KIDEM TAZMİNATI FONU OTUZ BEŞ YILLIK YILAN HİKÂYESİ
TÜRKİYE´de çalışanın en eski hakkı olan kıdem tazminatı ilk kez 1936 yılında tanımlandı. Yıllar içinde daha da iyileştirildi, 1975´te en iyi halini aldı. İlk darbeyi 12 Eylül´de tavan sınırlamasıyla yedi. Tazminatı fona çevirme planı ise 35 yıldır gündemde. Ancak Türkiye fon konusunda deneyimli: Ne fonlar gördük aslında hiç yoktular!
35 YILDA NE HÜKÜMETLER GEÇTİ, KIDEM TAZMİNATINI FONA ÇEVİRME RÜYASI BİTMEDİ
Kıdem Fonu temcit pilavı gibi Türkiye’de çalışanın en eski hakkı olan kıdem tazminatı ilk kez 1936’da tanımlandı. 1975’te en iyi halini aldı. İlk darbeyi 12 Eylül’de yedi. Tazminatı fona çevirme planı ise 35 yıldır gündemde. Ancak Türkiye fon konusunda deneyimli: Ne fonlar gördük aslında hiç yoktular! Çözümsüz bir havuz problemi Hükümetin öne sürdükleri trrtM Çalışanların kıdem tazminatı hakkını fona devretme fikri 1975 yılından bu yana işverenlerin ve hükümetlerin hedefinde.
Çalışma hayatıyla ilgili her değişiklikte, fon talebi yeniden gündeme geliyor. Hükümetlerin siyasi kimliği ne olursa olsun, kıdem tazminatını fona çevirme planı değişmiyor. Emekçi örgüderi de her defasında aynı tepkiyi veriyorlar: Fon konusunda pazarlığa dahi oturmayız. Bu rutin tartışma, AKP’nin iktidara çıkışıyla birlikte en hararetli dönemine girdi. 2003’te kıdem tazminatının fona çevrilmesi yasalara dahil edildi, 2008’de hazırlanan "Ulusal İstihdam Stratejisi" raporunda fon planını ayrıntılı tanımlandı.
Emek örgüüerinin kuvvetli karşı çıkışı sonucunda Başbakan Tayyip Erdoğan, fon konusunun rafa kaldırılmasını istedi. Tartışma yatıştı diye düşünülürken, geçen hafta Çalışma Bakanı Faruk Çelik, "Fonu kurmakta kararlıyız, yeniden masaya oturacağız" dedi, Kıdem Tazminatı Fonu’nun raftan inebileceği ortaya çıktı. Bu tartışmada nerede durmalı? İşveren örgütlerinin savları neler? Hükümet ne diyor? Emek örgütleri neden ısrarlı? Kafa karıştıran bu sorulan yanıtlamak için kıdem tazminatına tarihiyle birlikte bakmak gerekli.
EN ESKİ İŞÇİ HAKKI
Kıdem tazminatı bir "istihdam yükü" değil, temel işçi hakkı. Emeklilik ve 8 saat çalışma kadar net bir işçi hakkı. Türkiye’de kıdem tazminatı ilk kez 1936’da 3008 sayılı İş Kanunu ile tanımlandı. Cumhuriyetin 13’üncü yılında, bir işyerinde 5 yıl çalışan işçiye 15 günlük kıdem tazminatı ödenmesi düzenlemesi getirildi. Bu para, işçi tarafından yapılan iş fesihlerinde de ödeniyordu.
27 YIL ÖNCEKİ BİR GAZETEDEN
KIDEM Tazminatı Fonu 35 yıldır gündemde. Fonla ilgili tartışmalar 19854te de dikkat çekmişti. 31 Aralık 1985 tarihli Hürriyet Gazetesi’ne tartışma "Fon tasarısı şubatta tamam" başlığıyla yansımıştı. Yasa 1950’de değiştirilerek, kıdem tazminatı hak etme süresi 5 yıldan 3 yıla indirildi. Ardından 1971’de 1475 Sayılı İş Yasası düzenlendi ve kıdem tazminatının toplu iş sözleşmesi pazarlığına dahil edilmesi kabul edildi.
1975’te 3 yıllık hak etme süresi bir yıla indirildi, 15 günlük kıdem tazminatı süresi de 30 güne çıkartıldı. Çalışan açısından, olumlu bu düzenlemelerin yanına, "Tazminat miktarı asgari ücretin 7,5 katı ile sınırlıdır" ibaresi getirildi. Ancak bu madde, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, kıdem tazminatı sınırlamasının Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmedildi.
