13.09.2016
AKP’NİN YANLIŞ POLİTİKALARI İŞ CİNAYETLERİNİ ARTIRIYOR
İş Güvenliği Uzmanı Şenay Koçyiğit, iş kazaları ve işçi ölümlerindeki artışı değerlendirirken, AKP hükümetinin özelleştirmeler, taşeron sistemi, özel istihdam büroları gibi politikalarla işçiyi güvensiz bir çalışma ortamına sevk ettiğine dikkat çekti.
05.05.2015
İŞ CİNAYETLERİ 4 AYDA 842 CAN ALDI
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin raporuna göre, nisan ayında inşaat, tarım, taşımacılık ve ticaret/büro işkollarında işçi ölümleri yoğunlaştı. İş cinayetleri en çok İstanbul’da can aldı.
18.01.2015
ACI RAPOR
2014 iş cinayetleri raporuna göre yaşanan ölümlerin hepsi önlenebilir. Kuralsız çalışma, yasal düzenlemere, iş cinayetyerinin en önemli nedeni. Rapor, cinayetlerin önlenmesi için işçilere ve sendikalara mücadele çağrısı yaptı.
18.09.2014
ASANSÖR STANDARDININ TÜRKÇESİ BİLE YOK!
ELEKTRİK Mühendisleri Odası (EMO), Torunlar Inşaat´ta 10 işçinin yaşamını yitirdiği iş cinayetine ilişkin raporunu açıkladı. Ölümlerin uzun ihmaller ve eksiklikler sonucu yaşandığına dikkat çekilen raporda ilginç bilgilere de yer verildi. Bunlardan biri de TSE´nin asansörlere ait ilgili ingilizce yayınladığı standardın, aradan geçen 14 yıla rağmen Türkçesi´nin bulunmuyor olması.
04.07.2014
KAZA DEĞİL KATLİAM 6 AYDA 1000 CAN
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi´nin raporuna göre, Haziran ayında 141 işçi yaşamını yitirdi. İşçi ölümleri en çok İstanbul, Bursa, Kahramanmaraş ve Kocaeli´de yaşandı
15.05.2014
BİLİM İNSANLARI: HİÇBİR İŞİN KADERİNDE ÖLÜM YOK
Üniversitelerin Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümlerinin öğretim üyeleri Soma’da yaşanan işçi katliamı ile ilgili ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada “Güvencesiz, sendikasız çalıştırma biçimlerinde ve alt işveren uygulamalarında son yıllarda yaşanan hızlı artış, işçi ölümlerinin artmasının önemli nedenleri arasındadır” denildi.
03.08.2013
İNSAN SAĞLIĞININ GIDAYLA TAHRİBİ
İNSAN SAĞLIĞININ GIDAYLA TAHRİBİ
İnsan sağlığının gıdayla tahribi Gıda reklamları ve şirketlerin sponsorlukları I Türkiye´de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı´nın temel meşgalesi, gıda sağlığı ile ilgili politikalar üretmek değil; helal gıda patentleri vermek, bitkisel sözde ilaçları ruhsatlandırmak, GDO´lu ürünlere denetimsiz patentler vermek, früktoz kullanım ve oranlarının arttırılmasını sağlamak gibi skandal niteliğinde uygulamalar olageldi. HANDE ARPAT Emek yoğun bir örgütlenme gerektiren gıda sektörü, hammadde kullanması ve üretmesi, istihdama katkısı ve toplumların beslenmesi açısından en önemli sektörlerden biridir. GSYİH´ye katkısı, istihdam, ithalat ve ihracat kapasiteleri ile ülke ekonomisi içinde de öncü sektörlerden olan gıda sektörü, 1980´li yıllardan beri neredeyse tüm sektörlerde olduğu gibi ciddi bir yapısal dönüşüme uğratıldı. Bu yapısal dönüşümün en temel dinamikleri olan özelleştirme, rekabet, serbest piyasacılık, hızlı tüketime özendirme, tekelleşme ve esnek istihdam uygulamaları uluslararası sözleşmelerle teminat altına alındı, halk sağlığını ana eksenine oturtan tanm ve gıda politikaları ancak burjuva siyasetçilerinin konuk edildiği televizyon programlarında çerez propaganda malzemesi oldu. Mart 2009´da bir televizyon programında Gıda güvenliğine yalnız sizin başkanınız olduğum için değil aynı zamanda bir aile reisi olduğum için çok önem veriyorum diyen Obama´mn bu beyanından iki ay önce genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) şirketlerine verdiği hayat öpücüğüyle ünlenen Tom Vilsack´ı Tarım Bakanı yaptığını hatırlatmadan geçmeyelim. Bu hızlı yapısal dönüşümü, kontrolsüz özelleştirme ve tekelleşmeyi ve rekabetin gıda sektöründe yarattığı can alıcı yıkımı pek çok açıdan incelemek mümkün. Meseleye halk sağlığı, emekçiler, çevre, kültür gibi birçok açıdan bakılabilir. Genel olarak, bu yıkımın temelinde uluslararası tekellerin öncülüğündeki kâr arttırma politikalarının ve şirketlerin elinde kulda olan devletlerin mevzuat değişikliklerinin olduğunu söylemek abartılı olmaz. SENTETİK GIDALAR VE İNSAN SAĞLIĞI Gıda politikalarının tek amacı kâr arttırmak olduğundan gıda güvenGıda sektöründe tarihsel olarak en büyük reklam ve sponsorluk kampanyaları McDonald´s ve Coca Cola tarafından başlatıldı. Devletin özel girişimlere müdahale etmesine şiddetle karşı olan Walt Disney de, reklamlar, tüketime özendiren görseller, mekanlar açısından özellikle fast-food tekelleri için azımsanamayacak katkılar sundu. Bu reklam kampanyalarının ana hedef kitlesi geleneklere en az bağlı tüketici kitlesi olan çocuklar olarak belirlendi. Hala okullarda dersliklere eğitim materyalleri temin etmeleri, kantinlerde zorunlu satış hakkı elde etmeleri, diledikleri reklam kampanyasını yapabilmeleri dışında şenlikler, yarışmalar, kültür-sanat etkinliklerine sponsor olarak da sürekli reklamlarını yapıyorlar. Aynı zamanda McDonaldsIaştırma diye tabir edilen bir yaşam ve tüketim tarzını tüm dünyaya yaymak için ayrılan ciddi fonlarla ne yazık ki pek çok doktor, akademisyen ve bürokratı da satın alıyorlar. ligi ciddi derecede ihmal edilmektedir. Devletlerin uluslararası tekellere verdiği desteğin yanında, tüm dünyada kabul edilen kararlar veren ve bilimsel anlamda tarafsız olması beklenen FDA´mıı (Amerika Gıda ve İlaç Dairesi) da bu konuda sicili oldukça kabarık. Kolalı içecekler, katkı maddeleri, GDO´lu gıdalar, fast-food ürünler, bebek mamaları gibi konularda son derece şaibeli raporlar sunan FDA´dan pek çok bilim insanı istifa etmek zorunda kaldı veya işten atıldı. Türkiye´de gıda sektörünün yaklaşık % 80´i kayıt dışıdır. Halihazırda denetim, etiketleme gibi uygulamalarda olan eksikliklere kayıt dışı sektör de eklendiğinde halk sağlığıyla ilgili ciddi endişeler doğmakta. Bu açıkların neden olduğu en güncel olaylardan biri de yakın zamanlardaki okul sütü skandalidir. Ancak ne yazık ki Türkiye´de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının temel meşgalesi, gıda sağlığı ile ilgili politikalar üretmek değil; helal gıda patentleri vermek, bitkisel sözde ilaçlan ruhsatlandırmak, GDO´lu ürünlere denetimsiz patentler vermek, früktoz kullanım ve oranlarının arttırılmasını sağlamak gibi skandal niteliğinde uygulamalar olageldi. Tüm dünyaya hakim olan fastfood ürünler, kolalı içecekler, dondurulmuş gıdalar, seri üretilen ve kontrolsüz hormon ve antibiyotik yüklemesi yapılan tavuk ve danaların neden olduğu sağlık problemleri ise buraya sığdınlamayacak denli geniş bir konu. Bu sektörün kâr marjını arttırmak için yapabileceklerinin sınırı yoktur; öyle ki, trans yağları aşırı deFast-food´un özellikle de çocuklar üzerindeki olumsuz etkisini tartışmaya gerek var mı´ recede kullanan fast-food şirketlerinin sağlığa son derece zararlı olan bu yağların ağız içindeki kayganlığı arttırıp çiğneme sayısını dakikada 25´ten 10´a indirmek suretiyle daha çok ve daha hızlı yemeyi/tüketmeyi özendirmeye çalışması diğer bir skandaldir. SEKTÖRDEKİ EMEK SÖMÜRÜSÜ VE ÇEVRE TALANI Türkiye´de olduğu gibi dünyanın pek çok ülkesinde kayıt dışı ve esnek istihdamın yoğun olduğu gıda sektöründeki emek sömürüsü özellikle uluslararası dev şirketlerde dikkat çekiyor. Örneğin, Coca Cola ABD´de mesai ücretlerinin yatmaması gibi nedenlerin yanında siyahi çalışanlarına ırk ayrımcılığı yaptığı gerekçeleriyle de milyonlarca dolar tazminat ödedi.