Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
14 Temmuz 2021
ÇIKARLAR VE SİYASAL TERCİHLER

1989 yılı Nisan ayında Bahar Eylemleri başladı. İçlerinde, o güne kadar “eylem” sözcüğünü komünistlik sayanların da bulunduğu yüzbinlerce kamu işçisi vizite eylemlerine başladı.

ÇIKARLAR VE SİYASAL TERCİHLER

Her gün fabrikalardan vizite kağıtlarını alan on binlerce işçi, SSK’nın sağlık kuruluşlarına kadar yürüyor ve yürüyüş boyunca hükümet aleyhinde sloganlar atıyordu. Hastaneye gelindiğinde vizite kağıtları toplanıyor, damgalanıyor ve işçiler bu kez fabrikaya kadar yeni bir yürüyüşe başlıyorlardı. Yine sloganlar atılıyordu. En yaygın sloganlardan biri, “Çankaya’nın şişmanı, işçilerin düşmanı” idi. İşçi düşmanlığı ile suçlanan kişi Turgut Özal’dı.

O tarihlerde Yol-İş Sendikası’nın eğitim dairesi müdürüydüm ve bu yürüyüşlerde Yol-İş Sendikası’nın şubeleri ve genel merkezinin çok önemli katkısı vardı. Bu eylemlere katılan birçok şube yöneticisi ve işyeri sendika temsilcisini eğitimlerden tanıyordum. Katıldığım eylemlerde hep ANAP’lı işçilerin tavrına dikkat ediyordum. Onlar da “Çankaya’nın şişmanı, işçilerin düşmanı” sloganını atıyorlardı. Yanılmıyorsam Erzurum’da Yol-İş Şubesi’nde yaptığımız bir temsilci toplantısında ANAP’ta delege olan bir işyeri sendika temsilcisi arkadaşımıza takılmıştım, “ne yaptın eylemlerde?” diye. Arkadaşları hemen müdahale ettiler, ANAP’ın protesto edildiği yürüyüşlerde en önde o arkadaşın bulunduğunu söylediler.

Çok gençken işçilerin ve genel olarak halkımızın siyasal tercihlerinin biçimlenmesi konusunda çok ilkel bir yaklaşımım vardı. İnsanların aldatıldığını filan düşünürdüm. Yaşım ilerledikçe, bizim insanımızın siyasal tercihlerinde son derece rasyonel davrandığını düşünmeye başladım. 1950’li yıllarda Demokrat Parti’nin sevilmesinin son derece mantıklı nedenleri vardı. Süleyman Demirel’in desteklenmesinin de çıkar ilişkileri temelinde çok gerçekçi bir tercih olduğunu da düşünüyorum. Ancak bütün bunlarda, kısa vadeli çıkarların belirleyici olduğu kanısındayım.

Halkımız ve özellikle işçilerimiz, kısa vadeli çıkarlarını çok iyi kavramış, belaya bulaşmadan ve risk almadan sorun çözme konusunda çok yetenekli insanlardır. Siyasal tercihleri de buna göre belirlenir.

Birçok ülkeye gitme imkânım oldu. Bizim halkımız gibi politize insanlara pek rastlamadım. Hele sıradan Amerikalılar tümüyle apolitiktir, politikayla ilgilenmezler, dünyadan habersizlerdir. Halbuki bizim halkımız, kulaktan dolma bilgiyle de olsa, tüm dünya sorunları konusunda size akıl öğretmeye kalkabilir.

Böyle bir halk, siyasal tercihlerinde aldatılabilir mi? Bence aldatılamaz. Tabii ki belirli kesimler inanç nedeniyle, bazıları etnik köken ilişkileriyle katı siyasal tercihler yapıyor. Ancak benim sözünü ettiğim, asıl büyük kitle, milyonlarca insan. Onlar, kısa vadeli çıkarlarına göre siyasal tercihlerini belirliyorlar.

Ben kapitalizme karşı bir insanım; insanın insanı sömürmediği, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya arzuluyorum. Ancak insanlarımızın çok büyük bölümü kısa vadeli sorunlarını çözmeye çalışıyor. İşe girecek. Aldığı ücret yetecek. Çocuğuna iyi bir eğitim verecek. Çocuğuna iş bulacak. Ev ve araba alacak. Evinin eşyalarını yenileyecek. Cep telefonunun modelini değiştirecek.

