YABANCI 60 HEKTAR TOPRAK ALABİLECEK
Yabancıların Türkiye’de satın alabilecekleri toprak alanı 2.5 hektardan 30 hektara yükseltiliyor. Bakanlar Kurulu, bunu 60 hektara kadar çıkarabilecek. Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek olan ülke vatandaşı gerçek kişilerin taşınmaz edinebilmeleri olanağı getirildi. Bu ülkelerle karşılıklılık ilkesi aranmayacak. İmar planı dışında taşınmaz edinimi daha önce yoktu. Düzenleme ile her yerden edinim olanağı sağlanıyor.
Cumhuriyet, imzaya açılan yabancılara mülk satışını düzenleyen yasa tasarısını açıklıyor
Topraklar yabancıya
Yabancılara mülk satışını öngören yasa tasarısı ile yabancı gerçek kişilerin edinebilecekleri toprak 2.5 hektardan 30 hektara yükseltiliyor. Bakanlar Kurulu, bunu 60 hektara kadar çıkartabilecek.
Bakanlar Kurulu’nda imzaya açılan yabancılara mülk satışını öngören yasa tasarısı ile yabancı gerçek kişilerin edinebilecekleri toprak 2.5 hektardan 30 hektara yükseltiliyor. Ayrıca Bakanlar Kurulu, bunu 60 hektara kadar çıkartabilecek. Mülk ve toprak satışında karşılıklılık esası aranmayacak, hangi ülke vatandaşlarına veya ticari şirketlere taşınmaz satılabileceğini Bakanlar Kurulu belirleyecek. Askeri yasak bölgeler veya stratejik bölgelerde taşınmaz satışında ise Genelkurmay Başkanlığı yetkili olacak.
Bakanlar Kurulu’na gönderilen yabancılara mülk satışına ilişkin yasa tasarısının ayrıntıları netleşti. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan tasarıda yer alan tartışma yaratacak düzenlemelerden bazıları şöyle:
• Yabancı gerçek kişilerin daha önce edinebilecekleri 2.5 hektarlık alan 30 hektara yükseltildi. Ayrıca Bakanlar Kurulu’na bu miktarı iki kat arttırma yetkisi verildi.
• Yabancılar sadece işyeri ve konut değil, isterlerse arazi de satın alabilecekler.
• Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek olan ülke vatandaşı gerçek kişilerin taşınmaz edinebilmeleri olanağı getirildi. Bu ülkelerle karşılıklılık ilkesi aranmayacak.
• İmar planı dışında taşınmaz edinimi daha önce yoktu. Düzenleme ile edinilemeyecek yerlerden olmamak üzere her yerden edinim olanağı sağlanıyor. Tasarıyla uluslararası sermayeli şirketlerin taşınmaz edinimi de koşullara bağlandı.
Edinilecek taşınmazın askeri yasak, askeri güvenlik bölgeleri ve askeri stratejik bölgelerde kalması durumunda Genelkurmay Başkanlığı’nın; özel güvenlik bölgelerinde kalması halinde ise taşınmazın bulunduğu yerdeki valiliğin bünyesinde kurulan komisyonun izni gerekiyor.
2006 yılından itibaren yabancı gerçek kişilerin Türkiye’de edinebileceği alan 30 hektardan 2.5 hektara düşürüldü. Tapu Kanunu’nun 35. maddesinde belirtilen karşılıklılık ilkesine 1984 ve 1986 yıllarında iki defa istisna getirildi ancak bu doğrultuda yapılan düzenlemeler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Türkiye’de yabancıların en fazla taşınmaz edindiği ilçe Alanya. Bu ilçede 26 bin 120 kişinin 2 milyon 293 bin 555 metrekarelik alanda 19 bin 258 taşınmazı var. Alanya’yı 12 bin 182 kişi, 1 milyon 408 bin 337 metrekare, 8 bin 461 taşınmaz ile Didim, 8 bin 404 kişi, 2 milyon 35 bin 234 metrekare ve 5 bin 637 taşınmaz ile Fethiye, 4 bin 829 kişi, 1 milyon 300 bin 776 metrekare ve 3 bin 720 taşınmaz ile Kuşadası izliyor.
Ülkelere göre taşınmaz sayıları şöyle:
Almanya: 27 bin 620 kişi, 48 milyon 272 bin 285 metrekare, 36 bin 269 taşınmaz.
