BU HESAP NASIL BOZULUR?
6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanunu´na (STİSK) istinaden yılda iki kez Ocak ve Temmuz´da açıklanacak işkollarına ilişkin istatistiklerden ilki yayınlandı, istatistiklerde herhangi bir sürpriz yok.
6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi Kanunu’na (STİSK) istinaden yılda iki kez Ocak ve Temmuz’da açıklanacak işkollarına ilişkin istatistiklerden ilki yayınlandı, istatistiklerde herhangi bir sürpriz yok.
STİSK’in yasalaşma sürecinde beklendiği üzere, işkolu barajı yüzde 3’e indirilmiş olmasına karşın sendikal barajlar aslında fiilen yükseltildi. Sonuç olarak yüzde 3 barajını toplam 92 sendikanın ancak 23 tanesi geçebiliyor. Önceki dönemde bu sendikaların 52 tanesi eski barajı yani yüzde 10’u aşarak toplu iş sözleşmesi yetkisi alabiliyordu. istatistikler, toplam 10 milyon 882 bin işçinin, yaklaşık 1 milyonunun sendikalı olduğunu söylüyor. Sendikalaşma oranı yüzde 9,21 olmuş. Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki sendikalı işçi sayısının ise bunun yaklaşık yarısı olduğu biliniyor.
Hükümet, kanun gündeme gelmeden önce de, yetkili sendikaların belirlenmesinde ve sendikalarla ilgili istatistiklerin düzenlenmesinde SGK işçi kayıtlarının kullanılmaya başlanacağını duyurmuştu. Bu nedenle, 2009 Temmuz ayından bu yana yeni istatistik yayınlamıyordu. Sendikaların Çalışma Bakanlığı’na gönderdiği bildirimlerin artık veri alınmayacağı neredeyse 4 senedir gündemde. 2012 yılının son aylarında yasalaşan STİSK’in darbe döneminde çıkarılan 2821 ve 2822 sayılı Kanunlar ile aynı ruhu taşıdığı, örgütlenmenin önündeki engelleri muhafaza ettiği, sendikal barajları ve grev yasaklarını koruduğu dolayısıyla bir ilerleme anlamına gelmeyeceği de açıktı.
Peki sendikal sistemi birçok açıdan değiştirecek bu düzenleme nasıl geçebildi? Bu soruya, tek başına sendikal hareketin yıllar içinde epey zayıflamış olması gerçeği ile bir yanıt üretilemez. Yanıt, sendikal hareketin kanuna karşı nasıl tutum aldığında gizlidir. Sendikal düzenin değişecek olmasını bir fırsat olarak değerlendiren, geçmişi 50İİ ve 60iı yıllara dayanan sendikal yapıları büyümesi için bir engel olarak gören ve hükümet tarafından kayınları sendikalar, yasal düzenlemeye açıktan onay vermişlerdir. Yeni kanunun getirdiği bir dizi uygulamanın önceki mevzuata göre bir ilerleme olduğunu savunan ve yasanın özüne karşı çıkmayıp "yetmez ama evet" diyenler olmuştur.
DİSK ve Türk-iş içerisindeki muhaliflerden oluşan SGBP, yasaya "hayır" dedi ve protesto eylemleri gerçekleştirdi. Ancak bu eylemlerde alınan tavrın tabanı harekete geçirecek şekilde üretilemediği açıktır. 1970’lerin hemen başında konfederasyonun "çanına ot tıkayacak" yasal düzenlemeye karşı DİSK’in tepkisi ve 15-16 Haziran Büyük işçi Yürüyüşü hâlâ hatırdadır. Kanuna karşı sendikalardaki bölünme, hükümetin işine yaradı yaramasına ama daha kanun hazırlanırken sendikaları bölmenin hesaplarının yapıldığı aşikâr. Bu hesap, kanunda iki yolla karşılığını buldu. Birincisi, merkezileşmiş ama kolay müdahale edilebilir bir sendikal sistem için işkolu sendikacılığı esası korunmuş, baraj oranlarındaki düzenlemeyle bazı işkollarında tek bir sendikanın kalıyor olması tercih edilmiştir.
8 işkolunda yalnızca tek sendika yüzde 3 barajını aşabilmektedir. ikincisi, sendikaların tepkilerini azaltmak için işkolu barajı uygulaması geçici bir madde ile kademelendirildi. Buna göre, Ekonomik ve Sosyal Konsey’e üye konfederasyonlara bağlı sendikalar için Temmuz 2016’ya kadar baraj yüzde 1, bu tarihten 2018 Temmuz ayına kadar yüzde 2 ve Temmuz 2018’den sonra ise yüzde 3 olarak uygulanacak. Ayrıca, kanunun yürürlüğünden önce imzalanmış toplu iş sözleşmesi Ocak 2013 istatistiklerinin yayım tarihinden sonra sona erecek olan sendikaların yetkileri, bir seferliğine 2009 istatistiklerine göre belirlenecek.
Tüm bu düzenlemeler, sendikaların kanuna yönelecek tepkilerini azaltmış, kanun çıkarken "kademelendirmenin aslında nasıl yapılması gerektiği" gibi tali konularda hesap kitap yapmalarına, mücadele etmek yerine kulis faaliyetleri ile meşgul olmalarına yol açmıştır. Oysa yüzde 3’e düşürülmesine karşın fiilen birkaç kat artan işkolu barajının kademelendirilmesi, bu tuzağa düşen sendikaları rahatlatmaya yetmeyecek. Sermaye ilk raundu kazandı. Kanun ile hükümetin hesabı şimdilik tuttu. Bu hesabı ise ancak bir örgütlenme seferberliği bozar..