KOZLU KÖMÜR OCAKLARI VE VARLIK VERGİSİ EFSANESİ
2012 yılı içindeki kayıpların hemen tamamı sendikasız işçiler. Ancak yanı sıra bir başka gelişme de şu: Kayıplar içinde sigortasız çalıştırılanların sayısı da artmakta. Ölümlü iş kazalarında sıralama inşaat, madencilik ve gemi inşaat sanayisi olarak sıralanıyor.
2012 yılı içindeki kayıpların hemen tamamı sendikasız işçiler. Ancak yanı sıra bir başka gelişme de şu: Kayıplar içinde sigortasız çalıştırılanların sayısı da artmakta. Ölümlü iş kazalarında sıralama inşaat, madencilik ve gemi inşaat sanayisi olarak sıralanıyor.
2013 yılına Zonguldak/Kozlu ocaklarındaki "felaket" ile başladık. Sekiz maden işçisinin ölümü ile sonuçlanan olaya artık kaza diyemiyoruz. 2012 yılının son haftasında, İstanbul İşçi Sağlığı ve Meclisi yaptığı yıllık geçici değerlendirmede, yıl içinde 878 işçinin iş kazalarında öldüğünü açıkladı.
Sadece Kasım ayında 83 işçi iş kazalarında öldü. Daha önce, 2010 yılı verilerine göre 1454 ölümlü kaza ile, Türkiye’nin iş kazaları ve işçi ölümlerinde Avrupa’da 1. sırada dünyada ise 3.sırada olduğu Uluslararası Çalışma Ofisi tarafından açıklanmıştı.
Emeğe saldırı düzeni
Emeğe karşı acımasız saldırı sadece ücret düzeyinde sürdürülmüyor. Türkiye artık iş-güvenliğini neredeyse sorun saymıyor. İş güvenliğine ilişkin açıklanan uluslararası veriler bunun göstergesi. 2012 yılı içindeki kayıpların hemen tamamı sendikasız işçiler.
Ancak yanı sıra bir başka gelişme de şu: Kayıplar içinde sigortasız çalıştırılanların sayısı da artmakta. Ölümlü iş kazalarında sıralama inşaat, madencilik ve gemi inşaat sanayisi olarak sıralanıyor. Bulunup işlenmeye başladığı tarihten bu yana bilinen adıyla "Ereğli kömürleri", bu ülkenin enerji değeri en verimli madenidir. Özelleştirme yağmalamasına karşın bu değerini korumaktadır. Ereğli işçileri ve ocakları Türkiye’nin enerji tarihinde köşe taşıdır.
Zonguldak’ta yeni Varlık Vergisi
Son ölümler bize "Ereğli ocaklarında" mükellefiyetin sürmekte olduğunu söylemekte. 1867’de Osmanlı’da ve 1941 yılında Cumhuriyet dönemlerinde yaşanan I. ve II. mükellefiyet dönemlerinden sonra, "Ereğli ocaklarındaki" özelleştirmenin ardından şimdi III. mükellefiyet dönemi yaşanmakta.
Metin Köse, "Zonguldak madenlerinde mükellefiyet" üzerine iki önemli romanının, 2010 Mükellefiyet ve 2012 Göl Dağı, yazarıdır. M. Köse’ye göre "mükellefiyet", "Ereğli ocaklarında" hiç bitmedi.
Ereğli ocaklarında II. mükellefiyet dönemi olarak bilinen 1941-1945 dönemi, Türkiye’de bir dönemin efsanesi olarak anlatılmaya çalışılan "Varlık Vergisi’nin", o dönemde "mükellefiyetle" kömür işçisi yapılmış köylülere uygulanmış halidir.
Şimdi Ereğli ocaklarında özelleştirme yağması ile başlamış olan, "yeni varlık vergisi dönemindeyiz". III. mükellefiyet dönemindeyiz. Burada uzunca bir alıntı ile, "Ereğli ocakları-mükellefiyet-Varlık Vergisi" efsanesinin gerçekliğini, bizim büyük ustamızın yaşadıklarından aktaracağız.
