İNADINA DUMAN, VERGİSİ YAMAN…
Her faninin sigarayla ilgili bir hikâyesi vardır. Benimkini özetleyeyim: Ömrümün 23-33 yaş diliminde sıkı bir sigara tiryakisiydim. Spordaki iddiam, ilk gençliğimde beni sigaradan uzak tutmuştu, ama aydınlanma, özellikle çetrefilli Marx’ı okuma tutkusu, sigara belasını da başıma sardı.
Her faninin sigarayla ilgili bir hikâyesi vardır. Benimkini özetleyeyim: Ömrümün 23-33 yaş diliminde sıkı bir sigara tiryakisiydim. Spordaki iddiam, ilk gençliğimde beni sigaradan uzak tutmuştu, ama aydınlanma, özellikle çetrefilli Marx’ı okuma tutkusu, sigara belasını da başıma sardı. Öğrenci işi filtresiz Bafra ya da Bitlis’ten çektiğim her nefes, emek-değer teorisini anlamama yardımcı oluyormuş gibiydi. Sağ elimin işaret ve orta parmaklarının arası sararmıştı. Yaktığım sigaranın biri unutulmuş halde bir kitap rafında tüterken, bir diğeri masamdaki küllükte olurdu…
On yıllık bir bağımlılığın ardından, bu tiryakiliğin sağlığımı hızla bozduğunu sonunda fark ettim. Halı saha maçlarında dilim dışarıda, madara oluyordum ve futbolu profesyonel lisansla oynamış biri olarak, sigaranın düşürdüğü bu hal, bana çok koyuyordu. O cılız, o “sıfır beden” halime birçok kişi gıpta ediyordu ama ben mutsuzdum gidişattan ve onu, o çok sevdiğim sigarayı bir hafta sonu terk etmeye karar verdim. Kucağımda çerez tabağı, üstümde battaniye ve karşımda televizyon ekranı ile titremeler içinde geçirdiğim iki günlük bir krizin ardından, evet, bıraktım!.. Hem öyle bıraktım ki, o günden sonra tek bir sigara bile içmedim.
Onu özlemedim mi? Evet, özledim, ama geri dönmedim. Hep âşık kaldım, ama dönmedim. Hâlâ özlerim, ama içmem, içmeyeceğim. Çünkü biliyorum ki, müthiş keyifli, ama zararlı. Terk ettim, içmedim ama yanımda yöremde içenlerden de çok rahatsız olmadım, olmam. Oysa pasif içicilik de zararlı, bunu biliyorum. Geçen yıl başlatılan sigara yasağını tezahüratla karşılamadım, ama fena olmadı diye düşünenlerdenim…
***
Peki ne oldu, gerçekten 2009’dan bu yana getirilen kısıtlamalar etkili oldu mu? Tütün ve alkol işlerine bakan kurul TAPDK’ye göre, 2008’de yaklaşık 108 milyar adede ulaşan sigara satışı, yasağın başladığı 2009’da 107.5 milyar adede indi, ama esas düşüş 2010’da gerçekleşti ve 93.3 milyar adede düştü. 2010’da gerçekleşen yüzde 13.2’lik düşüşü, kimileri yetersiz bulabilir, ama az değil.
İç piyasa sigara satışlarını nüfusla da ilişkilendirmek gerek elbette. 15 yaş üstü nüfusun 2008’de 52.7 milyon iken 2010’da 54.8 milyona çıktığını görüyoruz. Bu durumda 15 yaş nüfus başına sigara satışlarının 2008’de 205 adet iken 2009’da 200 adede, 2010’da ise 170 adede kadar düştüğü görülüyor. Bu durumda potansiyel sigara içicisi başına yüzde 15 gerileme görülüyor tüketimde. Bir yılda yüzde 15 gerileme yeterli midir? Bu bir başarı mı yoksa başarısızlık mıdır? Tartışma serbest. Önemli olan bu düşüşün sürüp sürmeyeceği. Mesela 2011 ve 2012’de ne olacağı.
Özellikle, sigaraya getirilen zamlar da tüketimin azalmasına yol açmış olmalı. Nitekim, TÜFE’deki alkol-tütün mamulleri enflasyonuna baktığımızda görüyoruz ki, 2009’da fiyat artışı yüzde 21!.. Oysa genel enflasyon yüzde 7 bile değil. Yine 2010’da tiryakilere binen zamlarla alkol-sigara enflasyonunun yüzde 25’e yaklaştığını görüyoruz. Oysa 2010’un genel enflasyonu yüzde 6.5’in altında…
Sigara da içki de pahalı Türkiye’de. Bunun altında da, bu iki keyif verici maddeden alınan özel tüketim vergisi , ÖTV’ler en önemli etken. Nitekim, dönüp 2008-2010 dönemi vergilerine bakınca bu görülüyor. Sigarada tüketim azaldığı halde, 2010’daki ÖTV’si neredeyse yüzde 28 artmış ve toplam vergideki payı yüzde 5.8’eçıkmış. İçkide de vergi sopası çalışmış ve ikisinin toplam vergideki payı 2 yılda yüzde 6’dan yüzde 7’ye çıkmış. Tüketimleri azaldığı halde…
Ama bir de kaçak sigara ve içki faktörü var. Vergilerle fahiş fiyata ulaşan sigaranın kaçakçılığı arttıkça artıyor. O zaman da dumansız hava sahasında bandrollü olmayan sigaranın dumanı yükseliyor ve sigara ile mücadelede sevinmek için henüz erken demek kaçınılmaz hale geliyor.
Kaynak: Cumhuriyet gazetesi