Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
15 Nisan 2015
YENİ GERÇEK: YAVAŞ BÜYÜME, DURGUNLUK

Yazımızın başlığındaki değerlendirme IMF’nin geçen hafta yayımlanan World Economic Outlook, nisan raporundan. IMF’nin “yeni gerçekler” diye sunduğu gözlemleri üç ana unsura dayanıyor:

YENİ GERÇEK: YAVAŞ BÜYÜME, DURGUNLUK

Yazımızın başlığındaki değerlendirme IMF’nin geçen hafta yayımlanan World Economic Outlook, nisan raporundan. IMF’nin “yeni gerçekler” diye sunduğu gözlemleri üç ana unsura dayanıyor: 

Küresel krizin başlangıcından bu yana belli başlı tüm ekonomilerde potansiyel büyüme gerilemiş durumda; 
Durgunluğun ardında yatan en önemli etkenler nüfusun yaşlanması, sabit sermaye yatırımlarının gerilemesi ve üretkenlik kazanımlarının durağanlaşması olarak görülüyor; 
Durgunluktan çıkış için sermaye yatırımlarının canlandırılması ve üretkenlik artışlarının hızlandırılmasını sağlayacak genişleyici politikaların izlenmesi gerekiyor. 
IMF’nin verilerine göre “gelişmiş ekonomilerde” potansiyel büyüme hızı kriz öncesi döneme görece yüzde 2.3’ten, yüzde 1.3’e gerilemiş durumda. (Yükselen piyasa ekonomileri diye de anılan) gelişmekte olan ekonomilerde ise yüzde 6.5 düzeyinde seyreden potansiyel büyüme hızı, önümüzdeki beş yıllık dönemde yüzde 5.2’ye gerileyecek. Gelişmiş ekonomilerin durgunluğa sürüklenmesinin ardındaki en önemli etken, üretkenlik kazanımlarındaki yavaşlama olacak. IMF uzmanlarının tahminlerine göre söz konusu ekonomilerde zaten çok düşük düzeyde, yıllık yüzde 0.9 olan üretkenlik artışları yarı yarıya gerileyecek. Bunun ötesinde, sabit sermaye yatırımlarındaki yavaşlamanın önüne geçilemez ise durgunluğun aşılması 2020’li yıllara kalacak. 
IMF’nin uyarılarına göre, mevcut daraltıcı istikrar politikası anlayışı altında üretkenlik artışlarının ve sabit sermaye yatırımlarının artırılması olanaklı değil. Tüm dünyanın mali disiplin adı altında “daraltıcı maliye politikaları” izlemesi sonucunda yaşanan talep daralmasının sadece (miktar kolaylaştırılması diye anılan) genişleyici para politikaları ile aşılması olanaklı gözükmüyor.
 
***
 
Şimdi Türkiye ekonomisine dönelim. Ekonomi gündemimiz henüz yüzde 2.9 ile durgunluk tuzağına sürüklenmiş milli gelir hesaplarını çözememiş iken, bir yandan da beklentilerin üzerinde gelen dış açık (cari işlemler açığı) ve son yirmi yılın en yüksek kayıt dışı (net hata ve noksan) sermaye girişlerinin gizemini anlayabilme uğraşısında. Küresel durgunluğun yansımaları Türkiye ekonomisini de vurmakta iken, 2003’ten bu yana büyük bir propaganda maharetiyle sürdürülmüş olan “ekonomik büyüme mucizesi” öykülerinin de sonuna gelindiği görülüyor. Güncel veriler 2003 sonrasında Türkiye ekonomisinin büyüme hızı ortalamasının yüzde 4.6 olduğunu; bunun da tüm Cumhuriyet tarihi büyüme hızı ortalamasının (yüzde 4.9) altında olduğunu; dolayısıyla, ekonomik mucize masalını bir yana bırakın, aslında ortada sadece durgunluğa sürüklenmiş ve giderek makroekonomik dengeleri tahrip edilen, dış borçlanma ve ithalat bağımlısı bir taşeron ekonominin yaratılmış olduğunu görüyoruz.
Aşağıdaki grafikte Türkiye ekonomisinin çeyrek dönemler itibarıyla (yıllıklandırılmış) büyüme hızları ve söz konusu dönemde milli gelirin büyümesinin “trend” eğrisi var. TÜİK’in resmi verilerine dayanarak sunduğumuz bu grafik, Türkiye ekonomisindeki baş aşağı gidişi tek kalemde özetliyor.
 
 
Bu arada, bütün bu gelişmeler söz konusu iken ekonomi medyasında hâlâ tartışılmakta olan ana konunun “FED faiz artırımına ne zaman gider ve bunun Türkiye ekonomisine etkisi ne olur” sorusuyla sınırı olması, aslında Türkiye’nin izlediği dengesiz ve dışa bağımlı ekonomik modelinin tahribatının neden hâlâ anlaşılamamış olduğunu da belgeliyor. Soru kuşkusuz, finans burjuvazisinin kısa dönemdeki stratejik spekülasyon hesapları açısından önemli, ancak ekonominin bütünü ve reel ekonominin gerekleri açısından yanıtlamamız gereken sorular bambaşka.
 
DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.