ALİS HARİKALAR DİYARINDA
Emeğe karşı acımasız saldırı sadece ücret düzeyinde sürdürülmüyor. Türkiye artık işgüvenliğini neredeyse sorun saymıyor. İş güvenliğine ilişkin açıklanan uluslararası veriler bunun göstergesidir. Türkiye iş kazalarında ve işçi ölümlerinde dünyada üçüncü, Avrupa´da ise birinci sıradadır. İş kazalarında 2010 yılında ölen işçi sayısı 1454 kişi olarak açıklandı.
Geçmişte de olmuştu. Örnekleri var. Havacılık iş kolunda Türk Hava Yolları ile sendikalar arasındaki toplu-iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlandığı dönemlerde hükümetler devreye girer ve Bakanlar Kurulu Kararlan ile, "milli güvenlik gerekçesi" gösterilerek bu iş kolunda grevler ertelenirdi. Hava-İş sendikasının bu konularda deneyimi vardır. Türkiye’de sendikalı işçi sayısının bütün sektörlerde hep düşüş gösterdiği, özelleştirme sonrası son yirmi yıllık dönemde bu sendika üye sayısı bakımından büyük kayıplar yaşamadı.
Havacılıkta grev yasağı
Şimdi bu iş koluna karşı toplu bir saldırı başlatıldı. THY ile sürdürülen son dönem toplu-iş sözleşmesi sürecinin sonuna yaklaşıldığı sırada, mahkeme yolu ile alınan durdurma kararı, itiraz üzerine mahkemece kaldırıldı. Sürecin son noktasında grev kararı için hazırlanan sendikaya cevap Meclisten geldi. Meclis’te AKP milletvekili Külünk’ün getirdiği yasa önerisi İçişleri Komisyonu’nda kabul edildi. Yasa önerisi havacılık iş kolunda grev yasağı getiriyor. Geçmişte Bakanlar Kurulu kararı ile grev ertelemesi yapılıp çözüm kapısı açık tutulmaya çalışılırken AKP hükümeti şimdi getirdiği grev yasağı yasası ile bütün köprüleri "kanunen" atıyor. Artık kararname ile geçici yasak getirmiyor. Kanunen toptan yasaklıyor.
Hava-İş -THY toplu sözleşmesinin acilen durdurulması gerekiyor. Çünkü, THY zor durumda. 2011 yılında 1 milyar TL zarar açıklayan THY, 2012 yılının ilk çeyrek döneminde tekrar 30 milyon TL tutannda zarar açıkladı. İlk akla gelen, ücretlerin baskılanması oluyor. Tıpkı bütçede hızla büyüyen açık nedeniyle memur maaşlarının hakem heyeti ile baskılanmaya çalışılması gibi…
Oysa ki bilenlere göre THY’de zararın kaynağı çok farklıdır.
Meclis görüşmelerinde, dünyada hava taşımacılığı iş kolunda grev yasağının olmadığı söylendiğinde AKP’nin milletvekilleri, "İşte biz ilk örneği oluşturacağız," yanıtını vermektedirler. Saldırı acımasızdır.
Krizin yükü emekçilerin sırtına
Emeğe karşı saldırıyı dünyada kriz sonrası yaşananlardan ayırt etmemek gerekiyor. Finansal saldınnın yol açtığı ağır maliyet yükü, emekten çıkartılmak isteniyor. Sıkça Yunanistan örneği verilerek yaratılmak istenen korku havası Türkiye’de son dönemde giderek yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Ücretleri baskılamak için bütün araçlar kullanılıyor. Başta Merkez Bankası’nın hiç tutmayan "enflasyon hedeflemesi" rejimi ile her yıl tekrarlanan enflasyon rakamları, ücretlerdeki artışı frenlemeye yarıyordu. Olmazsa, hakem heyeti devreye sokuluyordu. Son çarelerden birisi Bakanlar Kurulu Karan ile grev yasağı idi. Şimdi o da aşıldı; artık grev "kanunen" yasaklanıyor.
Nokta atışı yasal düzenlemeler
Meclis’in yasa yapma gücü son derece ilginç bir noktaya taşınmış durumdadır. MİT soruşturması örneğinde olduğu gibi "makabline şamil" yasa düzenlemesi yapıldığı gibi, nokta atışı yapan yasal düzenleme de yapılabilmektedir. Göründüğü kadarıyla Hava-İş -THY toplu sözleşme sürecinde de aynı anlayış zorlanmaktadır.
