Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
29 Haziran 2011
BÜYÜK DURGUNLUK SÜRERKEN

Küresel kriz 2007’nin yaz aylarında Amerikan konut piyasasında varlık fiyatlarının ani çöküşüyle tetiklendi. Ancak krizin “tetikleyici” unsurları ile “yapısal nitelikli koşulları”, kuşkusuz, birbirinden farklı olgulardı.

BÜYÜK DURGUNLUK SÜRERKEN

       Küresel kriz 2007’nin yaz aylarında Amerikan konut piyasasında varlık fiyatlarının ani çöküşüyle tetiklendi. Ancak krizin “tetikleyici” unsurları ile “yapısal nitelikli koşulları”, kuşkusuz, birbirinden farklı olgulardı. Krizin ardında yatan yapısal nedenler, küresel kapitalizmin merkez ekonomilerinde 1970’lerin ortalarından başlayarak kâr oranlarının düşme eğilimine girmesi ve dolayısıyla, sabit sermaye yatırımlarının temposunun yavaşlamasında yatıyordu.

       Sermaye, gerileyen/köhneleşen teknolojilerin, eskimiş kurumların ve küresel ölçekte artan rekabetin getirdiği birikim sorunlarını finansallaşma diye anılan birikim rejimi ile aşma çabası içindeydi. Finansallaşma, sermaye birikiminin reel ekonomiye yönelik sabit sermaye yatırımları yerine, spekülatif nitelikli ve çoğu kez sıcak unsurlara dayalı kısa dönemli finansal birikim çabasını yansıtmaktaydı. Popüler iktisat yazınında kumarhane kapitalizmi diye de anılacak olan bu gelişme, sabit sermaye yatırımlarının yavaşlamasına ve küresel ölçekte istihdamın gerilemesine neden olacak, orta sınıflar çökerken, gelir dağılımının kutuplaşması ve emeğin proleterleşmesi süreçlerini hızlandıracaktı.

       Kapitalizmin 2007 sonrası krizi bu şartlar altında patlak verdi. 2009’da OECD ülkeleri bir bütün olarak yüzde 6 küçülmüş; dünya sanayi üretimi yüzde 13 gerilemiş durumdaydı. 2009’da küresel ekonominin büyüme hızı yüzde eksi 0.5 olurken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir bütün olarak ilk defa topyekûn bir daralma içine sürüklenmiş durumdaydı. Dahası, beşinci yılına girdiğimiz şu günlerde, kapitalizmin merkez ekonomilerinde toparlanma sürecinin sekteye uğradığı ve krizin zamana yayılarak sürmekte olduğu anlaşıldı. ABD’de 2010’un son çeyreğinde yüzde 3 olan büyüme hızı, 2011 başında yüzde 1.8’e geriledi; İngiltere ekonomisi ise sadece yüzde 1.8 düzeyinde büyüme gösterdi. Bu büyüme oranlarının dünya ekonomisine herhangi bir ivme veremeyeceği ve dünya ölçeğinde yaşanan işsizlik sorununun 2011 yılında daha da derinleşeceği anlaşıldı.

       Oysa kapitalizmin bundan önceki bu çaplı krize sürüklendiği 1929/30 yılında “toparlanma” süreci çok daha hızlı büyüme oranları göstermişti. Amerika, örneğin, 1934 ve 1935 yıllarında yüzde 8; 1936’da da yüzde 14’lik rekor büyüme hızları ile büyük buhran dönemini geride bırakabilmiş idi. Şimdi ise krizin beşinci yılına girdiğimiz şu yaz aylarında Amerikan ekonomisinin büyüme hızı yüzde 3’ü aşamamakta, işsizlik oranında yüzde 6’ya varan kayıplar ise henüz onarılmaktan uzak kalmaktadır.