İngiltere: 35 bin 421 kişi, 6 milyon 764 bin 85 metrekare, 24 bin 998 taşınmaz.
Yunanistan: 10 bin 738 kişi, 2 milyon 836 bin 27 metrekare, 9 bin 878 kişi.
Avusturya: 4 bin 157 kişi, 11 milyon 533 bin 787 metrekare, 6 bin 242 kişi.
İrlanda: 6 bin 840 kişi, 814 bin 420 metrekare, 5 bin 168 taşınmaz.
Hollanda: 5 bin 827 kişi, 3 milyon 218 bin 232 metrekare, 5 bin 18 taşınmaz.
TEPAV RAPORU
Seçim kaygısı belediyeleri vuruyor
TOBB’ye bağlı TEPAV’ın raporu, belediyelerin ekonomik güçlerine mercek tutuyor.
TOBB’ye bağlı Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) yaptığı araştırmaya göre, Türkiye genelinde kentlerin gelirlerinin yüzde 50’sinden fazlası merkezden gönderiliyor. Yeniden seçilme kaygısıyla borç tahsilatı yapamayan belediyeler, çözümü gayrimenkul satışında arıyor. Merkezi yönetime ödenen vergilerin yüzde 87’si; İstanbul, Ege, Doğu Marmara ve Batı Anadolu olmak üzere dört bölgeden tahsil ediliyor. Bu oran Kuzey Doğu Anadolu, Orta Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu bölgelerinde yüzde 3’lere düşüyor.
TEPAV İstikrar Enstitüsü tarafından hazırlanan “MALİ İzleme Raporu Özel Sayı: Yerel Yönetim Sisteminde Reform Tartışmaları Işığında Yerel Yönetimlerin MALİ Yapısı Üzerine Bazı Saptamalar” başlıklı raporda, yerel yönetimlerin mali yapılarına ilişkin veriler şöyle sıralandı:
• Belediyelerimiz bölgesel farklılıklar da göz önüne alındığında kendi kendilerine gelir yaratma potansiyeline çok fazla sahip değildir. Sahip oldukları potansiyeli kullanmak isteyip istemedikleri de tartışma konusudur. Zira, bütün mali özerklik söylemlerine rağmen, belediyelerimizin kendi hizmet alanlarında yetkileri dahilinde vatandaşlardan birikmiş vergi borçlarının (emlak, çevre temizlik) veya vergi dışı gelirlerin tahsilatı konusunda yeniden seçilme kaygısı açısından, çekingen davrandıkları söylenebilir.
• Özellikle belediyelerde öz gelir yaratma kapasitesinde 2010 yılından itibaren sahip olunan gayrimenkullerin satılması, kiraya verilmesi ya da konuta dönüştürülmesi şeklinde bir eğilim kendisini göstermekte olup, bu tür gelirlerin sürdürülebilirliği sorunludur.
• Kuzey Doğu Anadolu, Orta Doğu Anadolu, Güney Doğu Anadolu bölgelerinde nüfusa göre mükellef sayısı diğer bölgelerden daha az. Merkezi yönetim vergi gelirlerinin ancak yüzde 2’den biraz daha fazlası bu bölgelerimizden toplanıyor. Aynı durum Orta Anadolu ve Karadeniz sahilinde de geçerli.
• Bu bölgelerde yerel yönetimlere vatandaşlarca ödenen toplam vergiler içindeki payı da sadece yüzde 3-3.5 civarında.
Verginin yüzde 87’si dört bölgeden
• Merkezi yönetime ödenen vergilerin yüzde 87’si; İstanbul, Ege (İzmir dahil), Doğu Marmara (Kocaeli dahil), Batı Anadolu (Ankara dahil) olmak üzere dört bölgeden tahsil ediliyor.
• Son zamanlarda bütçe dengeleri açısından mahalli idarelerin nispi bir düzelme içine girdikleri gözlemleniyor. Bunda merkezi yönetim vergi gelirleri arttıkça bu kaynaktan kendilerine yapılan transferlerin de artmasının yanı sıra, merkezden bu idarelere ve özellikle il özel idarelerine aktarılan ödeneklerin de önemli bir payı bulunuyor. Buna karşın yerel yönetimler zaman zaman mali açıdan bir büyük sıkıntılar içerisine giriyor ve borçlarını ödeyemiyor. Bu durum ise sık sık merkezi yönetim tarafından mahalli idarelerin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ve affına yönelik düzenlemeler yapılmasına yol açıyor.