2015, metal işçilerinin ayaklandığı yıl. "Metal fırtına" günleri… 14 Mayıs gecesi Oyak-Renault işçileri düğmeye bastı. İki işçi atılmıştı. Patladı işçi bir anda. İşi durdurdular, geri aldırdılar atılanları. Başarıyı tadınca yayından boşanmış ok oldular. Biriken sorunlar patladı bu kez. Sendikaya isyana dönüştü eylem.
10 gün geçmeden bütün Bursa’ya yayıldı. Fiat-Tofaş, Coşkunöz, Mako, Ototrim, Maysan-Mando, DİC, Delphi… Sonra Bursa’yı da taştı, Eskişehir, Kocaeli, Derince, Ankara ve Bilecik’e yayıldı. Ford Otosan, Arçelik, Türk Traktör ve Ortadoğu Rulman işçileri de eyleme geçtiler. Otomotiv sanayide görülmemiş bir isyandı bu. 20 işletme, 25 bin işçi… Çığ gibiydi.
Sebep iktidar değildi. Ama ne olursa olsun, bu düzeydeki bir işçi hareketi, iktidarın zayıfladığı koşullarda olabilirdi, işçi hissetmiş miydi yoksa? 2015 Haziran seçimlerinde gördük ki, AKP 9 puan birden düşmüş. İşçi anketçilerden daha iyi havayı koklamış meğer.
Sendikal anlayışa karşı patlamıştı işçi. Umarız sendikacılar ders almış, hatalarını düzeltmişlerdir. Ama bugün konumuz bu değil.
İŞÇİ SINIFININ ÖRGÜTÇÜLÜĞÜ
Bugün, işçi sınıfının örgütlenme birikimini ele alacağız.
Yıllar var ki eylem yapmamış bir kitle… Başlarında eylem tecrübesi olan kimse yok. Üstelik tecrübelilerin tamamı, yani sendikacılar, bu kez rakip. Ve dolayısıyla işveren de rakip.
Dahası, bir dönem Özal’ın da yönettiği, işçiye zulmü ile bilinen bir işveren sendikası da var karşıda; MESS. Hükümetleri bile yönlendiren… Anlayacağınız rakip saha epeyce kuvvetli.
Kendileri ise tecrübesiz… Üstelik otomotiv sektörünün tamamına yakınını, Kuzey Batı Anadolu’nun tüm illerini sarmış. Metal işkolunda deprem adeta!
Nasıl altından kalkacaklar, bu çaptaki bir eylemi nasıl yönetecekler? Terazinin bu tarafındaki tecrübesizlik ürkütüyor. Ama çıkmışlar yola bir kere. Canlan burundaydı ve haklılardı. Gerisini yolda göreceklerdi.
Sonra üretimdeki rollerini düşündüler. Sonra sayılarını fark ettiler. Moraller yerine geldi, güvenler arttı. Kullanmasını bilirlerse büyük güç… Hatta ağırlıklı olanı…
O zaman kollan sıvamak, işleri planlamak gerek. Çok hızlı ama…
Her kafadan ayrı ses çıkmasını engellemek gerek. Tek yürek olmuşlardı ama sesin de tek olması gerek.
Sonra, amaç birliğini titizlikle korumak, bunun için disiplinli olmak gerek. Eylemin doğru ilerlemesini sağlamak gerek, işçinin ilgisini yüksek tutmak, kötü amaçlı sızmalara karşı tedbirli olmak gerek.
Hepsi için çalışmak gerek, hepsine görevli gerek. Planlama gerek, görevlendirme gerek.
Dahası, aileleri yakınlarda tutmak ama korumak gerek. Basının ilgisini sağlamak ama onları bile kontrollü bir noktada tutmak gerek.
Sonra yemek temini ve düzgün dağıtımı, sonra toplu yaşamda çıkabilecek hastalıklara karşı tedbir…
Sonra işverenle görüşme…
Eyleme önderlik edecek işyeri komitesini seçtiler. Vardiyalara önderlik edecek komiteleri seçtiler. Basın görevlilerini seçtiler, sınır güvenlik komutanları seçtiler… Dışarıdan sızma olmamalı.
Anlayacağınız, ilk defa önlerine çıkan bir sürü iş ve hiçbirinin aksama olmaması gerek. Akıllara gelen her işe görevli, her işe komite…
İşveren görüşmelerinde ne söylenecek, önceden tartışılıp karara bağlanıyor. Çatlak sese izin yok! Sonra görüşme işçiye anlatılıyor, değerlendiriyorlar birlikte.
Klik yok. Grup yok. Fiskos yok. Her şey, herkese açık… Aksi halde kısa zamanda darmadağın olurlar. Rakipler sızar, avlarlar sırayla.
Demokrasiyi öğrendiler. Sırayla konuşmak, herkese söz vermek gerek… Aykırı fikirlerin söylenmesi gerek… En küçük bir gedik bırakmamak lazım… Her fikir kıymetli…
Şucu bucu yok. Bitti hepsi… Tek renk var, işçi. Aynı amaç için kenetlenen işçi.
Dışarıdaki tecrübe ile tanıştılar bir süre sonra. Paslaşmak gerek. Komite toplantılarının gediklisi oldu onlar da.
Ama Renault yetmez. Bursa’daki bütün eylemlerin birleşmesi gerek… Fabrikalar arası komite buluşmaları başladı. Bursa da yetmez. Bütün illerden, bütün fabrikalardan tek ses çıkması gerek… Sonra il toplantıları… Birleşmek, merkezileşmek gerek… Çok hızlı keşfediliyor ihtiyaçlar. Başarmaları gerek çünkü.
İşler rayına oturunca, evlenen çiftlerin telli duvaklı uğrak yeri oldu eylem alanları.
İşçi sınıfı bu idi işte!