SENDİKACI KORKUYORSA TUZ KOKMUŞ DEMEKTİR
Referandum sırasında, Sendikal Güç Birliğini oluşturan 10 sendika , ´hayır´ oyu vereceklerini ortak açıklama ile duyurmuşlardı.

Referandum sırasında, Sendikal Güç Birliğini oluşturan 10 sendika , ‘hayır’ oyu vereceklerini ortak açıklama ile duyurmuşlardı. Oysa, Türk-lş içinde aslında ‘hayır’ deme eğiliminde olan sendika sayısının 28 olduğu Sendikal Güç Birliği toplantılannda açıklandı. Türk-İş adına karar çıkanlmasına yetecek sayıda olmalarına rağmen, neden Türk-İş kararı haline gelememiş, hatta açıklama yapmayı göze alan sayısı 10 sendikaya düşmüş.
Türk-İş yönetimindeki bir sendika başkanının, başkanlar kurulundaki şu konuşması örnek olarak aktanldi; ‘Ben bu referandumun ülkemize ve İşçimize bela getireceğine adım gibi eminim. Ama çıkıp ta ‘hayır’ diye açıklayamam, korkuyorum. Açığımızı bulup bize saldırıyorlar.’
İşçi hareketinde son 20 yıldır neden sürekli kayıplar veriliyor, işte cevabı budur.
100 bin madencinin bile yollara düşmesinin Akbulut hükümetini istifanın eşiğine getirdiği ve iki kez hükümet devirmiş bir kuvvetten söz ediyoruz.
Memur, esnaf, köylü gibi 4iğer bütün emekçi sınıf ve tabakalan etrafında birleştirme olanağına sahip olan işçi sınıfının sendikalarından söz ediyoruz.
10 Şeker fabrikası satılırken düşünüyorum. İlan etti hükümet, ’25 ‘i de satılacak.’ Varlıklarıyla ayakta tuttuklan 25 kenttir söz konusu olan. İşçisi, esnafı, köylüsü, hayvan üreticisi, kamyoncusu ile milyonlan bir araya getirme olanağı bulunan sendikayı düşündüm.
Enerji sektörünün bütün dağıtım ve iletim birimleri satıldığında ve şimdi santraller satılırken neden o alandaki sendikaların seslerinin çıkmadığını düşündüm.
Ve diğer yerler…
Gardları düşmüş, gelen vuruyor, giden vuruyor. Yeni haklar elde etmek şöyle dursun, ellerindekileri korumaktan bile acizler.
Açıkları yüzünden köşeye sıkıştırılmış, korkusundan kendisine, işçisine ve ülkesine sahip çıkamayan bir sendikacılık… Ne özelleştirmeler, ne işten atmalar, ne yasalar, ne şu, ne bu… Doğru bildikleri konuda bile, 28 sendikadan ancak 10 tanesi öne çıkabiliyor, 18’i korkusundan seslerini çıkaramıyor ise, zurnanın zırt dediği yer burasıdır. Bu sorun aşılmadan, sendikal hareket düze çıkamaz. Ya sendikacılann hükümete koz olmuş açıklan, ya da işçi sınıfının ve ülkenin menfaatleri. Şapkaları öne koyduıtacak mesele budur.
8-11 Aralık’ta Türk-İş Genel Kurulu yapılacak. Mücadeleden yana olmak ve teslimiyet karşı karşıya geldi.
Genel kurullarda, delegelerin havuzlandığı, başkasıyla temaslann yasaklandığı, keselerin açıldığı, hükümetin bütün organlannın devreye sokulduğu söylenir. Maksat, emekçilerin haklan kısıtlanırken buna ses çıkarmayacaktan yönetime getirmek.
İki haftadan az zaman kaldı. Ama delege listesi hala askıya çıkarılmadı, açıklanmadı. Bırakalım açıklanmasını, yöneticiler birbirlerinden gizliyorlar. Türk-İş Yönetim Kurulu üyesi Cemail Bakındı, personelinden delege listesini alamıyor. İşe bakın, personele talimat verilmiş, tüzük ve seçim hukukunca ilan edilmesi zorunlu olan delege listesi, bazı yöneticilere bile verilmeyecekmiş.
Kongre salonunun Ankara’nın 30 km dışındaki Türk-Metal’e ait oları salonda yapılması da eleştiri konusu oldu. Lüks bir otel burası… Gecesi dolarla. Paralı sendikalar için sorun değil, ama parası olmayanlar 4 günü kara kara düşünüyor.
Başka bir tedbir, kongreye delegelerden başkasını sokmamak… Bunun için elektronik okunmalı delege kartları basılmış. Delege olmayan işçi, barikata takılacak. Sendikal Güç Birliği Platformu ise, Türk-İş kongresi işçiye yasaklanamaz. İşçi o kapılan kırar ve kongreye girer" diyorlar.
Kongrede, ortaya çıkmaktan çekinen sendikalar korkulannı yenerse, işçi sınıfının yeniden kendine güveni sağlanabilir ve sendikalara itibar gelebilir.
Korkunun ecele faydası yok.