NE ZAMAN BAŞLADI?
Çarşamba günü Türkiye´de alanlar doldu. Sağlıkçılar, kamu çalışanları, öğrenciler, siyasi partiler, kitle örgütleri, gazeteciler…

Çarşamba günü Türkiye’de alanlar doldu. Sağlıkçılar, kamu çalışanları, öğrenciler, siyasi partiler, kitle örgütleri, gazeteciler… Talepler sıralanmıştı. Herkes kendi alanındaki sorunların çözümünü talep ediyordu. Ama sorumlu tekti AKP iktidarı. Peki bu sorunlar ne zaman başladı? Ne zaman sağlık paralı hale, hastalar müşteri, hastaneler ticarethaneye dönüştürüldü? Ne zaman sendikalar siyasi iktidara yakınlık mesafesine göre yetkili kabul edildi? Ne zaman öğretmenler kadro beklerken, devlet molla kadrosu açma kararı aldı? Ne zaman habercilik terör suçu, bağımsızlığı ve kardeşliği savunmak bölücülük sayıldı? Ne zaman Türkiye Cumhuriyeti mandayı kabul etti? Önceki gün alanlarda sıralanan sorunlar bir büyük pazılın küçücük parçalan. Küçücük çünkü gerçek sorun tüm bunların toplamından daha büyük.
Sorunlar haramilere kandığımızda başladı
Bir ülkenin, bir devlet sisteminin çöküşünün sonucu tüm bunlar ve gelecek olanlar. Bitmedi, kolay kolay da bitirmeyecekler. Ama bu sorunların hepsi biz, özgürlük, demokrasi diye haramilerin yalanlarına kandığımız gün başladı.
Bu ülkenin onurlu, dik duran, bağımsızlık, kardeşlik ve antiemperyalizm mücadelesini fedaice kendi hayatlannın önüne koyanlann terör örgütü kurmak suçlamasıyla zindanlara atıldığı gün başladı. "Son sosyalist devleti de yıktıkları" gün başladı. Devrimci cumhuriyetin ilkelerinden koparıldığımız gün başladı. Atatürk’ün ilkelerini "gelişen dünyanın gerekleri" yalanına kurban ettiğimiz gün başladı. Özelteştirmelerle olmazsa olmazlarımızı peşkeş çektiğimiz gün başladı. Emperyalizmin başına AB adı konduğunda kapısına koşup el açtığımız gün başladı. Sıfır kilometre araçlara, villalara, on binlerce liralık maaşlara işçi sınıfının kaderini sattığımız, satanlara hesap sormaktan korktuğumuz gün başladı.
Omuz omuza mücadeleyi savunmayacak mıyız?
Simdi elimizde kalan son kırıntılara sarılmamız gerektiğini ve beraberce haykırmamız gerektiğini yeterince anladık mı? Yoksa hala o gelmesin Ergenekoncu, öbürü olmasın KCK’lı mı diyeceğiz? Miting alanlarına bir kapı da emekçiler adına kurup kimin girip girmemesine sözde demokrasi havarileri olarak karar verdiğimizi mi sanacağız? Yoksa gerçek bağımsızlıktan, kardeşlikten ama birlikte aynı topraklar ve bayrak altında dün olduğu gibi yarın da yaşamaktan, sosyal devletten, bilimden yana olan herkesin yan yana omuz omuza mücadelesini mi savunacağız? Kimin oyununa geldiğimizi görmemekte ısrar edersek, çözümü sadece kendi kurtuluşumuzda ararsak daha çok sayarız gidenleri.