YOKSULLUK DEĞİL YOKSULLAŞMA TEPKİ YARATIR
Kasım´da seçimler var. Aklı başında birçok insan, çevresindeki yoksulluğa baktığında, AKP´nin hâlâ belirli bir oranda oy alabilmesine şaşırıyor.
Kasım’da seçimler var. Aklı başında birçok insan, çevresindeki yoksulluğa baktığında, AKP’nin hâlâ belirli bir oranda oy alabilmesine şaşırıyor. Bunca yoksulluğa rağmen insanların nasıl olup da AKP’ye oy verdiğini anlayamıyor. Oy verilmesinin nedenini yalnızca dağıtılan sadakalara bağlıyor. Haklı değiller. Bu yaklaşımdaki temel yanlış, yoksulluk ile yoksullaşma arasındaki çok önemli farkın kavranılmamasıdır. İnsanlar belirli ölçütlere göre yoksul sayılabilir. Kişi başına düşen milli gelir verilerini alırsınız; bu kişilerin gelirleriyle karşılaştırırsınız. Ortaya çok üzücü bir tablo çıkar. Türkiye’de gelir dağılımının toplumsal sınıflar ve tabakalar arasındaki dağılımına bakarsınız. Ortaya yine yoksulluk çıkar. Tamam, bunlar nesnel ve bilimsel veriler. Ancak insanlar durumlannı değerlendirirken bu verilere bakmıyorlar.
DURUMU DÜNE GÖRE NASIL
Baktıkları yer kendi geçmişleri ve gelecekleri. Eğer bugünkü durumları düne göre daha iyiyse veya en azından ciddi biçimde kötüleşmemişse, mevcut durumu kabulleniyorlar. Televizyonda izledikleri dizilerdeki lüks hayatlara imrenseler de, o lüks hayatı sağlayan sömürü düzenine tepki duymuyorlar. Sadaka burada devreye giriyor. Birkaç ton kömür ve bir gıda paketi, sıkıntilan kökten çözmese bile günü kurtarıyor. Bu insanın davranışlarını anlamak istiyorsanız, onun yaşantısıyla kendi yaşantınızı karşılaştırmayın. Kendinizi o kişinin yerine koyun. Mevcut durumunu geçmişiyle kıyaslayın. Günümüzde en azından binlerce işçi, asgari ücretin altında ücretlerle çalışmayı kabulleniyor. İşçinin bankadaki hesabına asgari ücret yatıyor; işveren yasal yükirriülüklerini yerine getiriyor. İşçi de bankadan çektiği parasının 200-250 lirasını patronuna iade ediyor. Salaklığından mı? Hayır. Sigortası varsa, köyde yaşayıp kira ödemiyorsa ve az para getirse de tarımsal faaliyeti bir ölçüde sürdürüyorsa ve aynca ailede iki kişi çalışıyorsa, size çok düşük gelen bu paralarla evinin eşyasını değiştirebiliyor, yeni cep telefonu alabiliyor. Durumu, geçmişe göre daha iyi. Hayatından memnun.
YOKSULLAR DEĞİL YOKSULLAŞANLAR EYLEM YAPIYOR
Tepki yaratan yoksulluk değil, yoksullaşmadır. İşçi eylemlerine dikkat edin. Eylem yapanlar ya parasını alamayan işçiler, ya da enflasyon nedeniyle veya başka etmenlere bağlı olarak gerçek geliri zaman içinde azalanlar. Bir de yıllarca düşük ücretle çalışan, düşük ücretini fazla mesaiyle artıran veya gelecekte elde edeceği gelirleri kredi kartı aracılığıyla bugünden tüketmiş olanlar eylem yapıyor. Özelleştirilen işyerlerindeki işçilerin eylemleri de gerçek gelirlerinde meydana gelecek düşmeye gösterilen tepki. Tekgıda-İş üyesi Tekel işçilerinin 15 Aralık 2009-2 Mart 2010 eylemlerini hatırlayın. Özelleştirmeyi engelleyemezlerse gerçek gelirleri yaklaşık üçte bire inecekti. Başka çareleri kalmadığından direndiler. Yatağan’da Maden-İş üyesi maden işçilerinin ve Tes-İş üyesi enerji işçilerinin aylık net gelirleri, asgari ücretin çok çok üstündeydi. Buna karşılık, son yılların en başarılı işçi eylemlerinden biri Yatağan’da gerçekleşti. Yatağan’daki eylemlerle yetinmediler; mücadeleyi Ankara’ya da taşıdılar Yoksullar mıydı? Hayır. Durumları birçok üniversite mezunu memurdan daha iyiydi. Ancak yoksullaşma tehdidiyle karşı karşıyaydılar. Yerel düzeyde iyi bir önderlikleri ve mücadele gelenekleri de vardı. Çok başarılı direnişler gerçekleştirdiler. İşçi ve memur hareketini izleyecekseniz, yoksullara bakmayın, yoksullaşanlara, gerçek gelirleri düşenlere bakın.