün artarken faiz kararı bir darbe daha vurdu. Türkiye, ekonomi açısından seçime nasıl gidiyor?

Merkez Bankası’nın 500 baz puanlık bir artışla politika faizini yüzde 50’ye çekmesi piyasacı yorumcuların bu büyük cesarete alkış tutup, adeta bayram etmesine yol açtı.

İftar menüleri geçen yıla kıyasla en az yüzde 25 pahalandı. Artan fiyatlar ile birlikte 4 kişilik bir ailenin dışarıda iftar açmasının maliyeti 16 bin lirayı aştı.

Gıda fiyatları dünyada son bir yılda yüzde 10.5 oranında gerilerken, Türkiye’de ise 3.5 yılı aşkın süredir mutfak enflasyonun önüne geçilemiyor.

Son 50 yıldır hükûmetler TL üstünde tepinip duruyor. Bundan önceki hükûmetler de, bütçeyi siyasi popülizmde kullandı. Bu hükûmet ise aşırı istismar etti.

Halkın yarısından fazlasının gündemi ekonomi. Açlık sınırının asgari ücrete dayanmasına ramak kaldı, bir kişinin yaşaması için 25 bin lira şart.

Enflasyon, Ocak ayında olduğu gibi Şubat’ta da yüzde 4,53 ile beklentilerin üzerinde arttı.

TÜİK’e göre Cumhuriyetin 100. yılında kişi başına ortalama milli gelir 13 bin 110 dolar oldu. 2 trilyon dolarlık toplam gelir hedefi ise 1.1 trilyon dolarda kaldı.

Bu yıl ramazan katmerli zamlarla geliyor. 2018’de makarna, çorba, çay ve bakliyatların yer aldığı ramazan kolisi 49 liraydı. Bu yıl aynı kolinin fiyatı 450 lira.

Gıda fiyatlarındaki yüksek artış eğilimi dört kişilik bir ailenin açlık sınırını şubatta 1.531 lira artırarak 18 bin 973 liraya kadar çıkardı.

Türkiye ekonomisi giderek derinleşen bir krizle boğuşuyor.

Çalışanların ve emeklilerin haklarını budamak için gerçek süsü verilmiş yalanlar ortaya atılıyor. Gerçekler eğilip bükülüyor, demagojiye başvuruluyor. Dezenformasyona varan bu safsatalara karşı uyanık olmak şart.