ZORUNLU ARABULUCULUK KIDEM TAZMİNATINI VURACAK
Avukat Tayfun Taşlıoğlu arabuluculuk sistemini zorunlu hale getiren taslakta kıdem tazminatı için dava açma süresinin 10 yıldan 2 yıla düşürülmesinin öngörüldüğüne dikkat çekti. Av. Taşlıoğlu, uzun süren işe iade davalarının ardından zamanaşımı nedeniyle işçilerin kıdem tazminatı için dava açamama riskiyle karşı karşıya kalacağını söyledi
ARABULUCULUK sisteminin zorunlu hale getirilmek istenmesine ilişkin konuşan Avukat Tayfun Taşkoğlu, "Düzenlemenin esasında işçilerin hak arama araçları ve özgürlüğünün ellerinden alınması var" dedi.
AKP hükümeti, çalışma hayatına yönelik saldırı paketlerini bir bir yasalaştırmaya başladı. Özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren tasarıyı yasalaştıran hükümet şimdi de arabuluculuk sistemini zorunlu hale getirmek için kolları sıvadı. Adalet Bakankğı tarafından hazırlanan ve taraflara gönderildiği belirtilen İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı Taslağı yasalaşırsa, çalışan kesimin mevcut hakları ortadan kalkacak, işçilerin dava açma hakkı da "zorunlu arabuluculuk" yasasıyla ortadan kaldırılacak. Aydınlık’a konuşan Avukat Tayfun Taşkoğlu, işçi-işveren arasındaki uyuşmazlıkların mahkemeye gitmeden çözülmesi amacıyla zorunlu hale getirilmek istendiği ileri sürülen bu sistemle ortaya çıkacak sorunlar konusunda uyardı.
‘İŞÇİYİ KORUYAN, GÖZETEN İLKEDEN VAZGEÇİLİYOR’
Bu düzenlemeyle Anayasanın 36. maddesindeki "hak arama özgürlüğff’nün ortadan kalkacağını belirten Av Taşkoğlu, "Bu tasarıyla ‘İşçi ile işveren zorunlu olarak aym masaya karşılıklı oturacak, anlaşacak’ diyorlar. Bunun sakıncası nedir? Türk İş Hukuku’nda hakim olan emredici, kamu düzeni ve işçinin korunması ilkelerini ortadan kaldırıp ikisini eşitliyorsunuz. Yani işçiyi gözeten, koruyan, kamu düzeninden sayan ilkeden vazgeçiliyor. Bu da işçiyi zor durumda bırakır" ifadelerini kullandı.
‘ALACAK MİKTARLARI KESİNTİYE UĞRATILIYOR’
Bugüne kadar açılan davalarda prim alacakları, fazla mesai ücretleri ve kıdemin hesaplanmasının yıllar süren bir çalışmanın sonucunda belirlendiğini hatırlatan Taşlıoğlu, şunları söyledi: "Bütün bu hesapları bir işçinin tek başına yapabilmesi hatta bir avukatın yapabilmesi mümkün değil. Bu konuda belirsiz alacak davası açılıyordu. Meride bilirkişi Avukat Tayfun Taşlıoğlu ile istanbul Kadıköy’de bulunun Aydınlık Hukuk Bürosu’nda görüştük. raporları geldikçe alacak miktarları netleşiyordu ve dava İslah ediliyordu ya da talep artırımı yapılarak sonuca gidiliyordu. İşçinin burada öğrenebildiği şey bilirkişi raporunda ortaya çıkan alacak miktarının ne olduğuydu ama bugün bu arabuluculuk meselesinde uyuşmazlıkların 3 haftada çözülmesinden bahsediliyor. Mümkün mü? Değil. Bu sürede delillerin getirilmesi mümkün müdür? Hayır. Mahkeme bile aylar süren bir araştırma sonucunda işverenin delillerine ulaşabilirken işçinin tek başına kendi elindeki kıt imkanlarla buna ulaşmaya çalışması imkansız. Düzenlemenin esasında işçi alacak miktarlarının kesintiye uğratılması var. Bunun hayattaki karşılığı 10 hakkın varsa l’ini al ama hızlı al, işvereni rahatlat. Başka anlamı yok."
