ESNEKLİĞİN İŞSİZLİK VE YOKSULLUK YARATAN TABLOSU
AB istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre, Eylül ayında işsiz sayısı Avro Bölgesi’nde 34 bin artarak 18 milyon 196 bine ve Avrupa Birliği genelinde ise 49 bin ilaveyle 25 milyon 466 bine çıktı. Eylül ayında Avro Bölgesi’nde işsizlik yüzde 11.4 ve AB’de ise yüzde 10.5 ile son yılların en yüksek düzeyinde seyretmeye devam ediyor.
AB istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre, Eylül ayında işsiz sayısı Avro Bölgesi’nde 34 bin artarak 18 milyon 196 bine ve Avrupa Birliği genelinde ise 49 bin ilaveyle 25 milyon 466 bine çıktı. Eylül ayında Avro Bölgesi’nde işsizlik yüzde 11.4 ve AB’de ise yüzde 10.5 ile son yılların en yüksek düzeyinde seyretmeye devam ediyor.
Avro Bölgesindeki durgunluk ve yükselen işsizlik oranları AB’deki mevcut ‘istihdam’ paradigmasını da yerle bir ediyor. Tabi, anlayana!
Anlayana, çünkü AB’de esnek çalışmanın yaygınlaştırılmasını her şeyin temeline koyan istihdam politikası işsizlik sorununu çözmek bir yana daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Bu paradigmanın etki ve ağırlığı arttıkça, en ufak bir duraklamada müthiş bir işsizlik olarak kendisini gösteriyor. Esnekliğin Avrupa’da yarattığı yoksullaşma ise cabası…
Oysa esnek istihdamın temel argümanı işsizlik problemini kökünden çözmekti. “Tam istihdamın sağlandığı bir AB emek piyasası” sloganı, belki bağıra bağıra dile getirilmiyordu ama AB Bakanlar Konseyi Sonuç Bildirgelerinde ara ara yer alıyordu. Ancak esnek çalışmanın ‘ideolojik’ düzeyde savunusunu yapanlar, iş değiştirme ve arama dönemlerini içeren zorunlu ve küçük bir işsizlik oranı dışında işsizlik sorununun çözüleceğini söylüyorlardı.
AMERİKAN RÜYASI!
Şimdi nerede bunlar?
Şimdi ne söylüyorlar?
İşte esnekleştirme ideologların gözleri yaşararak anlattıkları ABD örneği! Bu örnek tamamen çuvallamış durumda. ABD’de işsizlik kriz öncesi yüzde 4-5 civarından yüzde 8.3’e çıktı. Bu oran ‘istihdam performansı’ açısından oldukça başarısız bir rakam…
Esneklik ideologların ‘Amerikan rüyası’ krizle birlikte çöktü… Esneklik krizleri engellemediği gibi, işsizlik oranlarını da yükseltti.
Özetle; esneklik ideologlarının Amerikan rüyası, çalışma yaşamında hiçbir hak ve hukukun kalmadığı bir patron rüyasıydı. İşte bu rüya Avrupa’da da tedavüle sokulmuştu. Özellikle 1990’lı yılların başında… Avrupa’da işsizlik oranlarının yükselmesiyle birlikte. 1994 yılında Essen Stratejisiyle başlayan ve Delor’s’un ‘Büyüme Rekabet Gücü ve İstihdam’ başlıklı Beyaz Kitabıyla devam eden proje.
1999 yılında Avrupa İstihdam Stratejisinin ve 4 ana gündemin belirlenmesiyle hız kazanmıştı. Yenilendi, revize edildi ama esnek çalışmanın yaygınlaştırılması, yani hak gaspları hep ana gündem olmaya devam etti.
Geçici çalışma alabildiğine arttırıldı, kısa süreli çalışma epeyce yaygınlaştı. Özel istihdam büroları üzerinden istihdam birçok sektörde hatta sürekli üretim yapan fabrikalarda bile uygulanan istihdam biçimi haline getirildi. Belirli süreli iş sözleşmeleri, taşeronlaştırma devasa boyutlara ulaştı.
ESNEK ÇALIŞAN YOKSUL
Avrupa genelinde esnek çalışma oranları arttı artmasına ama işsizlik azalmadı. Tersine işsizlik arttığı gibi gelirler düştü, yoksulluk da arttı. Yoksulluğun artışı sadece işsizliğin artmasıyla da ilgili değil. ‘Çalışan yoksul’ kavramı AB raporlarında bile yaygın olarak kullanılan bir argüman haline geldi. Yakın bir geçmişte bir biçimde çalışıyor olanlar yoksul kabul edilmezdi. Resmi literatürde yoksulluk bir ölçüde işsizlikle eşdeğer tutulurdu. Şimdi, emekçiler öyle bir hale koyuldular ki, yoksulun tanımı yapılsa hiçbir güvencesi olmadan istihdam edilen ‘esnek çalışma mağdurları’ en uygun karşılık olur herhalde.
Dolayısıyla esnek çalışma paradigması ve bu paradigmanın işsizliğe dair bütün temel iddiaları yaşam tarafından reddedilmiştir. İşsizliği azaltmamıştır.
İşsizliği azalttığı yerlerde de emekçilerin yaşam koşullarını düzeltmemiştir. Çünkü bir işi bir işçi yapacakken 3 işçi yapıyor ve bir işçinin alacağı ücreti hiçbir sosyal hakkı olmadan paylaşıyorsa işsizlik rakamlarındaki böyle bir azalışın da emekçilere pek bir faydası dokunmayacağı açıktır. Dolayısıyla esnek çalışmayı esnete esnete gündeme getirenlerin, Ulusal İstihdam Stratejisini uygulamak üzere dayatanların verecekleri AB ve ABD örnekleri tamamen çuvallamıştır. Gündeme getireceklerin bilgisine sunulur…
ABD’DE ESNEKLİK ‘RÜYASI’
ABD neden mi ‘örnek’ti?
Çünkü, ABD’de işçi alma ve çıkarma maliyetleri sıfır. Buradaki sıfır genel bir ifade değil. Örneğin A ülkesinde işten çıkarma maliyeti endeksi 30 iken ABD’de sıfır… Yasalarda işçileri koruyan düzenlemeler gevşek mi gevşek. Hal böyle olunca ABD’li bir emekçi, bir işte değil birden çok işte çalışmak durumda kalıyordu. Klasik örnektir: Paralı üniversite eğitimde giderlerini karşılamak zorunda kalan ABD’li öğrenci, sabah 8-12 arası bir kafeteryada, 13-16 arası bir fast food salonunda, 17-20 arasında da bir restoranda çalışmak durumunda. Aldığı toplam ücret ise düzenli ve günde 8 saat istihdam edilen bir emekçinin aldığından çok daha düşük.
BAZI RAKAMLAR
AB’de 173 milyon tam süreli çalışana karşılık 40 milyon kısmi süreli çalışan var. Yani 4’te biri çoktan geçmiş. Kadınlarda bu oran çok daha yüksek: Yüzde 31.4. Almanya’da özel istihdam büroları üzerinden istihdam edilenlerin sayısı 700 bini aştı. Ülkelerin işsizlik rakamlarına gelince: İspanya’da işsizlik oranı yüzde 25.1, Yunanistan’da yüzde 24.4, İtalya’da yüzde 10.7, Fransa’da yüzde 10.6, İngiltere’de yüzde 8 ve Almanya’da yüzde 5.5. AB genelinde 25 yaşının altındakileri kapsayan genç işsizlik oranı yüzde 22.8 iken Yunanistan’da yüzde 55.4 ve İspanya’da yüzde 52.9’e yükseldi.