       Küresel krizin giderek uzayan bir durgunluk sürecine sürüklenmesi nedeniyle 2007 sonrası dönem büyük durgunluk diye anılagelmektedir. Büyük durgunluğa yol açan en önemli neden ise kapitalizmin merkez ekonomilerinde kâr oranları toparlanmış olmasına karşın sermaye yatırımlarının henüz kriz öncesi (zaten çok düşük olan) düzeylerine dahi çıkartılamamış olmasıdır. ABD’de özel sabit sermaye yatırımlarının 2010 düzeyi kriz öncesinin hâlâ yüzde 15 gerisindedir. Buna karşın, başta Amerika, İngiltere ve Kanada olmak üzere birçok gelişmiş ülkede şirketler ellerinde tuttukları fonları sermaye yatırımına yöneltmek yerine nakit olarak değerlendirmekte ve küresel finans piyasalarının, deyim yerindeyse, kumarhane masalarında spekülasyon amaçlı olarak kullanmak arzusunda gözükmektedir. Amerika’da finans-dışı şirketler ellerindeki 2 trilyon dolarlık nakit varlığı (ABD milli gelirinin yaklaşık yüzde 13’ü) finansal spekülasyonun büyüsü altında atıl olarak tutmakta ve sermaye birikiminden uzaklaştırmaktadır.(*)

       Küresel ekonomide sabit sermaye yatırımının yavaşlaması büyük durgunluğun ardında yatan en önemli nedendir.

       Sermaye yatırımlarının yeniden ivmelenmesi ancak talep artışlarının hızlanmasıyla olasıdır. Bu ise orta sınıfların ve emekçi sınıfların gelirlerinin arttırılabilmesine bağlı bir olgudur. Oysa ki büyün dünyada arz yönlü, muhafazakâr iktisat politikalarının geçerli olduğu günümüz koşullarında bu beklenti gerçekleşmekten uzaktır. Özellikle kriz koşullarında aşırı genişletilmiş olan para arzlarının ve bütçe açıklarının yaratacağı enflasyon endişesiyle birlikte bütün dünya ekonomilerinde yeniden daraltıcı istikrar politikaları gündeme gelmiş durumdadır. Daraltıcı maliye ve para politikalarının gelirler üzerine yansıması ise kuşkusuz, küresel talebin daha da gerilemesi anlamına gelecektir.

       Sermaye, krizden çıkış yolu olarak elindeki fonları sabit sermaye yatırımlarına dönüştürmek yerine yeni bir finansal köpük beklentisi içinde finansal rant arayışına sürüklenmiş durumdadır. Sermayenin sermaye olmaktan çıktığı şu büyük durgunluk günlerinde kapitalizmin kaçınılmaz iç çelişkileri daha da belirginleşmektedir.

       *Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Robert Sadowski, “A Cash Buildup of Business Investment” Federal Reserve Bank of Cleveland, Ocak 2010.
 

DİĞER HABERLER
ÇALIŞMA BAKANLIĞINA ÇAĞRI
ÇALIŞMA BAKANLIĞINA ÇAĞRI

Ürdünlü şirketin 2021’de satın aldığı Polonez fabrikasında, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hiçe sayıldı. Önce sendikalı 13 işçi, sonra ona destek olan 100 işçi ekmeklerinden edildi. Emekçiler, bu kanunsuzluğa göz yumulmamasını istedi.

POLONEZ’DE İŞÇİ KIYIMI
POLONEZ’DE İŞÇİ KIYIMI

İstanbul Çatalca’da Polonez fabrikasında Tekgıda-İş’e üye olmalarının ardından 22 Temmuz’da 13 kişiyle başlayan işten çıkarmalar önceki gün 100’ü aştı.

İŞ GÜVENCESİ VE İŞTEN ÇIKARMADA GEÇERLİ NEDENLER
İŞ GÜVENCESİ VE İŞTEN ÇIKARMADA GEÇERLİ NEDENLER

İşyerimizde yaşı ve özel durumu itibariyle işten ayrılmak isteyen bir kadın çalışanımız var. İşverenimiz bu kişiye tazminatlı olarak çıkış yapmak istiyor ve ödediği tazminatı kanuni olarak da göstermek istiyor. Bu durumda iş kanununun hangi maddesine istinaden çıkış işlemini yapabiliriz?

BASIN AÇIKLAMASINA ÇAĞRI
BASIN AÇIKLAMASINA ÇAĞRI

İstanbul Çatalca’da kurulu bulunan Polonez Fabrikasında işveren, daha iyi bir ücret alabilmek ve insana yaraşır koşullarda çalışabilmek için sendikaya üye olan işçilerden 13’ünü işten çıkardı.