GIDA GÜVENLİĞİ VE GIDA MÜHENDİSLERİ (BÖLÜM 1)
Ekonominin neredeyse yarıya yakınının kayıt dışı olduğu bir ortamdan gıda sektörü de nasibini almaktadır. Gıda sektörünün genelinin devlet otoritesinden bağımsız olmasının temel sebebi, asgari ücretin ve genel olarak ücretlerin düşük seviyede tutulmak istenmesi ve yaşamın sürdürülebilirliği adına kayıt dışılığa ve denetimsizliğe göz yumulmasıdır.
Ekonominin neredeyse yarıya yakınının kayıt dışı olduğu bir ortamdan gıda sektörü de nasibini almaktadır. Gıda sektörünün genelinin devlet otoritesinden bağımsız olmasının temel sebebi, asgari ücretin ve genel olarak ücretlerin düşük seviyede tutulmak istenmesi ve yaşamın sürdürülebilirliği adına kayıt dışılığa ve denetimsizliğe göz yumulmasıdır.
1996 yılıydı. Gümrük Birliği anlaşmaları yapılmıştı. Avrupa Birliğine kapıdan sokmadılar bacadan girdik naralarının basında yoğunca yer aldığı bir dönemdi. Avrupa Birliğine gireceğimiz, Avrupalının bindiği güzel arabalara bineceğimiz, kocaman Alaman çikolatalarından yiyeceğimiz ve bunları gümrüksüz yani ucuza yapabileceğimiz fileri hasıl olmuştu herkeste. Rahmetli Ahmet Amca o zamanlar araba almayı düşünüyordu. Babam sordu, "Ahmet Abi ne zaman alıyorsun arabayı?" Sigarasından derince bir nefes çekti, Ahmet Amca. Eski topraktı, yakışıyordu o nefesi derince çekişi ve avurtları çökerken sözünü hazırlayışındaki bilgelik.
Allah rahmet eylesin, Ahmet Amca bilgece verdi cevabını, "Avrupa Birliğine gireceğiz Ali, Avrupalının bindiği arabalara bineceğiz hem de gümrüksüz, oradaki ucuz fiyattan. Ben araba almayı erteliyorum". Ahmet Amcanın gümrüksüz Alman arabası fileri gibi, gıda mühendisliği mesleğinin kaderi de bilinmeyen geleceklerden, yani gaiplerden sorulmaktadır. Neredeyse 20 yıldır geleceğin mesleği olarak anılan, hatta AB ile süren gelişmeler neticesinde itibar ile coşacağına inanılan bir meslektir, gıda mühendisliği. Bu meslekle hayatını kuran ya da kurmaya çabalayan mühendislerin çoğu, bugünlerde amansız bir çelişkinin ortasında mağdur durumdadır. Bu mağduriyet, istihdam çelişkisidir.
İSTİHDAM SORUNU
Gıda mühendislerinin istihdam edile memesiyle ilgili, özellikle de kamuda istihdam üzerine süregiden tartışmalar 2000 yılından bu yana dönemsel olarak alevlenmektedir. Son dönemde gıda mühendislerinin sesi cılız da olsa basında yer almaya başladı, internette örgütlenerek "istihdam Grubu", "Aktif Gıda Mühendisleri" gibi isimler ile tanınmaya başlayan gruplar, Tvvitter üzerinden Hüseyin Çelik ve Mehdi Eker ile bir dizi görüşme gerçekleştirdiler. Meclise ulaşabilecek sabrı gösterdikleri için kendilerini takdir etmek gerek; fakat istihdam meselesini çok kısır bir düzlemde tartışüklarını da not düşerek.
Gıda mühendislerinin kamuda gıda denetimi görevini yerine getirmelerinin ve genel olarak da mesleklerini icra etmelerinin önünde iki temel engel vardır, istihdam probleminin en önemli nedeni, gıda sektöründeki kayıt dişilik ve denetimsizliktir, ikincisi ise her yıl ihtiyaç fazlası mezun veren üniversiteler, yani arttırılan öğrenim kontenjanları ve yeni açılan üniversitelerdir. Daha da kritiği, bunlar aslında ülkenin ekonomik tablosunun, yani büyük resmin bir parçasıdır. Dolayısıyla tüm bu saydığımız sorunlar aslında ülke politikalarına yön veren, bilinçli tercihlerin ürünüdür.
GIDA SEKTÖRÜ DE KAYIT DIŞINDAN NASİPLENİYOR
Ülkemizde ekonominin ve vergilendirmenin temel problemi kayıt dişiliktir. Alt sektörlere göre değişen kayıt dişilik, örneğin süt sektöründe Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği’nin (SETBlR) verilerine göre neredeyse yüzde 70’ler oranında seyretmek tedir. Peki, gıda sektörünün denetimden ve vergilendirmeden, özetle devlet otoritesinden bağımsız olması nasıl açıklanabilir?
