TEMEL ÇELİŞKİYİ UNUTAN TOPLUMLARIN KADERİ ORTAKTIR: SÖMÜRÜLMEK!
Temel çelişkiyi unutan toplumlann kaderi ortaktır: Sömürülmek! – Mustafa Mutlu

Olay 1: Gebze Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Alman sermayeli G.E.A Klima’ya ait fabrikanın işvereni bir süre önce yedi işçinin işine gerekçesiz olarak son verdi. Bunun üzerine atlan ve çalışamaya devam eden işçiler fabrika önünde eyleme başladı. Birleşik Metal-îş Sendikası’na üye işçiler, üretimi aksatmamaya özen gösterdi. Üç gün önce saat 10.00’da şirketin Almanya’daki merkezinden bir yönetici, yanında iki araba dolusu mafya tipli silahlı adamla fabrikaya geldi. Kapıları tekmeleyen, bağırıp çağıran bu adamlar önce çalışmakta olan işçilere saldırdı. Sonra da sendika temsilcilerini bir odaya kilitleyerek hırpaladı. Polisin olay yerine hareket ettiğinin duyulması üzerine, bu tipler fabrikadan uzaklaştı. Olayın ardından on iki çalışanın daha işine son verildi. .
Olay 2: İstanbul Topkapı Postanesi’nde taşerona ait bir şirkette çalışırken işlerine son verildiği için altı aydır direnişte olan çalışanlar, Meclis önünde oturma eylemi yapmak istedi. Amaçları Meclis’te grubu bulunan partilerin vekilleriyle görüşmek ve dertlerini anlatmaktı. Meclis’e girmeleri, polis tarafından engellenince alü işçi oturma eylemine başladı. Devreye Çevik Kuvvet girdi ve işçiler gözaltına alındı.
Olay 3: Gümüşhane’nin Karamustafa Köyü’nde özel bir şirkete ait maden işletmesine elektrik hattı çeken firmanın patronu, işçilerin ücretlerini ödemeden kaçtı. Memleketlerine geri dönemeyen işçiler, aylardır çadırda ve bir minibüsün içinde yaşamaya çalışıyor. .
Olay 4: Manisa’da ve Çiğli’de kurulu Schneider Hektrik’in işçileri, bir süre önce yasal çoğunluğu sağlayarak sendikalı oldular. Ancak Birleşik Metal-lş Sendikası, tüm çağnlanna karşın işvereni toplu sözleşme masasına oturtamadı. Bunun üzerine çalışanlar önceki gün Manisa kent merkezinde bir eylem yapTI. . .
Bu dört haberi, önceki günkü BirGün gazetesinden aldım. 12 Eylül’den sonra en büyük darbeyi işçiler yedi… önce sendikal faaliyetler yasaklandı, ardından inanılmaz bir "sendikasızlaştırma operasyonu " hayata geçirildi…
Gelinen sonuç ortada: Çalışan sayısı ikiye katlandığı halde, sendikalı işçi sayısı, 12 Eylül öncesinin yansı kadar bile değil…
Dünkü gazetelerde okumuşsunuzdur:
Olay 5: Kıdem tazminatı kalkıyor! Başbakan’m açıkladığı yeni hükümet programına göre hükümet, kıdem tazminatını kaldıracakmış…
İşveren yeni kurulacak fona her ay personel başına belli bir oranda prim ödeyecek, işten çıkarılan çalışan da tazminatını patronu yerine bu fondan alacakmış…
Bunun adı bal gibi "devlete sıfır maliyetli kaynak yaratmak "tır…
Daha önce Zorunlu Tasarruf, Konut Edindirme ve İşsizlik Sigortası örneklerinde de gördük: Devlet bu paralan toplar, sonra da geri ödemeyi öylesine garip şartlara bağlar ki kimse beş kuruş bile alamaz….Örnek isterseniz, hemen vereyim: Sorun bakalım; işsizlik sigortasında biriken milyarlarca liranın kaç lirası işsiz kalan işçilere dağıtıldı… Ve devlet, bu parayı GAP’in bitirilmesi bahanesiyle bütçeye aktardnnı akmadı riııftndnsen ..
Tablo açık:
Bizi etnik kavgalarla oyalıyorlar.
Bizi; laik devletten, din devletine geçiş korkusuyla oyalıyorlar…
Bizi hayali örgütlerle, polis şiddetiyle, özgürlük-eşitlik-ileri demokrasi masallarıyla oyalıyorlar…
Her kaybettiğimiz yıl üretenler, çalışanlar biraz daha yoksul; oyalayanlar biraz daha zengin oluyor…
Unuttuk ama temel çelişki, sömüren-sömürülen çelişkisi…
Ve biz böylesine darmadağın bir haydeyken; daha çok şey kaybederiz…
Bugün kıdem tazminatımıza göz dikenler, yarın "Çalışmak isti yorsan, işverene para vereceksin"bile derler…
Çünkü din ve etnik çatışma afyonuyla uyutulan kitleler, her türlü sömürüye açıktır!