SENDİKA ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SONU MU?
2821 sayılı Sendikalar Yasası ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasalan uluslararası nonnlarla örtüşmediği gerekçesi ile yıllardır ILO ve AB tarafından eleştirilmekte ve bu yasaların güncellenmesi istenmektedir.
2821 sayılı Sendikalar Yasası ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasalan uluslararası nonnlarla örtüşmediği gerekçesi ile yıllardır ILO ve AB tarafından eleştirilmekte ve bu yasaların güncellenmesi istenmektedir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu uyarıyı dikkate alarak son birkaç yıldır işçi ve işveren üst örgütleri ile toplanarak bir ortak taslak hazırlamak istemiş fakat bir türlü başarılı olamamıştır. Bu konuda birçok tasan ortaya sürülmüş ama hiçbiri taraflarca kabul görmemiştir. AKP’li bazı milletvekillerinin hazırladıkları ve Meclis Başkanlığı’na sunduklan yasa tasansı da kadük olmuştur. Son günlerde endüstriyel ilişkiler ortamına düşen ve Toplu İş İlişkileri Yasa Tasansı adı altına bir taslağın bakanlık tarafından hazırlandığı ve çok yakında Meclis Başkanlığı’na hükümet tasansı olarak sunulacağı dillendirilmektedir.
Toplu İş İlişkileri Yasası Taslağı ilginç bir yaklaşımla 2821 ve 2822 sayılı yasaların öngörülen değişikliklerini tek yasada toplamayı öngönnektedir. Taslak önemli ve olumlu değişiklikler içermekle birlikte yürürlükteki yasalara yöneltilen eleştirilerin tümünü göğüslemekten uzaktır. Yasa taslağının olumlu-olumsuz yönleri ile içeriğini ayrıntılı olarak incelemek bu yazının sınırlarını aşacağından biz sadece sendika özgürlüğünü yakından ilgilendiren iki konu üzerinde durmak istiyoruz. Bunlar sendika üyeliği ve toplusözleşme yapacak sendikanın belirlenmesi konularıdır.
Taslak, sendika üyeliğinin kazanılması ve sona ermesini 17 ve 19. maddelerde düzenlemektedir. Buna göre üyeliğin kazanılması ve sona ermesi e-devlet kapısı olarak adlandınlan teknolojik ortamda gerçekleşecektir. Bunun nasıl işleyeceği, şifreleme olayının nasıl sağlanacağı taslakta belirtilmemiştir ve büyük olasılıkla sonradan çıkarılacak tüzüklerle bu konu aydınlatılacaktır. Burada sorulması gereken soru şudur: E-devlet kapısı ne kadar güvenceli olacaktır? Ergenekon davası şu gerçeği gözler önüne sermiştir ki bilgisayar ortamında dışandan yüklenebilen virüsler aracılığı ile gerçekler değiştirilebilmekte, yanlış bilgiler yüklenebilmektedir. Özetle söylemek gerekirse bilişim ortamı asla güvenli değildir ve dışarıdan rahatlıkla müdahale edilebilmektedir. Böylesine güvenli olmayan bir ortamada işçilerin özgürce sendika seçimi nasıl sağlanacaktır? Yapay üyeliklerin sisteme yüklenmesi veya gerçek üyeliklerin sistemden silinmesi nasıl önlenecektir?
İkinci önemli konu toplusözleşme yapmak üzere sendikaların yetkilendirilmesi sorunudur. 2822 sayılı yasanın 12 ve 13. maddelerinde düzenlenen bu konu yeni taslakta 43,44, ve 45. maddelerde düzenlenmiş ve eski sistem aynen muhafaza edilmiştir. Başka bir deyişle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetki konusunda yine söz sahibi olacaktır. Bu yaklaşım son derece yanlış, uluslararası normlarla örtüşmeyen ve sendika özgürlüğünü çok yakından ilgilendiren bir konudur. ILO’nun Türkiye tarafından 1951 yılında onaylanmış 98 sayılı sözleşmesinin 4. maddesi toplu iş sözleşmelerinin işçi sendikası ile işeveren arasında yapılacak "gönüllü görüşmeler yolu" ile bağıtlanmasını öngörmektedir.
Yetkili sendikanın belirlenmesinde bakanlığın devreye sokulması son derece yanlıştır ve sendika özgürlüğünün sonunu getirebilecek bir düzenlemedir. Geçmiş uygulama göstermiştir ki AKP işçi ve işveren sendikalannın kendisi ile uyum içinde olmasına özen göstermektedir. Bu yaklaşım işveren sendikaları tarafından kabul görebilir ama işçi sendikaları özgürlüklerini iktidar partisine teslim etme durumuna geleceklerdir. AKP’li belediye, hava taşımacılığı, gıda, orman işkollarında çalışan işçiler ve kamu görevlileri üzerinde uyguladığı baskılar sonucu çalışanları ve memurları hükümetin işaret ettiği sendikalara üye olmaya zorlamakta ve bunda da başarılı olmaktadır. Bakanlık siyaseten AKP’ye aykın duruş sergileyen sendikalara, çoğunluğu olsa bile yetki vermemekte, yetkiyi kendi koruması altındaki sendikaya vermekte bir sakınca görmemektedir. Dört yıldır bakanlığın bu yanlı tutumu nedeni ile Çaykur çalışanları toplusözleşmeden mahrum olarak büyük bir ekonomik sıkıntı yaşamaktadır.
Sendika özgürlüğünü sağlamak için yetki sorununu bakanlığın dışına taşımak gerekir. Bunun için de yetki konusunda bağımsız bir kuruluş oluşturmak ve yetkilendirme sorumluluğunu bu kuruluşa vermek gerekir. Bilim adamlanndan, konunun uzmanlanndan oluşturulacak bu kurulun üyeleri; bakanlık, işçi ve işveren sendikaları tarafından ortaklaşa seçilebilir ve finanse edilebilir. Yetkilendirme sorunu Çalışma Bakanlığı’nda olduğu sürece sendikalar asla özgür olamayacaktır. Taslakta önerdiğimiz model yer almazsa özellikle işçi sendikalan çok yakında ipleri bakanlığın elinde olan kâğıttan kaplanlara dönüşecektir.