YABANCILARIN KAZANÇ TRANSFERİ 120 MİLYAR $
İktidar ve iş dünyasının varsa yoksa gözü, içeri giren, girecek dış kaynakta. Maazallah, o akış bir dursa, hayat durur. Onun için ne lazımsa yapılıyor.
Sermayeye bu Mevlanavari “gel, ne olursan ol, gel” çağrısı günü kurtarmaya yetiyor ama geride ne tahribatlar yaratıp ne yarınlar tüketiyor, aldıran, araştıran yok. Sermayeyi cezbetsin diye izlenen düşük döviz kuru, sanayiyi nasıl çökertiyor, ihracatı nasıl zaafa uğratıyor, aldıran yok. Sermaye geliyor gelmesine de neler götürüyor, dönüp bakan var mı? Götürür, hakkıdır da geriye ne bırakıyor, mesela dikili bir fabrika mı, yeni bir teknoloji, know how mı, istihdam mı, ne?
Gerçek şu ki, bunların pek azını bırakarak kazançlar yüklenip götürülüyor. Sadece “resmi yollardan” faiz, kâr, borsa kazancı, maaş, patent, know how karşılığı olarak transfer edilen kazanç kadar, gayri resmi yollardan yapılan transferler de var. Onu bir yana bırakıp resmi yollardan götürülen kazançlara bakalım:
Çünkü gelen yabancı kaynağın gövdesini “borç yaratan sermaye” yani faiz karşılığı gelen sermaye oluşturuyor. Bu, devlet kâğıtlarına gelen portföy yatırımı ve özel sektör firmalarına ağırlıklı olmak üzere verilen ve üçte bire yakını kısa vadeli olan krediler. Dolayısıyla 10 yılda 120 milyar doları bulan kazanç transferlerinde faizler yüzde 78 gibi ezici bir ağırlığa sahip. Doğrudan yatırımlar, girişte yüzde 20’leri bulmuyor. Kârların transferi de AKP rejiminde 20 milyar dolar ve toplamdaki payı yüzde 17 dolayında.
Demek ki, her gelişin bir de gidişi var. Kimse babasının hayrına gelmiyor… İçeride, çalışan sınıfın alın teri, göz nurunun bir kısmı da yabancıların kasalarına akıyor. Bu, AKP rejiminde resmi yollarla 120 milyar doları bulmuş… Hem de yüzde 78’i “helal faiz” olarak…