Geçen sene Ocak ayında yüzde 13 olan işsizlik oranı bu sene 2018 Ocak ayında 2.1 puan azaldı ve yüzde 10.8 oldu.
Yine iş aramayıp çalışmaya hazır olanların da kapsandığı filli işsizlik oranı da, aynı aylar itibariyle yüzde 19.06’dan yüzde 17.05’e geriledi.
Mesele İşsizlikte gerilemenin nereye kadar gideceğidir. Yüzde 5 yüzde 6 işsizlik oranı Türkiye şartları açısından makul sayılabilir. Bu anlamda İşsizliğin geçen seneye göre gerilemesine seviniyoruz, ancak hala dünyada çift haneli yüksek işsizlik yaşayan ülke olduğumuza da üzülüyoruz. Zira Dünya ortalaması olarak işsizlik oranı yüzde 5.8’dir.
Ocak ayından ocak ayına son bir yılda 1 milyon 357 bin istihdam artışı oldu. Buna karşılık son bir yılda nüfusumuz 996 bin kişi arttı.
İstihdam artışında kamu personel alımları da etkili oldu. Sektörler itibariyle, tarım sektöründe 70 bin, Sanayi sektöründe 293 bin, inşaat sektöründe 227 bin ve hizmetler sektöründe ise 765 bin artış oldu.
Bu sene 2018 yılında Kamu personel alımı ve inşaat sektöründe artışın aynı hızla devam etmesi olanaksız görünüyor.
2017 ikinci yarısından sonra, ekonomideki canlanma ve hızlı büyüme bu yılın ilk çeyreğinde daha düşük olmak üzere devam ediyor. Bu nedenle de işsiz sayısında düşme oldu. Ancak genel olarak aşağıdaki grafikte 2010 ve sonrasında zig-zaglı bir büyüme çizgisi var ve fakat işsizlik hep yüzde 10 dolayında çıkmış. İşte bu işsizliğin kronik yapı kazandığını gösteriyor.
Yani TÜİK ‘in açıkladığı işsizlik oranı da aynen enflasyon gibi yüzde 10 dolayında kemikleşmiş ve fiili işsizlik oranı da yine yüzde 15 ile yüzde 20 arasında kemikleşmiştir.
Neden böyle oldu?
1.Sanayi üretiminde artış veya düşüşler oluyor ancak Türkiye son on beş yıldır üretmiyor, ithal ediyor. Türkiye de değil, ithal ettiğimiz ülkelerde istihdam yaratmış oluyoruz.
Üretimin dışa bağımlı bir yapı kazanması, en önemli yapısal sorundur. Bu nedenle yüksek büyüme yeteri kadar istihdam yaratmıyor.
2. Türkiye de işçinin işverene maliyeti yüksektir ve fakat işçinin eline düşük ücret geçiyor. İstihdam üstündeki vergi ve prim yükü fazladır. Bunun içindir ki, işletmelere ya kaçak Suriyeli işçi çalıştırıyor. Ya da emek yoğun teknoloji kullanmakta kaçıyor.
3.5 milyon Suriyelinin yaşadığı bir Türkiye’ de gerek sosyal, gerekse ekonomik istikrar sağlamak imkanı yoktur.