Mahkeme kararından sonra Hava-İş, önümüzdeki altı gün içinde grev ilanına çıkabilecektir. Eğer Meclis bu süre içinde bu yasayı çıkartır, yürürlüğe girmesi için Cumhurbaşkanı’nın da imzasından geçirirse, bir diğer nokta yasa düzenlemesi daha gerçekleşmiş olacaktır.
Grev hakkı olmayan toplu sözleşme yasası
Emeğe doğrudan saldın bu örnekle kalmadı. Çalışma Bakanı toplu-sözleşme sürecinde kamunun önerdiği ücret artışını kabul etmeyip uyuşmazlığa giden ve 23 Mayıs için bir günlük iş bırakma çağrısı yapan sendikaları açıktan uyardı. Çalışma Bakanı, "yetmez ama evet" kampanyasının yürütüldüğü Anayasa değişikliği sayesinde çıkartılmış olan kamu çalışanlan toplu-iş sözleşmesi yasasında "grev hakkı" olmadığını memurlara hatırlattı. Grev yapamazsınız, dedi. Böylece, "kamu çalışanlarına toplu-iş sözleşmesi hakkı verildi" denen "ileri anayasa düzenlemesi" ile ne tür bir hakkın tanındığı çıplak olarak ortaya çıkmış oldu. Toplu-sözleşme yasası grev hakkını içermediği gibi, hükümet, toplu pazarlığa kamu ağırlıklı hakem heyetini sokmak suretiyle, nihai ücret belirlenmesinde gücü elinde tutuyor. Toplu sözleşme düzenine "hakem heyeti" düzenlemesi anlayışını sokarak yapıyı ilk bozan, 12 Eylül Rejimi’dir. Şimdi AKP rejimi gözbağcılığı ile anayasal hak tanıma gösterisi altında, memur toplu sözleşmesinde aynı saldırgan ve bozuk anlayışı sürdürülmektedir.
İşçi ölümlerinde Türkiye birinci
Emeğe karşı acımasız saldın sadece ücret düzeyinde sürdürülmüyor. Türkiye artık iş-güvenliğini neredeyse sorun saymıyor. İş güvenliğine ilişkin açıklanan uluslararası veriler bunun göstergesidir.
Sosyal Güvenlik Kurumu, Uluslararası Çalışma Ofisi’nin 2010 yılı sonu işçi güvenliği verilerini açıkladı. Türkiye iş kazalarında ve işçi ölümlerinde dünyada üçüncü, Avrupa’da ise birinci sıradadır. İş kazalarında 2010 yılında ölen işçi sayısı 1454 kişi olarak açıklandı.
Geçici iş kazalan ye işçi ölümleri verilerini tutan kurumlardan, İstanbul İşçi Sağlığı ve Meclisi’nin belirlemelerine göre, 2012 yılının ilk üç ayında 163 işçi hayatını kaybetti. Nisan ve Mayıs ayındaki kayıplar bilinmiyor. Ancak özellikle HES inşaatlarında yaygınlaşan kayıplara bakarak Nisan sonunda bu sayının 226 olduğu hesaplanmaktadır. Sadece HES inşaatlarında ölen işçi sayısı 26’dır.
Kayıpların hemen tamamı sendikasız işçilerden oluşmaktadır. Bir başka gelişme de kayıplar içinde sigortasız çalıştırılanların sayısının da hızla artmasıdır.
Böyle olduğunu başka kaynaklardan da biliyoruz. Resmi olarak biliyoruz. MALİye Bakanı açıkladı. Türkiye’de kayıtdışılık yüzde 37’ye ulaşmış durumdadır. Bu saptamaya göre, işgücü piyasasındaki oranın daha yüksek olduğunu söylemek hiç yanıltıcı olmayacaktır.
Emeğe karşı toplu saldırı burada kalmayacak, kesintisiz bir şekilde devam edecektir.
Yerli savaş uçağımız ve helikopterimiz geliyor
AKP iktidarı bu saldırıları olağan işler olarak göstermeye çalışıyor. Alis Harikalar Diyarında dolaşmaya devam ediyor. AKP hükümeti THY’yi ve havacılık sektöründeki şirketler) kurtarmak için grevleri yasaklıyor. Bu bedeli herhalde bu oluyor.