AVRUPA KONSEYİ’NDEN ‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ’ UYARISI
Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü ile ilgili durumun hâlâ kaygı verici olduğu saptamasını yapan Avrupa Konseyi
ANKARA’YA İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ UYARISI
Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü ile ilgili durumun hâlâ kaygı verici olduğu saptamasını yapan Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, “Bu hakların savunulması ve eleştiriye ve karşıt görüşlere karşı hoşgörülü bir ortamın desteklenmesi için acil tedbirlere ihtiyaç vardır” değerlendirmesini yaptı. Hammarberg raporda, tutukluluk ve yargılama sürelerinin uzunluğundan kaygı duyulduğunun da altını çizdi.
ANKARA – Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, ifade özgürlüğü konusunda Türkiye’yi net bir dille uyardı. Hammarberg, 27-29 Nisan tarihlerinde Türkiye’ye yaptığı ziyaretin ardından hazırladığı raporunda Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü ile ilgili durumun hâlâ kaygı verici olduğu saptamasını yaptı.
Hammarberg’in ekleri ile 22 sayfayı bulan raporu dün yayımlandı. Rapora göre TCK ve Terörle Mücadele Kanunu’nda bugüne kadar yapılmış olan çeşitli değişikliklerin ifade özgürlüğünü etkili bir biçimde sağlamada yeterli olmadığı görüşünde olan komiser, Türk makamlarının, kanun hükümlerini bu hükümetin ifade özgürlüğünü sınırlaması amacıyla orantısız biçimde kullanılmasını önlemesini istedi.
Hammarberg, RTÜK Kanunu’nun RTÜK tarafından uygulanışının Avrupa Konseyi standartlarına uyumlulaştırılması gereğine de işaret etti ve Türkiye’deki ifade özgürlüğü ihlallerinin çoğunun mahkemelerin ve savcıların mevcut kanun hükümlerini yorum ve uygulamalarındaki orantısızlıktan kaynaklandığının gözlemlediğini ve “şiddeti tahrik kavramının” yorumlanmasının AİHM’nin içtihatları ile uyumlu olmadığından kaygı duyduğunu belirtti.
Komiser, hükümeti, mevzuatın ve içtihat hukukunun kullanılması suretiyle, ifade edilenlerin gerçekliğini ispat ve kamu yararını ileri sürme hakkının Türk hukuk sistemine dahil edilmesini istedi. Raporda, gazeteciler, insan hakları savunucularına karşı çok sayıda sindirme, saldırı ve cinayet girişiminde bulunulmasından kaygı duyulduğu dile getirilirken, Hrant Dink cinayetine atıfla gazetecilerin korunmasının arttırılması istendi.
İnternet yasağı
Komiser, internet sansürünün ve internet sitelerine erişimin engellenmesinin demokratik bir toplumda olması gereken ölçüleri aştığı görüşüne vurgu yaptığı raporunda, internet yasağının Avrupa Konseyi standartlarına uyumlulaştırılması gerektiğine dikkati çekti. Medyanın sermaye yapısından ötürü editoryal bağımsızlığı konusunda kaygılarına da raporunda yer veren Hammarberg, işçi hakları bağlamında birçok başta araştırmacı gazeteciler olmak üzere birçok gazetecinin iş güvencesinden yoksun çalıştığı saptamasını yaptı.
TCY’nin ifade özgürlüğü üzerindeki etkilerini de değerlendiren Hammarberg, “… başta 285. (soruşturmanın gizliliğinin ihlali) ve 288. (adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs) maddeler olmak üzere, ifade özgürlüğüne ilişkin başka maddeler bulunmaktadır. Bu maddeler, 2007 yılından beri, özellikle Ergenekon davası ile ilgili yazıları yüzünden gazetecilere soruşturmalardaki ani artış nedeniyle öne çıkmıştır” görüşünü dile getirdi.
Gözaltı süreleri
Ceza yargılamasındaki sistematik sorunlar ve bu sorunların ifade özgürlüğü üzerindeki yan etkilerini de raporunda ele alan komiser, “Gözaltında tutuklu kalma sürelerinin Türk yargı sisteminin büyük sorunlarından biri olmaya devam etmesinden kaygı duymaktadır. Bu konuyla ilgili 2011 Nisan ayı itibarıyla AİHM’nin verdiği ve uygulanması takip altında olan 121 karar bulunmaktadır” değerlendirmesini yaptı.
Ahmet Şık ve Nedim Şener
Raporda, gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanma süreçlerine atıfla, “Tarafların eşitliği konusuna gelince, sanıklar aleyhine olan delillere erişim komiser için bir başka büyük endişe kaynağıdır” denildi.
Raporun sonuç ve tavsiyeler bölümünde, komiserin üst düzey yetkililerin ve siyasilerin açtığı hakaret davalarından özellikle kaygı duymakta olduğu belirtilerek, “AİHM’nin içtihatlarına göre, siyasiler söz ve eylemlerinin hem gazeteciler hem de kamuoyu tarafından daha ayrıntılı bir şekilde irdelenmek durumunda olduğunu kabul etmelidirler” görüşüne yer verildi.
Türkiye’nin mütalaası
Raporun ekinde, Dışişleri Bakanlığı’nın Çok Taraflı Politik İlişkiler Genel Müdürü Erdoğan İşcan imzasıyla Türkiye’nin resmi mütalaası yer aldı. Mütalaada, bu raporda yer alan bulgulara ve önerilere bir tepki verilmeyeceği belirtildi. Hükümetin ifade özgürlüğü bağlamında basın özgürlüğünün genişletilmesini sağlayacağı dile getirildi.
* Gazeteciler ve insan hakları savunucularına karşı sindirme var.
* Tutukluluk ve yargılama süreçleri kaygı verici düzeye ulaştı.
* Sanıklar aleyhine olan delillere erişim büyük endişe kaynağı.
* Özgürlüklerin önünde yargının aşırı kısıtlayıcı tutumu var.
* Medyanın sermaye yapısı, editoryal bağımsızlığı yok etti.
* Karşıt görüş ve eleştiriye karşı hoşgörü için acil önlem şart.
BAHADIR SELİM DİLEK’in haberi ¦