TAŞERON İŞÇİSİNE KADRO YALANI
Seçim yaklaştı, AKP´yi telaş sardı. Asli işlerde çalışan taşeron işçilerinin çok büyük kısmının yasada olan kadro hakkını seçim vaadi olarak işçinin önüne koyan AKP yasa tanımazlığını verdiği ilanlarda itiraf etmiş oldu!
AKP Hükümeti, 21 Ekim tarihinde bazı gazetelere verdiği ilanda "asli işlerde çalışan taşeron işçilerine kadro" vaadinde bulundu. Ancak 2003 yılından beri 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan maddeye göre, zaten asıl işlerde çalışan taşeron işçilerinin çok büyük kısmı kadro hakkına sahip olabiliyordu. Yıllardır İş Kanunu’nu ihlal ederek "teknolojik uzmanlık" gerektirmeyen asıl işleri taşerona veren, işçilerin mahkeme kararlarıyla kazandıkları kadro hakkını vermeyen AKP, "kadro hakkı"nı seçim vaadi olarak taşeron işçilerinin önüne koydu.
KANUNDA VAR OLAN HAK!
İş Kanunu’nun 2. maddesine göre, asıl işin bir bölümünün taşerona verilmesi için "teknolojik nedenlerle uzmanlık" koşulu aranıyor. Bu ihtiyacın zorunlu olmamasına rağmen asıl işin taşeron verilmesi durumunda, asıl işverenle taşeron arasında imzalanmış olan alt işverenlik sözleşmesi "yok" sayılıyor ve taşeron işçisi işin ba şmdan itibaren asıl işverenin işçisi kabul ediliyor. Böylece asıl işverenin işçisi sayılan taşeron işçileri, son 5 yıllık dönem için, asıl işverenin işçileri nin her türlü hakkını talep edebiliyor. Böylece bir taşeron işçisi hem kadro hem de geriye dönük 5 yıllık alacak hakkına kanunen sahip olabiliyor. Ancak AKP, hükümet olduğu yıllarda "teknolojik uzmanlık" gerektirmediği halde asıl işleri ihale yoluyla taşeron şirketlere verdi ve suç işledi. AKP bununla kalmadı, yıllardır mahkemelerin hileli sözleşme saptamasını dikkate almayarak taşeron işçilerinin "asıl işverenin işçisi" olduğuna hükmeden kararlan uygulamadı. AKP, şimdi ise asıl işlerde çalışan taşeron işçilerinin çok büyük kısmının kanunen var olan "kadro hakkı"nı seçim vaadi yaptı.
‘HESAP SANDIKTA’
Aydmlık’a konuşan Ankara Taşeron İşçileri Derneği Başkanı Yücel Aydın, AKP’nin yıllarca uygulamadığı yasayı oy almak için kullandığına dikkat çekerek, "İşçi sözünü sandıkta söyleyecektir" dedi. Aydın, "13 yıl önce iktidara gelen AKP Hükümeti kendi eliyle uygulamaya koyduğu taşeron köleliğinin sayısını 5 milyonun üzerine çıkarttı. Sayı arttığı için bu durum taşeron işçilerle ilgili seçim yatırımına dönüştü. AKP, şimdi sayısı milyonları geçen taşeron işçilerinin oyunu almak için zaten yasada mevcut olan, asıl işverenin işçisi olması gereken taşeron işçilerine sözde yeni bir vaatte bulunmaya başladı. Bu konuya ‘bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ denir. Mevcut yasayı uygulamayacaksın ve seçim vaatlerinde bunlarla taşeron işçilerinin oyunu isteyeceksin. Taşeron işçileri bunun cevabını sandıkta verecektir" ifadelerini kullandı.
‘İşçiyi aldatmaya yönelik vaat’
AVUKAT ESİN ÖZBEY de AKP’nin bu vaadinin hem kanuna hem de yargı kararına aykırı olduğunu ifade ederek şöyle konuştu: "Asıl işin bir bölümünün parçalanarak taşerona verilmesi kanunen yasak. Eğer teknolojik bir zorunluluk yok ise. Fakat fiili durumda sözde hizmet alımı ihaleleri ile asıl işin bir bölümü taşerona veriliyor. Bu yasaya aykırı işlem yapılmış oluyor. Bu durum işçinin yargıya başvurması sonucunda ortaya çıkıyor. AKP yargı kararıyla zaten mevcut olan bir durumu kendisinin bir lütfü olarak vaat etmiş oluyor. İşçiyi kadroya da almıyor, asıl işverenin işçisi sayıyor. AKP’nin bu vaadi hem yargı kararına hem de iş Kanunu’na aykırı. Tamamen işçiyi kandırmaya ve aldatmaya yönelik. AKP dürüstse eğer tüm taşeron düzenlemelerini ortadan kaldırsın.
AKKAYA: SEÇİM ŞANTAJI
AYDINLIK yazarı Mehmet Akkaya da asıl işlerde çalışan taşeron işçilerinin zaten kadro hakkına sahip olduğuna dikkat çekerek AKP’nin uygulamadığı kanunu ve mahkeme kararlarını seçim vaadi yapmasını, "şantaj" ve "rüşvet" olarak nitelendirdi. Akkaya şöyle devam etti: "Bu aynı zamanda suçun da itirafıdır. AB, IMF ve Dünya Bankası’nın baskısı ile, hem önceki hükümetler, hem de AKP, kamu kurumlarından emekli olan, ölen ya da mamulen ayrılanlanın kadrosunu iptal ederek, büyük bir işgücü açığı yarattı. Taşeron uygulamasının hızlanması, kadro iptali ile atbaşı gitti. Eksik kadro için ihale açtılar. Bu ikinci bir suç idi. Zira, eksik işçiyi temin için ihale açılamaz, bu amaçla şirket kurulamaz. Ama yandaş şirketin ihaleyi kazanmasını sağlanıyor, çalışmak isteyen taşeron işçisinin AKP yandaşı olması dayatılıyordu. Taşeron işçilerin açtıkları davalar hem suçu saptadı, hem de hükümetin önüne yüklü faturalar gelmeye başladı. 9 bine yakın Karayolu işçisi için açılan dava bunun örneklerinden biri.
Mahkeme kararları ve yüklü faturalar AKP’yi telaşlandırdı. Şimdi başka bir hileye başvuruyor. Seçimlerde, bu suçu seçim rüşvetine, daha da önemlisi seçim şantajına çevirmeye kalkıyor. ‘Bana oy verirseniz, yasaya uygun davranacağım, artık bu suçu işlemeyeceğim’ diyor."