İŞSİZLİĞİN TOPLAM MALİYETİ
İşsizliğin işgücüne maliyeti, gelir kaybının ötesine geçiyor ve bu nedenle işsizliği azaltıcı önlemlere ağırlık verilmeli.

Krizlerin en olumsuz sonuçlarından biri, işsizlikteki artış oluyor. Ancak işsizliğin maliyeti sadece işsiz olunan dönemdeki gelir kaybı olarak görülmemeli. IMF araştırma birimi tarafından hazırlanan bir çalışma, işsizliğin insan gücü üstünde oluşturduğu ve ‘gözden kaçan’ diğer maliyetlerini de dikkate alıyor.
İşsizlik ve bireyler
Mai Dao ve Prakash Loungani’nin hazırladığı ‘Durgunlukların İnsan MALİyeti: Değerlendirme ve Azaltma’ çalışmasına göre, 2007-2009 dönemindeki krizde işsiz mevcudunun üzerine 20 milyon daha eklenmiş ve bu artışın dörtte üçü gelişmiş ülkelerde oluşmuş. İşsizliğin en ön plandaki maliyeti çalışanların gelir kaybı. Resesyon zamanındaki iş kaybı çalışanların gelirinde, sonraki dönemlerde de ortalama yüzde 20’ye yaklaşan düşüşe sebep oluyor. Çünkü işsizlik sonrasında, çalışanlar işsizlik süresini azaltmak için daha istenmeyen koşullarda ve düşük getirideki işleri kabul ediyor. Sağlıkları da olumsuz etkileniyor. İşsiz kalınan sürede kalp krizi ve stresle ilintili diğer sağlık sorunlarının yaşanma riski artıyor. Ayrıca, literatürde yer alan çalışmalara göre, işsizlik sonrasındaki uzun vadeli dönemde de işsiz kalınmama durumuna göre yaşam beklentisi ortalama 1-1.5 yıl kısalıyor. İşsizliğin yarattığı kısa ve uzun vadeli gelir kayıpları kişinin kendisi ve ailesine yapmış olduğu sağlık harcamalarının kısılmasına neden oluyor ve bu da işsizliğin sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini arttırıyor.
İşsizliğin çok uzun süre devam etmesi durumunda, döngüsel olan bir durumun yapısal ve kalıcı hale gelmesi sonucu ortaya çıkıyor. Çalışanlar, uzun vadeli işsizlik dönemlerinde, insan sermayesini oluşturan yeteneklerini kaybedebiliyor ve işgücünden kopabiliyorlar. İşsizlik süresinin uzaması bu nedenle tekrar işe alınma olasılığını azaltıyor.
İşsizlik, işsiz kalan ebeveynlerin çocukları üzerinde de kalıcı etkiler yaratıyor. İşsizlik, çocuklar için yapılan eğitim harcamalarının kesilmesine neden olarak, çocukların alacağı eğitim kalitesini ve dolayısıyla gelecekteki iş imkânlarını kısıtlıyor. İşsizlik nedeniyle oluşan evdeki huzursuzluk çocukların okulda başarısız olma olasılığını arttırıyor. İşsizliğin gelir kaybı dışındaki diğer önemli sonucu olarak, bireylerin ‘sosyal bütünlüğe’ olan inancı azalıyor ve sosyal bağlar zayıflıyor. 18-25 yaş arasında işsiz kalan bireyler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, bu bireylerde, ‘toplumda eşitsizlik’ olduğu kanısı kuvvetleniyor ve kamu kurumlarına olan güven azalıyor. Altındağ ve Mocan tarafından 2010’da 69 ülke verisi kullanılarak yapılan araştırma, işsizliğin demokrasinin etkinliğine dair olumsuz görüşlerin artmasına ve ‘sert rejimlere’ bile daha sıcak bakılmasına neden olduğunu gösteriyor.
İşsizlikle mücadele
Çalışma, işsizliğin -özellikle uzun sürdüğünde- gelir kaybının ötesinde maliyetler oluşturması nedeniyle, ekonomik otoriteler tarafından çok yönlü bir uygulama planıyla aşılmasını öneriyor. Öncelikle, işsizliğin genel taleple olan ilişkisinden yola çıkarak, ilk aşamada 2011 sonuna kadar kamu harcamalarının kısılmaması gerektiği hatırlatılıyor. Diğer taraftan, işsizlerin işgücünden kopmaması için işsizlik sigortası ödemelerinin çalışanın aktif iş araması, iş eğitimi alması gibi çabalarına bağlanması tavsiye ediliyor. Şirketlere verilecek istihdam teşviklerinin maliyetinin ise kalıcı işsizliğin maliyetinden daha düşük olması nedeniyle, teşviklerin önemi vurgulanıyor. Sözün özü, işsizliğin görünenden daha yüksek olan maliyeti nedeniyle, kamunun daha fazla çaba göstermesi ve daha fazla teşvik sunması gerekiyor.
RADİKAL – METİN ERCAN
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1033695&Yazar=METİN ERCAN&Date=23.12.2010&CategoryID=101