KRİZİN YÜKÜNÜ TAŞIYANLAR
Ekonomik kriz belirtileri görüldüğünde, “ABD bu krizin yükünü taşımaz, dünyaya yayar, krizin yükü emekçiler üzerinde kalır” öngörüsünde bulunulmuştu. Bu bir önbili (kehanet) değil; dünyada demokrasi, serbest pazar ekonomisi, liberalizm yaftası ile oynanan oyunu algılayan herkesin yapabileceği bir kestirimdi.

Ekonomik kriz belirtileri görüldüğünde, “ABD bu krizin yükünü taşımaz, dünyaya yayar, krizin yükü emekçiler üzerinde kalır” öngörüsünde bulunulmuştu. Bu bir önbili (kehanet) değil; dünyada demokrasi, serbest pazar ekonomisi, liberalizm yaftası ile oynanan oyunu algılayan herkesin yapabileceği bir kestirimdi. Nitekim açıklanan 2009 bilançoları, 2010 yılının ilk altı ayındaki gelişmeler, krizin gelir ve servet dağılımını daha da bozduğunu; yükün, düşük ücret, reel ücret kaybı, işsizlik şeklinde daha çok emekçinin üzerinde kaldığını kanıtlamaktadır.
Bu olguyu, İSO (İstanbul Sanayi Odası) 500 büyük sınai kuruluş (BBK) anketi 2009 yılı sonuçlarında da görüyoruz. İşletmelerde yaratılan net katma değerin üretim faktörleri arasında maaş, ücret, faiz ve kâr olarak dağılımı incelendiğinde, bu dağılımın 2009 yılında 2008’e göre dahi bozulduğu görülmektedir.
Teknik bir ayrıntı olarak görülebilir ama milli gelir anlamında ya da tanımındaki kâr ile bilanço kârı veya dönem kârı farklı kavramlardır. Net katma değere, dolayısıyla milli gelire dahil olan işletme kârı, bilanço kârı ya da dönem kârı değil milli gelir anlamındaki kârdır. Bu iki kâr kavramı arasında fark vardır. Bilanço kârı ya da dönem kârı, işletmelerin arızi, geçici işlemlerinden doğan kâr ya da zararın ve işletmeye yapılan faiz kâr payı ödemesi gibi transfer niteliğindeki gelirleri de içerdiği halde, milli gelir anlamındaki kâr, işletmenin esas faaliyetinden doğan kârı ifade eder. Bu nedenle geçici, arızi işlemlerden kaynaklanan kâr veya zararı ve transfer niteliğindeki gelirleri içermez. Bu nedenle bilanço kârı veya dönem kârı ile milli gelir anlamındaki kâr farklı tutarlardır. Nitekim 2009 yılı BBK’nin toplu sonuçlarına bakıldığında bilanço kârı veya dönem kârı 15.555 milyon TL iken milli gelir anlamındaki kârı 11.013 milyon TL’dir. Bilanço kârı, milli gelir anlamındaki kârdan yüzde 41.2 daha fazladır. Net katma değerin üretim faktörleri arasındaki bölüşümü hesaplanırken bilanço kârı (dönem kârı) değil, milli gelir anlamındaki kârı esas (faaliyeti sonucu yaratılan kâr) dikkate alınmaktadır.
BBK genelinde 2009 yılında net katma değerin üretim faktörleri arasındaki dağılımı, 2008 yılı ile karşılaştırılmalı olarak aşağıdaki özet tabloda verilmektedir.
Özet tablonun ortaya koyduğu BBK kapsamında gelir dağılımda 2009 yılında emeğin payı 5 puan azalırken kârın payı 10 puana yakın artış göstermiştir. Salt rakam olarak bakıldığında BBK genelinde milli gelir anlamında kâr, bir önceki yıla göre yüzde 54.1 oranında artarken maaş ve ücretler, cari fiyatlarla binde 7 oranında azalmıştır. İstihdamda yüzde 5.1 oranında azalış olduğundan yıllık ortalama TÜFE artışına göre ödemeler düzeltildiğinde BBK genelinde reel ücret azalışı yüzde 2.0 oranında hesaplanmaktadır. Bu ortalama bir rakamdır, mavi yakalılarda ve düşük ücretli katmalarda reel ücret azalışının daha yüksek düzeylerde gerçekleşmiş olması olasıdır.
Yeni ekonomik düzen, sermayenin çıkarlarını koruyan bir düzendir. Sermayenin çıkarı hem ulusal hem de uluslararası düzeyde korunmaktadır. Siyasal partiler bu amaç doğrultusunda tasarlanmış, dizayn edilmiştir. AB kapsamında sosyal demokrat yaklaşım da kapitalist düzene, sermayenin çıkarlarının korunmasına karşı değildir. Sadece istismarı daha sınırlı boyutta tutmaya yönelik bir tutum içindedir. Sermayenin çıkarları, uluslararası düzeyde gelişmekte olan ülkelerde istismar edilerek korunmaktadır.
Türkiye, emperyalist ülkelerin arkasına takılarak, ABD ile yakın-sıcak ilişkiler, AB’ye giriş vizyonu ile siyasal ve ekonomik sorunlarını çözmeye çalışmaktadır. Temeldeki yanlış buradadır. Demokratikleşme, darbe karşıtı gibi alalamalarla sunulan anayasa değişikliğine “Hayır” belki bu yanlıştan kurtulma konusunda da bir çaba olacaktır. Özellikle değer yaratanların gerçek görüşleri, tutum almaları, geleceğimizi belirleyici olacaktır.
Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi / ÖZTİN AKGÜÇ