SINAV
Partide oturuyorsunuz. İçeriye iki tane işçi girdi. Sizi gözüne kestirdi ve sorularını sıralamaya başladı.

Partide oturuyorsunuz. İçeriye iki tane işçi girdi. Sizi gözüne kestirdi ve sorularını sıralamaya başladı.
1) Bizim patron birbuçuk aydır paramızı vermiyor. Ne yapalım?
2) Dün bir arkadaşımıza, "sen artık işe gelme," dedi. Arkadaşımız ne yapsın?
3) Bizim fabrikada temizlik işi taşerona verildi; ancak taşeron işçileri de bizimle birlikte çalışıyor. Bizim yanmız kadar para alıyor garipler. Ne yapsınlar?
4) Bir abimiz kredi kartı borçlarını ödeyemedi. Kıdem tazminatını alıp işten aynlmak istiyor. 15 yıllık da kıdemi var. Tazminatıyla borçlannı kapatacak. Ne önerirsiniz?
5) 6 ay önce evlenen bir kadın arkadaşımız hamile. 4 yıldır işyerimizde çalışıyor. Hamileliğini ileri sürerek işten ayrılsa, kıdem tazminatını alabilir mi?
6) Geçen gün bir arkadaşımızı işten çıkardılar. İçerdeki yıllık izin parasını vermediler. Çıkış verdikleri gün de arkadaşımıza "bütün haklarımı aldım" diye kendi el yazısıyla yazdırmışlar ve imzalatmışlar. Bu arkadaşımızın yıllık izin parasını alabilmesi mümkün mü?
7) Patron bizi fazla mesaiye kalmaya zorluyor. Kalmazsak bizi tazminatsız atabilir mi? 8) Bir arkadaşımız 15 gün kadar önce işyerinde kavga etti. Patron da tutanak tutturdu. Tutmuş bugün de arkadaşımızı tazminatsız atmış. Ne yapalım?
YANITLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Bu soruları daha çok uzatabilirim. İnanın abartmıyorum. Herhalde her gün bu nitelikte sorularla karşılaşıyorum.
Bunlar çok karşılaştığım sorular. İşçiler geldi. Size bunları sordu.
Bunların kaçının doğru yanıtını biliyorsunuz?
Ve inanın, bunlar öyle karmaşık ve çapraşık sorular değil. Birçok işçi, bu konular başından geçtiğinde birşeyler bilir. Biraz meraklı olanı, yol gösteren biri de olduğunda, cebindeki akıllı telefondan ilgili kanun maddesini bulur, okur.
Ondan sonra da size ders verir. Hatta, böylesine basit soruları bile bilmeyen bir il veya ilçe yöneticisinin ne kadar yetersiz olduğunu düşünür. Sizin ona anlattıklarınızın hiçbirini ciddiye almaz. "Daha kıdem tazminatının hangi durumlarda verileceğini bile bilmeden bana akıl öğretmeye, bana ders vermeye ve hatta bana öncülük etmeye kalkıyor," diye düşünür. Pek haksız da değildir.
İŞÇİNİN SOMUT SORUNUNU ONDAN İYİ BİLMEK GEREKİR
Siz istediğiniz kadar ona emperyalizmden, BOP’tan, Şanghay İşbirliği Örgütü’nden, Suriye’deki Amerikan planlanndan, Kürt koridorundan söz edin; sizi dinlemez bile. Eğer çok nazik biriyse, "he, he," der, anlattıklannızı kulak arkası eder.
İşçinin desteğini alacaksanız, önce onun sorunlarını ondan daha iyi bileceksiniz. İşçi, kendi sorununu ondan daha iyi bildiğini gördüğü insana inanır. Bu konuda inandıktan sonra da, o kişinin diğer konularda söylediklerini ciddiye alır.
Birkaç soru da ben sorayım.
Türkiye’de kaç tane işçi sendikaları konfederasyonu var?
"Üç" dediniz ve "Türk-İş, Hak-İş, DİSK" diye saydınız, değil mi?
Hayır. Doğru yanıt, "beş". Peki, kaç tane kamu çalışanları sendikalan konfederasyonu var?
Doğru yanıt, "On."
Bunları bilmeden bir sendikacıyla konuştuğunuzda öyle potlar kırarsınız ki, adam sizin öncülüğünüzü kabul etmeyi bırakın, size öncülük etmeyi bile kabullenmez.
Bir uluslararası sendika toplantısında bizim sendikacılanmızdan bir genel başkan, Kuzey Kore delegasyonuna, bizim askerimizin Kore’de onlarla omuz omuza düşmanla nasıl kahramanca çarpıştığını anlatmıştı. Bereket adamlar efendi birileriydi; kahkalarla gülmediler. Ancak siz her zaman aynı efendilikte insanlarla karşılaşmayabilirsiniz.
İşçiyi ve işçinin sorunlannı ondan iyi bilmeden işçiye, yani halkın yüzde 70’ine öncülük edilemez.