İŞÇİLER NASIL BİRLEŞİR?
Bazı eylemlerde atılan bir slogan vardır.
Yerinde hep birlikte zıplayan işçiler, Dünya yerinden oynar, işçiler birlik olsa! diye bağırır.
Gerçekten ne kadar iyi olur işçiler birlik olsa.

Bazı eylemlerde atılan bir slogan vardır.
Yerinde hep birlikte zıplayan işçiler, "Dünya yerinden oynar, işçiler birlik olsa!" diye bağırır.
Gerçekten ne kadar iyi olur işçiler birlik olsa.
Türkiye’de gelir getirici bir işte çalışanların yaklaşık yüzde 70’i işçi; diğer bir deyişle, yaşamını işgücünü satarak kazanan insanlar. Bunların bir kısmı işçi, bir kısmı memur, bir kısmı da sözleşmeli personel veya geçici personel adlan altında çalıştırılıyor.
Hepsi aynı teknenin hamuru.
Hepsi aynı teknenin hamuru ama teknenin dibi de var, kenan da.
Ayrıca geçmişten beri süregelen farklılıklar var. Memurların kendilerini işçi sınıfının bir parçası olarak kabul etmeleri bile tam olarak kavranamadı ve gerçekleşemedi.
İşçi sınıfı içinde etnik köken, inanç, siyasal görüş farklılıkları var.
Ücret düzeyleri farklı. Bir tarafta asgari ücretle çalışan, diğer tarafta onun birkaç katı ücret alabilen işçiler var. Sendikalısı var, sendikasızı var. Bırakın dünyayı, Türkiye’yi yerinden oynatabilmek için işçilerin birleşmesini nasıl sağlayacağız.
‘EĞİTİM ŞART
Bu konu gündeme geldiğinde verilen yanıt genellikle "EĞİTİM sarftır.
"EĞİTİM şart" da, "eğitim" ne? Hangi "eğitim" şart?
1972 yılından beri işçi eğilimleriyle uğraşıyorum. Bunca yıl içinde öğrendiğim, en iyi öğretmenin ve eğitimin hayatın kendisi olduğu.
Hayat zorlamadan düşünceleri değiştirmek olanaklı değil. Hele önyargıların kınlabilmesi için birçok insanın burnunu sürtmesi, burnunun üzerinde deri kalmaması gerekiyor. Ancak böyle bir "eğitim" sonrasında gerçekûk algılanabiliyor ve kavranabiliyor.
İşçilerin birliğinin sağlanması için gerekli olan "eğitim" de böyle bir eğitim.
Hayat insanlan zorlamadan ve mecbur bırakmadan, niçin gelenekleri ve alışkanlıklan arasında hâlâ önemli farklılıklar bulunan farklı kökenlerden insanlar bir araya gelsin ki?
Siz insanlan bir salona toplayıp veya televizyon aracılığıyla işçilerin birliğinin ne kadar önemli ve iyi olduğunu tekrar tekrar anlatabilirsiniz.
Hiçbir işe yaramaz.
Kendi kendinizi aldatmayın.
Karşınızdaki insanlar çocuk değil. Her biri feleğin çemberinden geçmiş çarıklı erkanıharplerdir. Her biri kaçın kurrasıdır. Siz dünyada örneği az görülen böylesine polîtize bir kitleyi birkaç konuşmayla birleştireceğinizi mi zannediyorsunuz?
Ayrıca bu topraklarda çocuklar bile uyanıktır.
Geçenlerde bir siyasi partinin reklamında ünlü bir oyuncu "Uyan halkım!" diyordu.
Siz gerçekten halkımızın uyuduğunu mu zannediyorsunuz?
HALKIMIZ ‘UYANIK’TIR
Halkımız ve özellikle işçi sınıfımız uyanıktır ve "uyanık"tır. Hayatın önüne koyduğu görevleri kavrar ve gereğini yerine getirir.
Bursa’da, Eskişehir’de, Ankara’da, Kocaeli’de, Sakarya’da on binlerce farklı kökenden, inançtan, siyasi görüşten insanı birleştiren bu özelliktir.
İşçiler birleşecek ve önce Türkiye’yi yerinden oynatacak.
Emperyalizm yok edilmeden işçilerin dünya ölçeğinde birleşmesi ve dünyayı yerinden oynatması mümkün değil. Ancak insanlık bir gün bunu da başaracak.
Şimdi gündemde olan, Türkiye.
Oturulan minder tutuştu. Ekonomik kriz derinleştikçe, hayat şartları işçileri eğitecek ve birleştirecek. Etnik bölücülük, inanç farklılıkları ve siyasi görüş farklılıkları kenara itildikçe ve işçiler birleştikçe, Türkiye yerinden oynayacak.
Bu süreci hızlandırmak, örgütlü mücadeleyle olur. Bu sürecin ortaya çıkardığı enerjiyi, bağımsız ve demokratik bir Türkiye mücadelesine katabilmek, siyasi önderlikle olur.
Gündemdeki görev, birleşme eğilimi giderek güçlenen işçi sınıfımıza siyasi önderliği geliştirmektir.