Şirketin Hindistan, El Salvador gibi ülkelerde çocuk işçi çalıştırma açısından da sicili bayağı kabarık. Türkiye´de ise 2005 yılında sendika üyesi oldukları için işten atılan 110 işçinin günler süren direnişleri ve çevik kuvvetin coplu, biber gazlı, darplı müdahalesi ile anılan Coca Cola, çevreye verdiği zararlarla da sıkça haberlere konu oldu. Kolalı içeceklerin 1 litresi için 2.5 litre (kimi fabrikalardaki özel tekniklerle 1.54 litre) su kullanan kola şirketleri, doğal su kaynakları için en az HES´ler kadar tehlikeli görünüyor. Bunun yanında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2013´ün ilk yarısına ait Gıda ve İçecek Sektörü Raporu´nda sektördeki emek sömürüsü, sağlık ve çevre sorunları, denetimsizlik, etiketleme açığı gibi konulara değinmiyor; raporun ağırlığını küresel yatırımcılara sunulan kârlı yatırım fırsatları, helal gıdanın önemi ve doğuracağı harika fırsatlar, Türkiye´nin tarım ve gıda alanında öncülük potansiyeli gibi konulara yapılan vurgular oluşturuyor. Bir yanda tüm dünyada 870 milyon insanın yetersiz beslenmesi, beş yaş altı çocuk ölümlerinin % 4 5´inin yetersiz beslenme nedenli olması ile gıda sektörünün gittikçe devasa bir boyuta ulaşması arasında ciddi bir çelişki var. Ana ekseni insan yerine kâr olan gıda politikalan ile dünyadaki açlık, yetersiz beslenme, gıda güvenliği gibi temel sorunlar çözülecek gibi görünmüyor. İnsanın varolabilmesi için şart olan tüm gereksinim ve haklar için geçerli olduğu gibi, gıda ile ilgili sorunların da çözümü ancak sosyalizmde gibi görünüyor.
26.02.2013
HAYDİ ÇOCUKLAR BABALARINIZIN ÖLÜMCÜL KADERİNE..
İş cinayetlerinde ölen işçilerin yaşını daha da düşürecek ve artan çocuk ve genç işçi ölümleriyle vahşi birikim bölgesi diye küresel sermayeyi cezbedecek yasa, geçen hafta Resmi Gazete´de yayımlandı.
09.07.2012
‘FACİA’YI DA ÖZELLEŞTİRDİK…
Politik ve ahlaki içerik taşımayan kupkuru facia klişesiyle geçiştirilen işçi ölümleri, belki de günümüzde en fazla yabancılaştığımız sıra dışı ölümlerin başında yer alıyor.
29.05.2012
ALİS HARİKALAR DİYARINDA
Emeğe karşı acımasız saldırı sadece ücret düzeyinde sürdürülmüyor. Türkiye artık işgüvenliğini neredeyse sorun saymıyor. İş güvenliğine ilişkin açıklanan uluslararası veriler bunun göstergesidir. Türkiye iş kazalarında ve işçi ölümlerinde dünyada üçüncü, Avrupa´da ise birinci sıradadır. İş kazalarında 2010 yılında ölen işçi sayısı 1454 kişi olarak açıklandı.
20.05.2012
CİNAYET EKONOMİSİNİN REKABET ANLAYIŞI
Kısacası rekabet dediğimiz şey ´cinayet ekonomisi´… Tersten de söyleyelim… ´İşçi kanı´ üzerinden yürüyen üretim sürecini ölümsüz bir zemine taşımamız, ölümlerin önüne geçmemiz halinde dış âlemle ´rekabet´ edemeyeceğimiz söyleniyor… Bu kadarı çok fazla değil mi?
18.05.2012
BİR KEZ DAHA İŞ GÜVENLİĞİ
Bir ülkede iş kazaları olabilir; bazen teknolojinin imkanları sonuna kadar kullanıldığı halde işçi ölümleri, yaralanmaları olabilir. Ancak, bu ölümler her gün, rutin haline gelirse, sık sık da 3´erli, 5´erli, 10´arlı kitleler halinde işçiler ölüyorsa orada artık kazadan söz edilemez.