‘İDEOLOJİK’ SENDİKA
Türkiye´nin hemen her konuda yorum yapmayı kendisine vazife gören, üstelik bunu yaparken kendisi dışındaki herkese daha baştan hiçbir şey bilmeyen niteliksiz kalabalıklar muamelesi yapan bir başbakanının olması ne kadar iyi bir şeydir bilemeyiz.

Türkiye’nin hemen her konuda yorum yapmayı kendisine vazife gören, üstelik bunu yaparken kendisi dışındaki herkese daha baştan "hiçbir şey bilmeyen" niteliksiz kalabalıklar muamelesi yapan bir başbakanının olması ne kadar iyi bir şeydir bilemeyiz.
Ancak bildiğimiz bir şey var ki, Başbakanın hemen her konuda yaptığı "orijinal" yorumlar ve "çokbilmiş" tavrı, artık kabak tadı vermeye başladı. Başbakanın Memur-Sen’in kongresindesendikal mücadele ve grev ile ilgili olarak söylediği sözler günlerdir tartışılıyor. Kendisinin bugüne kadar üzerine yorum yapmadığı bir tek sendikalar konusu kalmıştı, onu da geçtiğimiz hafta sonu yaptı.
Kongrede yaptığı konuşmada Başbakan, Memur-Sen’in referandumdaki "Evet" tutumunun ne kadar doğru olduğunu vurgulayarak, Memur-Sen’in "Sendikal mücadelede yeni bir damar" açtığını, bu damarın "hâlâ soğuk savaş ikliminden çıkamamış, eylemleri ve kavramları geçmiş yüzyılda kalan, ideolojik sendikal anlayışlara karşı en güzel cevap" olduğunu iddia etti. Başbakanın gerek konunun uzmanı edasıyla yaptığı sendikacılık tarifi, gerekse grev yapmayı bir hak değil "kırmak, dökmek" gibi eylemlerle bir tutması, bu konudaki bilgi birikiminin seviyesini de gösterdi.
Tarihin her döneminde, bir sendikanın hangi çizgide yürüdüğü ya da yürümesi gerektiği, mücadeleci mi yoksa uzlaşmacı mı olduğu konusu, sendikalarla ilgilenen, bu konuya kafa yoranlar kadar, sendikaların ve sendikal mücadelenin hedef aldığı kesimler açısından da önemli olmuştur. Bu açıdan bakıldığında Başbakanın sınıf mücadelesi vesendikalar konusunda yaptığı yorumlar ne ilk kez yapılıyor, ne de son olacak. Başbakanın sürekli vurgu yaptığı diyalog’ ve ‘uzlaşma’ kavramları üzerinden yaptığı sendika tanımlaması, sendikal hak ve özgürlükler bakımından herhangi bir kazanım sağlayamayan, hükümetler karşısında bağımsız tavır sergileyemeyen "güdümlü sendikacılık" anlayışını tarif ediyor aslında.
Bu düşüncenin kökleri ise, Fransa’da 1900’lerin başında ortaya çıkan "sarılar" (les jaunes) hareketine dayanıyor. Sınıf mücadelesini reddeden "sarılar hareketi", tıpkı Başbakanın savunduğu gibi, işçi sınıfının haklarının kazanılması, korunması ve geliştirilmesini sınıf mücadelesi ile değil, karşılıklı sınıfların "sosyal adalet" üzerinden uzlaştırılmasıyla olacağını savunuyor. Bu harekete bağlı olan ilk "sarı sendika" 1901 yılında grevlere katılmayı reddetmesiyle tanınıyor. Başbakanın grev hakkına yönelik olarak söyledikleri dikkate alındığında, karşısında mücadeleci sendikaları değil, hükümetin emek düşmanı politikaları karşısında suskun, itiraz etmeyen, yandaş sendikaları görmek istediği anlaşılıyor.
Başbakan, konuşması içinde geçen "ideolojik sendikal anlayış" ile az sayıdaki mücadeleci sendika ve konfederasyonu hedef alıyor. Oy’sa ideolojiyi "Siyasi ya da toplumsal bir eylemi yönlendiren düşünce ve inançlar sistemi" olarak tanımladığımızda ve kapitalist toplumda hakim sınıfın, ezilen sınıf üzerindeki egemenliği pekiştirme imkanı veren düşünceler toplamı olduğunu düşündüğümüzde kimin "ideolojik" olduğu, hangi sendikaların "ideolojik sendika" olarak tanımlanması gerektiği çok açık. "Hakim ideoloji" olarak da bilinen söz konusu ideolojinin yaptığı olumsuz etkiyi Marx, "İnsanların ve insanlar arasındaki ilişkilerin bir camera obscura’daki (karanlık odadaki) gibi baş aşağı görünmesine yol açan olumsuz bir etki" diye boşuna tanımlamıyor.
Şu çok açık ki, Başbakan sendikaların işçi ve emekçilerin en geniş kesimlerinin kendi hak ve çıkarları için mücadeleci sendikalar çatısı altında birleşmesinden ve bu yöndeki çabalardan rahatsızlık duyuyor. Aslında bu durumun kendisi bile, sendikaların ve sendikal mücadelenin geleceğinden umutlu olmak için yeterli. Gerçek anlamda mücadeleci bir sendika olmanın ön koşulu, sermayeden, devletten ve emek düşmanı bütün siyasi akımlardan bağımsız olmasıdır.
Başbakanın genel kurullarında konuşmalar yaptığı sendikaların.mı? yoksa gerek savunduğu ilke ve değerler, gerekse mücadele tarzları açısından işçi sınıfı ve emekçilerin nezdinde önemli bir yeri ve saygınlığı olan sendikaların mı "ideolojik sendika" olduğunu anlamak için, değil başbakan olmak, ortalama bir zeka seviyesine sahip olmak yeterli.