Bu listeyi uzatabilirsiniz.

Bunları gerçekleştirebilmek için iktidardaki partiye üye olması gerekiyorsa, oluyor. Bu amaçlarına ulaşabildiği sürece de iktidardaki partiyi destekliyor. Ancak iktidardaki parti ona bu taleplerini verememeye başlıyorsa, anında tavır değiştiriyor. Sendikacılar arasında çok sık söylenen bir söz vardır. “İşçiyi kırk yıl sırtında taşırsın, bir nefes alayım diye indirirsen, sana şarlar” derler. Her zaman doğru değil belki ama, birçok durumda da doğrudur. Bu tavır, siyasetle ilişkide de geçerlidir.

Siyasiler işçiyi kullanır, işçiler de siyasileri kullanır. Karşılıklı bir çıkar ilişkisi vardır. Kimse aptal değil. İşçiler ve genel olarak halkımız, siyasileri kullanamadığı, siyasilerden yararlanamadığı anda, siyasi partisini değiştirir.

Diğer bir deyişle, siyasi tercihlerde belirleyici olan kişisel çıkarlar ve onun ötesinde sınıf çıkarlarıdır.

Bunu en açık biçimde 1989 Bahar Eylemleri’nde görmüş ve yaşamıştık.

İşçi ekmek derdindedir. Artık yalnızca ekmek değil, araba, ev, yeni mobilya, yeni buzdolabı, yeni cep telefonu, vb. derdinde. Bunları elde etmek için oyunu da verir, partiye de girer, parti için de çalışır. Ancak bu amaçlarına ulaşamıyorsa ve hele elindekini kaybetmeye başlıyorsa, hiç acımaz; anında tavrını değiştirir.

Çok ciddi bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Ne yazık ki, uygulanan politikalar, bu krizi daha da derinleştiriyor.

Bu krizin faturası eşit biçimde dağıtılmıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 90’ından fazlasını oluşturan emekçi sınıf ve tabakalar giderek yoksullaşıyor. Buna karşılık küçük bir kesim, servetlerine servet katıyor.

Her gün bir başka yolsuzluk skandalıyla karşılaşıyoruz.

Kimse aptal ve cahil değil. Herkes anasının gözü. Herkesin elindeki cep telefonları harıl harıl işliyor.

Bir dönem insanların bireysel çıkarlarıyla siyasal tercihleri örtüşüyordu. Günümüzde ise şartlar değişiyor. Bireysel çıkarlarla siyasi tercihlerin çeliştiği durumlarda, doğal olarak bireysel çıkarlar ağır basıyor. Bireysel çıkarların ağır bastığı koşullarda, ortak sınıf çıkarlarının biçimlenmesi süreci hızlanıyor.

Gün ola hayır ola!

KAYNAK Yıldırım KOÇ / Haber2021
DİĞER HABERLER
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS
EN TEMEL GIDAYA ERİŞMEK BİLE LÜKS

47 aydır artan gıda enflasyonu nedeniyle sağlıklı beslenmek lüks oldu.

PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ
PATRONLAR İÇİN YAŞAMAYACAĞIZ

1 Mayıs, 8 saatlik iş günü mücadelesinin bir sonucuydu. ABD’de daha kısa çalışma saatleri tekrar sendikaların gündeminde. Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) 32 saatlik iş haftasını grev ve örgütlenme talepleri arasına aldı.

HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7
HALKIN ENFLASYONU YÜZDE 95.7

Türkiye’de 47 aydır yükselen gıda fiyatları ile halkın enflasyonu nisanda yüzde 95.7’ye ulaştı.

RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI
RASYONEL ZEMİN SLOGAN DÜZEYİNDE KALDI

Mehmet Şimşek’in “Rasyonel zemine dönmek zorundayız” anlayışı iyi niyetli ve gerekli bir yaklaşımdır. Ne var ki Türkiye’de bugünkü koşullarda slogan düzeyinde kalmak zorundadır.