‘İŞÇİNİN KIDEM TAZMİNATI ALMASININ ÖNÜNE GEÇİLİYOR’
Kıdem tazminatında 10 yıllık zamanaşımı süresinin 2 yıla düşürülmek istendiğini söyleyen Taşkoğlu, şöyle konuştu: "Bunun gerekçesinde işçilerle dalga geçer gibi ‘İşveren 10 yıl boyunca dava tehdidi altında kakyof deniliyor. Kıdem tazminatıyla ilgili böyle bir düzenleme getirirseniz, iş hukuku açısından bunun karşılığı nedir? Bugün hukukun en temel prensibinden kamu düzeni emredi ciliğinden, işçinin korunmasından vazgeçiliyor. Diyelim ki bir işçi işe iade davası açtı, bu dava 2-3 yıl sürdü. Bu noktada işe iade kabul edilmezse işçi kıdem tazminatı için dava açmaya çalışacak. Hayır açamayacak. Niye? Kıdem tazminatı için 10 yıllık zamanaşımı süresi ortadan kaldırılıp 2 yıla sıkıştırıldığı için burada işçinin kıdem tazminatı almasının önüne fiilen geçiliyor."
‘İŞÇİNİN HAKKINI KORUYAN İÇTİHATLAR KALDIRILIYOR’
TASARININ yasalaşmasıyla bitlikte işe iade, işkolu itirazı, yetki itirazı, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan davalann artık Yargıtay denetimine açık olmayacağını belirten Av. Taşlıoğlu, "Diyorlar ki; bu davalar istinaf mahkemeleriyle sonuçlandırılsın. Bakıldığında ikisi de mahkemedir, ikisi de hakimler önünden geçer. Hukuksal denetimdir diye düşünülebilir. Hayır değil, istinaf mahkemeleri bir içtihatla bağlı değil. Yılların mücadelesiyle yaratılan içtihatlar var. işçinin hakkını koruyan, otutmuş içtihatlar… Şimdi bugün bu düzenlemeyle ne yapılıyor? işçinin hakkını koruyan içtihatlar ortadan kaldırılıyor, istinaf mahkemesinin bu içtihatlarla bağlılığı artık yok. Nolacak peki? İçtihatlarla bağlılığı olmaması ne demek? istediği şekilde karar verebilecek. Bugünkü kazanımlan değerienditmeyebilir. istediği gibi karar verebilir ve bunun denetim organı ortadan kalkıyor, olmuyor. Hukuk Genel Kutulu yok, daireler arasında fikir alışverişi yok. istediği şekilde istinaf mahkemeleri burada karar alabiliyor. Burada işçi haklarına bir tırpanlama yapılacağı ve işçinin aleyhine yorumlar çıkacağını görebiliriz" diye konuştu.
Yargının değil işverenin yükü hafifletiliyor
Av. Taşlıoğlu, bu düzenlemeyle işe iade davalarında da işçi haklarının gasp edileceğine dikkat çekti. Taşlıoğlu bunu şöyle açıkladı: "Önceden denilirdi ki; işçi işten çıkarıldı ve işe iade davası açtı. Bu arada boşta geçen sürelerle ilgili hukuki tanımlama ücretti. Ama bundan sonra bunu artık tazminata çeviriyorlar. Aradaki fark nedir? ücret olarak tanımlandığında aradaki 4 aylık boşta geçen süre için işverenin prim yatırma zorunluluğu var. Ancak 4 aylık süre ücret değil tazminat olarak tanımlanırsa işveren bu primi yatırmaktan kurtuluyor. Ayrıca dava sonrasında 4 aylık süre ücret olarak değerlendirildiğinde işçi kıdem tazminatı farkını alabilecekken, ücret değil tazminat dendiğinde geçersiz fesih tarihi esas alınarak kıdem farkı da ortadan kaldırılıyor. Geçersiz olan tarih esas alınabilir mi? Bu hukuk tanımazlıkla kıdem tazminatının ve prim alacağının tırpanladığını çok açık görüyoruz.