Temel sebep asgari ücretin düşük tutulması, ücretlerin genel olarak düşük seviyede tutulmak istenmesi ve yaşamın sürdürülebilirliğini kolaylaştırmak adına kayıt dışılığa ve denetimsizliğe göz yumulmasıdır. Diyeceksiniz ki Türkiye’de gıda sektöründe iş yapan büyük firmalar çıkarları gereği kayıt dişilik ile mücadele edemez mi? Hatta son zamanlarda bu konuda gelişmeler yaşanmıyor mu? Basında izlediğimiz üç beş haber ile bahsi geçen çelişkinin son bulacağını düşünmek manasız olur. Bilindiği üzere bu ülkede yaygın bir şekilde üretim yapan çiftçiler hiç örgütlü değilken, karşılarında onlardan alım yapacak olan işleme tesislerinin patronları bir arada durmaktadır.
Bir avuç örgütlü sanayici milyonlarca üreticinin ürününü ne kadar fiyattan satacağını belirlemektedir, işte bu düzende sanayiciye sunulan fırsat budur. Ülkemizde kooperatifçilik adına gelişen sadece kırsal kredilendirme mekanizmasıdır. Tarımsal kalkınma ve üretim kooperatifleri ve AB ülkelerinde var olan şekliyle "üretici birlikleri modeli" bu ülkede asla desteklenmez ve geliştirilmez. Bu aynı zamanda, gıdanın nihai tüketiciye ulaşmasında maliyetleri kısmanın da bir diğer yoludur. Bu düzende piyasa dalgalanmalarına ve girdi değişikliklerine göğüs gerecek ve bedel ödeyecek olan maalesef ki çiftçidir. Hatırlayınız, bunları televizyonda izlediniz; çiftçiler maliyetleri dahi karşılamayan fiyatlar nedeniyle ürün: Gıda sektöründe kayıt dışı ve denetimsizliklerini yollara dökmedi mi, nehirlere boşaltmadı mı?
ÜCRETLER DENGESİ VE GIDA FİYATLARI
Gıda sektöründe kayıt dışıyla mücadele, layığı ile yapılır ve piyasa denetim ve gözetimleri neticesinde tağşiş ve halle sağlığını tehdit eden tüm unsurlar minimize edilecek olursa, piyasada 5 TL’ye satılan sucuk olmaz. Piyasada kilosu 6 TL’den satılan kaşar peyniri, 5 TL’den satılan beyaz peynir vb. olmaz ve mevcut işçilik ücretleri ile insanlar beslenemez. Eğer gıda sektöründe kayıt dişilik ve denetimsizlik çözülecek olur ve gerekli gıda denetimi ile tağşiş vb. maliyet düşürücü faktörlerin önüne geçilirse, üretim maliyetlerinin üzerine eklenecek doğrudan ve dolaylı maliyetler çığ gibi büyür. Sonuç olarak insanların beslenebilmesi için asgari ücretin en az ild kanna çıkması, ücretlerin genel olarak çok daha yukarı seviyelere çekilmesi gerekir.
Genel ücretler dengesi ile gıda fiyatlarının paralel bir konumda değiştiği, modern iktisadın kurucusu Adam Smith’den beri bilinmektedir. Aşağıda yer alan tabloda (Tablo 1) yüzde 20’lik gelir gruplarına göre tüketim harcaması türleri içerisinde gıda ve tekstil ile ilgili harcama tutarları yansıülmışür. En zengin yüzde 20’lik gelir grubu ile en yoksul yüzde 20’lik gelir grubunun kayıtlı harcamalarını kıyasladığınızda tekstil ürünlerinde yaklaşık 6 katlık bir fark görebilirsiniz. Gıda maddelerine gelindiğinde bu fark sadece 2 kata düşer. Meselenin daha net algılanması için aşağıdaki tabloya (Tablo 2) bakalım: En fakir yüzde 20’lik gelir grubunun gıda maddeleri için yaptığı harcamalar, toplam harcamaların neredeyse üçte birini oluşturmaktadır.
Uluslararası Çalışma Örgütü, (ILO) ülkemizde ücretler seviyesinin dünya genelinde kabul edilen ortalama ücretler seviyesinin üzerinde olduğunu ifade etmektedir (Çin ve Hindistan gibi ülkelerde ücretlerin çok düşük olduğu ve nüfusun çok yoğun olduğu bilgisini hesaba katarak düşünün). Bu durum da ekonomi ve devlet için korku demektir. Genel olarak ücretler ne kadar yüksek olursa yabancı yaürımcı için yatırım ortamının cazibesi bir o kadar düşük olur. Her yıl yapılan asgari ücret tartışmalarında Asgari Ücret Tespit Komisyonuna katılan hükümet yetkililerinin piyasanın dengelerini gözetelim söylemi bundan kaynaklanmaktadır. Çünkü ülkemizde ekonomi tamamen ucuz işgücünün varlığı üzerine kurulmuştur.