ŞEHİR EFSANELERİYLE TARİH YAZILMAZ
Üzerinden 3 gün geçti ama yazmazsam olmazdı. Dünya Emekçi Kadınlar Gününün de diğer başında Dünya yazan günlerin tamamının da bana içi oldukça boş gelir. Neden mi?

Üzerinden 3 gün geçti ama yazmazsam olmazdı. Dünya Emekçi Kadınlar Gününün de diğer başında Dünya yazan günlerin tamamının da bana içi oldukça boş gelir. Neden mi?
Öncelikle sınırsız ve sınıfsız bir dünyayı savunduğumu belirtmek isterim. Ama bu sınırsızlığa böyle içi sadece sözlerden ve efsanelerden ibaret günlerle ulaşılmaz. Yeni olduğu söylenilen dünyanın yeni moda özgürlükçü anlayışı, her nedense bende alerjik bir tepkiye neden olur ve birden tansiyonum yükselir. Daha eşit bir dünya nasıl bir kavramdır anlayamadım gitti. Öğretmenlerimden de kaynaklanıyor olabilir. Bize eşiti öğretirken; "Şu oranda eşit, şu oranda değil" demediler. "Ya eşittir ya değildir" diye öğrettiler. Şimdi kadınlar için daha eşit bir dünya, daha eşit bir çalışma hayatı talebi beni bu söylemleri kullananlardan uzaklaştırıyor. Oldum olası feminist harekete yabancı hissettim kendimi. Ayrımcılığın kadını, erkeği tıpkı etnik ayrımcılıktaki gibi türkü, kürdü yoktur.
DAHASI DEĞİL DEVRİM GEREKLİ
Ben devrimciliği bilirim. Benim için hayatı, düzeni değiştirmek vardır. Üreten emekçiyle, sermaye karşı karşıyadır. Hayatı eşitlemek için dahasına değil, devrime ihtiyaç vardır. Daha dediğiniz zaman, düzenin size verdiğini istiyorsunuz demektir. Bunun temelinde de asıl olarak işçi sınıfından daha çok alırken veriyor gibi yapmak vardır. Yasaları hakim sınıf yapar. Hakim sınıf erkek işçiyi köleleştirirken, kadın işçiyi özgürleştirmez. Onun için 8 Martların soğuk ve hayatın gerçekliğiyle uyuşmayan hamasi söylemleri, fabrikalardaki işçi kadın kadar, beni de sarıp sarmalamaz.
EFSANELERİ BIRAK CUMHURİYETE BAK
Kurtuluş savaşı büyük bir devrimdir ve kadın erkek omuz omuza mücadele verilmiştir. Cephenin gerisinde de vardır kadın, içinde de. Oysa bugün iktidar kadını eve hapsederken evin babasını da kiralanacak mal yapıyor. Kurtuluş Savaşı sonrası kurulan cumhuriyet, kadını daha eşit değil, eşit yurttaş yapıyor. Seçme ve seçilme hakkıyla olması gereken yere koyuyor. 2016’da ise karanfillerle kutlanılan Kadınlar Gününde tacize, tecavüze uğrayan, şiddet gören, öldürülen kadını konuşuyoruz. Cumhuriyet, kadını kara çarşaftan, peçeden çıkartıp saygınlık kazandırıken, bugün başı açık kadın, kiralık veya satılık eve benzetiliyor.
Biz de 3-5 kadın sokaklara çıkıp, 1800lerde ABD’de 40 bin dokuma işçisinin efsanesini anlatıyoruz. Sayımız 40 bile değil. Resmi kayıtlara bile girmeyen bu şehir efsanelerinde her nedense hep ABD başroldedir. Benim yine alerjim tuttu. Seçme ve seçilme hakkının bile olmadığı yerde, 40 bin kişilik devasa fabrikalarda çıkan yangında sadece 129 işçi kadının ölmesi gibi akla mantığa aykırı hikayeleri anlatmanın mantığını kavrayan varsa bana da anlatsın.
ÖZNESİ OLACAĞIMIZ CÜMLELER KURALIM
‘Peki çözüm nerde?’ dediğinizi duyar gibiyim. Çözüm yazının içinde. Birlikte mücadelede. Örgütlü mücadelede. Eşitin değil ama fazlanın "Daha"sı olur. Kadınların sendikal ve siyasi mücadelede daha eşit değil, daha fazla olmaları bir zorunluktur. Birlikte kurulacak bir dünyada kadın zaten eşit olacaktır. Ama hayatın, mücadelenin dışında kalacak olan hiç kimse, eşit olamaz. Başkasının yazdığı cümlenin öznesi siz olamazsınız.