İLK DARBE 12 EYLÜL’DE
"Tazminat tavanı"nın Anayasa’ya aykırılığı, 12 Eylül darbesiyle gündemden kalktı. 17 Ekim 1980’de kıdem tazminatı asgari ücretin 7,5 katı ile sınırlandı, bu hükme aykırı davrananlar için hapis cezası getirildi. 1982’de tavan daha da kötüleştirildi ve en yüksek devlet memurunun bir hizmet yılı için alacağı azami emeklilik ikramiyesi ile sınırlı hale getirildi. Darbe koşullarında, memurun emeklilik ikramiyesinin, kıdem tazminatına hangi gerekçeyle tavan oluşturduğu sorgulanamadı.
İş Yasası 2003’te AKP’nin ilk döneminde yeniden değiştirildi. 1475 sayılı yasa yerini 4857 sayılı yasaya bıraktı. Kıdem tazminat 4857 sayılı yasanın dışında bırakıldı, geçici bir maddeyle 1475 sayılı yasanın iptal edilmeyen tek düzenlemesi olarak korundu. Geçici maddede, "kıdem tazminaü düzenlemesinin bir fon kuruluncaya kadar yürürlükte olacağı" belirtildi. Böylelikle fon planı yasaya konuldu. AKP’nin üçüncü dönem iktidarında ise "Ulusal İstihdam Stratejisi" raporunda fon tartışması ayrınülandırıldı.
HÜKÜMETİN DİLİ BAŞKA HEDEFİ BAŞKA
İşveren örgütleri kıdem tazminatının işyerleri açısından karşılanamaz bir yük olduğunu, kayıdı istihdamın önüne geçerek ülke ekonomisine ve.çajfjjma hayatına da zarar verdiğini, hakkın değiştirilmesi gerektiğini öne sürüyorlar. Çalışanlar "temel hak" olan kıdem tazminatının değiştirilemeyeceğin, işyerlerinin ‘yük’ nitelemesinin kabul edilemeyeceğini ifade ediyorlar. Hükümet ise bu uzlaşmazlıkta ikili bir tavır takınıyor: Çözümde Kıdem Tazminatı Fonu önerisini sunarak işveren tarafında yer alıyor, söylemde istihdam lehine bir dil kullanıyor: Kıdem Tazminatı Fonu çalışanların hak kayıplarının önüne geçecek.
HÜKÜMETİN "Fon düzenlemesi çalışanların lehine olacak" söyleminin ana başlıkları ise şöyle: İşveren kıdem tazminatından kaçıyor, çoğu çalışan bu parayı zaten alamıyor. ; Eğer fon kurulursa çalışanın parası birikecek, her koşulda parasını alacak. – Kıdem tazminatı hak etmek için en az 1 yıl çalışma zorunluluğu var. Fon kurulursa, bu para her ay yatırılacak, kayıp aylar oluşmayacak. i Böylelikle taşeron firma çalışanlarının, mevsimlik işçilerin kıdem tazminatından yararlanması sağlanacak. 11 milyon işçi bu durumda. İşverenlerin argümanları
KIDEM tazminatı fonu konusunda işverenler ikiye ayrılıyor, fondan yana olanlar ve fondan kısmen yana olanlar. İşverenlerin kıdem tazminatının mevcut haline itirazlarında şu başlıklar öne çıkıyor: i Tazminat tutarı yüksek, işyeri ödeme güçlüğüne düşüyor. Yüksek maliyet nedeniyle işyerleri çalışanın kaydını göstermiyor, haksız rekabet oluşuyor.
Çalışan bu durumda zaten kıdem tazminatını alamıyor. öte yandan işverenler, hükümetin planladığı biçimiyle Kıdem Tazminatı Fonu’nun işçilerin işyerine bağlılığını etkileyeceği, kıdemi her şekilde bağımsız bir hesaba aktarılan işçinin daha iyi koşulları yakalayınca işten ayrılacağı kaygısını dile getiriyorlar.
KIDEM Tazminatı Fonu tartışmalarında ana konulardan biri fonun finansmanı konusu. Fona geçişle birlikte, işverenlerin aylık yüzde 3’ü aşmamak kaydıyla fona prim ödemesi yatırması öngörülüyor. Çalışanların kıdem tazminatı hakkı ise aylık ücretin yüzde 8’ine denk düşüyor, işverenin aylık yüzde 3 prim ödediği, çalışnaın ise yüzde 8 tazminat hakkına sahip olduğu bir fon yapılanması ortaya çıkıyor. Fon bu haliyle, doldurulanın iki buçuk katı kadar suyu boşaltarak hizmete devam etmeye çalışan bir havuzu andırıyor. Emek örgütleri, bu sebeple, fon tartışmalarının sonunda kıdem tazminatı süresinin 30 günden 15 güne çekildiği bir ortam oluşturacağını ifade ediyorlar