Finansal piyasaların , hafta başında ekonomi gündemine düşen bir haberle kısmen de olsa rahatlamaya çalıştığına tanık olduk. AB liderlerinin uzun süren zirvesinde, Yunanistan konusunda bir anlaşmaya varılmış!
Bu durum, kesinlikle çözümsüzlüğün aşıldığı anlamına gelmiyor; tarafların ve bu konudan dolaylı olarak etkilenenlerin sadece günü kurtarmaya çalıştığı dikkat çekiyor! Söz konusu ülke şimdilik Avro Bölgesi içinde kalacak, fakat sorunlar muhtemelen ağırlaşmaya devam edecek !
KIRILGANLIK ARTIYOR
Gelişmeler görece güçlü olanların daha haklı çıktığını, böyle devam ettiği sürece sorun ve dengesizliklerin büyüdüğünü düşündürüyor. Finansal akımları yönlendirilenlerin ekonomik gerçeklerden çok siyasi çıkar hesaplarına yoğunlaşmaktan vazgeeçemiyor olması istikrarsızlık endişelerini güçlendiriyor. Kısa vadeli ihtiyaçlar, görece güçlü olanların haksız taleplerine boyun eğilmesini dayatıyor. Bu durumun farkında olanlar, finansal akımları yönlendirenlerin kendi gelecekleri üzerindeki belirleyiciğini azaltmak üzere çözüm peşinde koşuyor; banzer sıkıntıyı yaşayanlar arasındaki işbirliğini geliştirmeye çalışıyor; ortaya çıkan kutuplaşmalar kırılganlık artışını ivmelendiriyor. Gelişen okonomilerin tümü bu sakıntıyı giderek yoğunlaşan bir şekilde yaşıyor: Ölümü görünce sıtmaya razı olmanın çözüm olmadığını hesaba katmak durumunda kalmaya başlıyorlar!
DÜZENİ KORUYANLAR
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız genel çerçeve, zaman içinde güç dengelerinin seri bir şekilde değişmesine sebap olabilceek en önemli eğilimleriden biri olarak karşımıza çıkıyor. Gerek küresel ve gerekse bölgesel ve ulusal düzeyde yaşanan kutuplaşmalar ile jeopolitik olumsuzlukların, bu anormallikten bağımsız olduğunu varsaymak pek gerçekçi olamiyor!
Bu açmaz ülkemizdeki ekonomik, sosyal ve siyasi dengelerde de belirleyici oluyor. Belli kesimler finansal akımları yönlendiren kesimlere kayıtsız şartsız biat edilmesi gereğinin yanında yer alıyor, aksi takdtirde gelişmelerin kontrolden çıkacağını ve yıkıcı krizler yaşanacağını iddia ediyor; diğerlerinin bilinçlenmesini engelleyerek ve bölünop parçalanmasını sağlayarak gücünü korumaya çalışıyor!
Ekonomik, sosyal ve siyasi dengelerin çatırdamasının konuşulup tartışılması istenmiyor; içtine düşülen kısa vadecilik tuzağından kurtulmak mümkün olmuyor ve kırılganlık artıyor. Düzeni korumaya yönelik söylemler, kof bir görüntüye dönüşüyor ve içi boşalıyor; yozlaşma ve yapranmanın hızlanması önlenemiyor.
Son 20 yıla baktığımızda eğilimlerin sürdürülebilir olmaktan çıktığını, sorunların hazlanan bir şekilde ağırlaştığını v e mevcut dengesizlikleri korumanın olanaksızlaştıağını görüyoruz.
Böyle gelmiş olsa da böyle deva edeyemecek. Küresel ekonomi durgunlaştıkça gelişenler kademeli olarak krizle tanışacak, finansal akımları yönlendirenler eski yaklaşımlarını sürdüremeyecek ve etki alanı büyük bir hızla daralacak! Haksızlığa uğradığı fikrinde olanların işbirliği ön plana çıkacak ve güç dengeleri değişecek; küreselleşme denilen kuralsızlık, yaşanacak büyük sakıntıların sebebi olarak anılacak ve bundan nemalanarak güçlenenler kaçacak delik arayacak!
Başta gelişenler olmak üzere küresel ekonominin durgunlaşması, sistemik kırılganlığın çok tehlikeli seviyelere tırmandığı anlamındadır. Bu aşamadan sonra sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmak için gerekli ve yeterli kaynağı gelişen ekonomilere yönlendirebilmek hem olası değildir, hem de ortaya çıkacak yan tesirlerin yıkıcı olma olasılığı çok yüksektir.
YUNANİSTAN KONUSU
Ne kadar gizlemeye çalışsalar da, finansal akımları yönlendirenlerin de ciddi boyutta güç kaybına uğraması ve bilirleyiciliğinin azalması kaçınılmazdır.
Bu açıdan bakıldığında Yunanistan konusunda varılan anlaşmanın kısa vadeden öteye bir değeri yotur; en önemli amacı gerçeklerin açığa çıkmasını bir süre daha gengellemek ve güç kaybını geciktirmeye çalışmaktır.
Olumsuzlaşan küresel koşullar, krize giren gelişenlerin normalleşmesini engelleyen ve sorunlarını daha da ağırlaştıran en önemli faktördür.
RİSKLERİ AZALTMAK
Bu sebeple herkes kendi başının çaresine bakmak üzere fırsat buldukça risklerini azaltmaya odaklanmış durumdadır. Güvensizlik ve istikrarsızlık artışına lişikin beklentiler orta vade açısından belirleyici konumdadır. Sürdürülebilir olmayan eğilimleri fırsata çevirmek üzere kısa vadeye odaklanma ve gerçeklerden uzaklaşmanın bedeli, krizden krize yuvarlanmaktır. Hesapsızca borçlananlar ve geri dönmeyecek kredileri verenlerin yanı sıra, her türlü yanlıştan uzak duranlar da ciddi ve zuun süreli sıkıntılar yaşamak zorunda kalabilir! Sorun üreten ve haksızlığın etki alanını genişleten düzenlerin varlığını koruyabilmesi mümkün değildir. Olumsuzlukları henüz küçük iken çözmek yerine beleyip büyütmek kaos yaratmaktır ve sonuçları yıkıcıdır, kesinlikle kontrol edilebilir değildir!