İş mükellefiyeti ve Ereğli kömürleri
Cahit Kayra, "Savaş – Türkiye, Varlık Vergisi" başlıklı kitabında, içinde yaşadığı "Varlık Vergisi efsanesi – İş mükellefiyetinin" Ereğli kömürlerindeki beş yıllık envanterini çıkartıyor.
"İş mükellefiyeti uygulamasından, insanların kısa sayılabilecek bir süre ile sürgüne gönderilip geriye dönmelerini sağlayan uygulamadan, bu arada 21 kişinin yaşamını yitirmesinden yakınanlara, bir ihtiyaç halinde başvurulan bir başka mükellefiyet olayını hatırlatacağız.
Milli Korunma Kanunu, daha önce açıklandığımız gibi hükümete, ihtiyaç halinde vatandaşları istemediği işlerde çalıştırmaya zorlama yetkisini vermiştir. Bu yetki savaş yılları içinde Zonguldak’ta, Ereğli Kömürleri Havzası’ndaki kömür madenlerinde çalıştırılan köylülere uygulanmıştır.
Size bu konuda Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde (Mülkiye) yapılan kapsamlı bir araştırmadan (Prof. Dr. Ahmet Makal) alınan bilgileri aktaracağım.
Zorla çalıştırılan köylüler Eldeki bilgilere göre, bu tarihlerdeki işçilerin yarısı, Milli Korunma Kanunu’na göre uygulanan yetki ile çalıştırılan köylülerdir.
Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Tarlalarda, kırlarda açık havada gıdasını büyük ölçüde güneşten alan ve karanlık kömür galerilerine indi rilen köylüler! Bu işçilerin sağlık durumları, o tarihteki koşullar nedeni ile oldukça kötüdür.
Elimizdeki bilgilere göre, yeterli oranda gıda alınmaması ve çalışma koşullarının ağırlığı (günde 8 3 saat) yüzünden işçilerin sağlık durumu bulaşıcı hastalıklara açık olmaktadır. Tifo, tifüs, sıtma gibi hastalıklar yaygın haldedir.
İş kazaları ve ölümler ciddi bir konudur. 1941-1945 yılları arasında Ereğli Kömür İşletmelerinde "İş mükellefiyetinde" ölenlerin sayısı 419 kişidir.
Zenginler nasıl ısındı
Bu sonuçların anlattığı nedir? Savaş vardır. Türkiye’yi savaş dışında tutmaya adamış olan yöneticiler yaptıklarının sorumluluğunu yüklenmekten çekinmemektedirler.
Ve Türkiye’de şeker, dokuma fabrikalarının ne varsa bütün sanayi tesislerinin çalışması, kentlerin bu arada İstanbul’daki zengin işadamlarının ofislerinin ısıtılması için kömür üretiminin sağlanması zorunluluğu vardır.
Hükümet, Ereğli Havzası’nda kömür madenlerindeki üretimin sağlanması ve arttırılması için daha çok işçi kullanılması zorunluluğu karşısında, Milli Korunma Kanunu’nun verdiği yetkiyi kullanarak, on binlerce insanı kömür madenlerinde, yeryüzünden yüzlerce metre aşağıdaki galerilerde inip çalışmaya zorlamaktadır.
Sonuçta kömür üretimi bir milyon ton artmıştır ve bu arada beş yıl içinde 419 kişi ölmüştür. Bu olay kimseyi ayağa kaldırmamıştır. Kimse, kömür üretim teknolojisinde azamileştirme hesaplarının neden yapılmadığını sormamıştır.
Kimse belli bir program halinde bu olayları medyaya taşımamış, ölüp giden insanların ardından aşk ve hüzün romanları yazıp para kazanmamıştır. Kimse bunlar hakkında sahtekarlık kokan filimler yapmamıştır. Çünkü savaş vardır. Sınırlarda askerler ölmektedir. Kentlerde yeterli yiyecek, yeterli ilaç bulamadıkları için ölen yüz binlerce insan vardır. Ve devletin ayakta kalması için bu özveriler gereklidir."
Ereğli ocaklarında kaybettiğimiz kömür işçilerinin önünde saygı ile eğiliyorum.