GÜLE GÜLE HARCAYIN !
Yöntem olarak yasama işlevinin özüne aykırı gördüğüm “torba yasa”, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 25 Haziran 2009 günlü iptal kararına karşın, memur sendikalarına üye olanların ödentisinin devlet bütçesinden karşılanmasını yeniden öngörüyor. “Sendika ödeneği” adıyla 5 YTL olarak ödenen ödentinin adı “toplu görüşme primi”ne dönüştürülüyor, tutarı da, üç ayda 45 TL olarak öngörülüyor. “Üstünlerin değil hukukun üstünlüğü”nden anlaşılan bu olmalı!
Bu başarı, iki yılda “en büyük memur konfederasyonu” sıralamasında yer değiştiren Memur-Sen ile Türkiye Kamu-Sen’in dayanışmasının ürünü. “Söke söke hak almak”, bu olsa gerek!
Mario Vargas Llosa (‘Cennet Başka Yerde’), Flora’nın 1840’lı yılların ilk yarısında giriştiği emekçileri örgütleme seferberliğine karşı çıkanların bir bölümünün şu gerekçeye dayandığını yazıyor: “İşçiler acınacak durumdaki yevmiyelerinden birkaç frangı da Emekçi Birliği’nin aidatına verince evlatlarının boğazına bir kuru ekmekçik olsun nasıl götüreceklerdi?” Üyelik ödentisini devlet karşılayan memurlar, bu emekçilerinden daha mı kötü durumda?
Ödenti sorununun, 1990 ilkbaharında somutlaşan kuruluş döneminde yaşamsal önemi vardı. Ödentilerin kaynakta kesilmesini kabul eden bazı kamu kuruluşlarının olumlu davranışı, MALİye bürokratlarının engeline takılmıştı… 2001’de 4688 sayılı yasanın çıkarılmasıyla, kaynakta kesme yöntemi yasal güvenceye bağlandı. Ama bu yeterli değildi: Üye olanlar zarara uğradıklarından(!?), ödentinin devlet bütçesinden karşılanması da gerekiyordu!
AYM, dünyada başka bir örneğini bilmediğim “5 YTL’lik” düzenlemeyi, 51. maddeye dayanarak “bağımsız sendikacılık ilkesi” ile bağdaşmadığı gerekçesiyle iptal etti ve ayrıca 2., 10., 11. ve 90. maddeler yönünden incelenmesine de gerek görmedi. “Sendika üyesi olan kamu görevlileri”ne “toplu görüşme ödeneği” adıyla yeniden ek ödeme yapılmasının öngörülmesi, “sendika üyesi olan çalışanlar” arasında ayrım gözetmesi nedeniyle anayasal eşitlik ilkesine de açıkça aykırıdır. “Sendika üyesi olan işçiler”e, özellikle de “devletin istihdam ettiği işçilere” ödeme yapılmaması, sendika üyeleri arasında “statü” temeline dayalı “doğrudan” ayrımcılık oluşturur. Sendikal bağımsızlık ve etik ilkeleri çiğnenerek bütçeden karşılanacaksa, “istihdam biçimleri” temelinde ayrımcılık gözetilmemeli; çalışanların “kamu görevlisi”, “işçi”, “sözleşmeli personel” vb. statülerde olup olmadıklarına bakılmaksızın ödeme yapılmalıdır.
Bu düzenlemenin yasa önünde eşitlik ilkesine aykırılığı bir an için göz ardı edilse bile, devlet bütçesinden işçi ya da kamu görevlisi sendikalarına ödenti karşılığı olarak yapılacak her tür ödeme, sendikal bağımsızlığın yanı sıra, öncelikle sendikal etik ilkesiyle bağdaşmaz. Adı ve tutarı ne olursa olsun, sendikalara yapılan her tür ödeme, “etik” değildir. Üyelik onuruyla bağdaşmaz. Sendika üyeliği, ödentisi işveren devletçe karşılandığı için kurulan bir ilişki değildir. Ödentinin, üyelik nedeniyle zarar edilen bir tutarmışçasına, devlet bütçesinden telafi edilmesi / ettirilmesi savunulamaz. Üye sayısını bu yoldan çoğaltmak, sendikacılık sayılmaz. Üyenin, özel hukuk tüzelkişisi olan sendikaya borcunu işveren devletin karşılamasının, sendikacılık akımının bağımsızlığını sendika özgürlüğünün “amentü”sü sayan uluslararası sendika hukukunda da hiçbir dayanağı yoktur.
Tersini düşünenlere, olsa olsa, şimdiden “Güle güle harcayın!” denilebilir. Muhalefetin desteğiyle görüşülmekte olan torba yasadaki bu -ve kuşkusuz başka birçok- düzenlemenin anayasaya aykırılığı, bu kez -seçimler nedeniyle- görmezden mi gelinecek?
CUMHURİYET – MESUT GÜLMEZ – EMEK SAYFASI