Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
21 Ocak 2014
2014 BAŞINDA EKONOMİ: DIŞARIDAN BAKIŞLAR

Hatırlayalım: Mayıs sonlarında ABD Merkez Bankası, önce ABD, oradan da dünya piyasalarına akıttığı astronomik likiditeyi frenleme niyetini açıklayınca, ilk şok dalgasının “yükselen piyasa ekonomileri”ne yöneleceği anlaşıldı. Finans çevreleri de sorgulamaya başladı: “En çok kimler etkilenecek?”

2014 BAŞINDA EKONOMİ: DIŞARIDAN BAKIŞLAR

Hatırlayalım: Mayıs sonlarında ABD Merkez Bankası, önce ABD, oradan da dünya piyasalarına akıttığı astronomik likiditeyi frenleme niyetini açıklayınca, ilk şok dalgasının “yükselen piyasa ekonomileri”ne yöneleceği anlaşıldı. Finans çevreleri de sorgulamaya başladı: “En çok kimler etkilenecek?”

 
Ağustos’ta Morgan Stanley’den birileri, adres olarak “kırılgan beşler”i gösterdi: Türkiye, Brezilya, Hindistan, Endonezya ve Güney Afrika… Liste kabul gördü; Türkiye ekonomisine “dışarıdan bakışlar” da bu nedenle (diğer dört ülkeyle birlikte) yoğunlaştı.
 
Niçin bu beş ülke? Ortak özellikleri, son yıllarda yüksek tempoda sermaye girişlerinin hedefi olmaları ve çok büyük dış açık vermeleri… Anlaşıldı ki, dolar pompalamasının yavaşlaması önce bu beşliyi etkileyecek; en azından finansal çalkantılara yol açacak.
 
Çalkantıların kaynağı, bu ülkelerin hisse senetlerine, borsalarına, tahvillerine, fonlarına dönük kısa vadeli (sıcak) para girişlerinin yavaşlamasıdır. Yansıması ise döviz fiyatları ile tahvil (borçlanma) faizlerinin yükselmesi; borsa endekslerinin düşmesi…
 
Bu göstergeleri, kısa vadeli öngörülere bağlayarak izleyen önemli kuruluşların başında, dev Batı bankalarının üye olduğu Institute of International Finance (IIF) gelir. Mayıs’tan bu yana ülkeler-arası finansal göstergeleri karşılaştırarak saptıyor ki, dış ortamdaki belirsizlik en fazla “kırılgan beşler”e yansımıştır.
 
17 Aralık’ta başlayan çalkantı, finansal göstergelerin bozulması açısından Türkiye’yi diğerlerinin de önüne çıkardı. Ocak başındaki durumu değerlendiren IIF’ye göre, “18 Aralık’tan sonra Türkiye’yi FED’deki yavaşlamadan çok siyasi belirsizlikler etkilemiştir. Her şey, istikrarsızlığın nasıl ve ne zaman son bulacağına bağlıdır; uzaması, büyümede sert bir yavaşlamaya yol açabilir.”
 
Demek ki finans kapitalin üst örgütlerinde “siyasi istikrarsızlığın nasıl son bulacağı” sorgulanıyor; ancak tercih açıkça ifade edilmiyor. Zira, unutmayalım ki, finans sermayesinin tabanı rantiyelerden oluşur ve bunlar siyasi değerlendirmelerden uzak durmaya özen gösterir. Finansal varlıklardaki dalgalanmalara karşı gerekli güvenceler (“hedging”, CDS vb) sağlandıktan sonra, esas olan yüksek getiri arayışıdır. Ve örneğin Danske Bank’ın baş uzmanlarından Tuxen, “TL yeterince değer yitirmiş görünüyor; üstelik TCMB’nin büyükçe bir faiz artırmasına gitme olasılığı da artmıştır” diyor ve “Türkiye’ye dönüş” için yatırımcılara yeşil ışık yakmış oluyor.
 
* * *
 
Peki, “kırılgan beşler” nerede yanlış yaptı? Örneğin sermaye hareketlerindeki her olumsuz dalgalanmada sert etkilenen çevre ekonomilerinin başında niçin Türkiye gelmektedir?
 
Bu soruları Türkiye bağlamında yıllardan beri inceledik; tartışmaya açtık. Gösterdik ki 1989’da sermaye hareketlerindeki sınırsız serbestlik, on yıl sonra IMF’nin diğer makro-ekonomik reçeteleriyle birleşince ekonominin büyüme-durgunlaşma-küçülme çevrimi, büyük ölçüde dış kaynak hareketlerine bağımlı hale geldi. Sermaye girişlerinin artışı, yatırımları değil, tüketimi besledi; farklı bir ifadeyle ulusal tasarruf oranlarını aşındırdı. Cari açık kronikleşti. Zamanla sanayinin, hatta ihracatın ithalata bağımlılığı yapısal olarak arttı; belli bir büyüme hızının yol açtığı cari açık oranı da yükseldi.
 
Bu yapısal bozulmanın ana sorumlusu olan IMF, sorunları piyasaya teslimiyetin yetersizliğine ve devletin (örneğin kamu harcamalarının) büyüklüğüne bağladı. Çok farklı kriz ortamlarına karşı, beylik “parasal daralma, bütçelerde kemer sıkma” reçetelerinde ısrar etti.
 
IMF’nin Kasım 2013’te yayımlanan Türkiye raporu, hem bu teraneyi tekrarlıyor; hem de neo-liberal saplantıları aşma işaretleri veriyor.
 
Örnek verelim: “Milli gelirin sadece yüzde 15’ine ulaşabilen düşük tasarruf oranları geçerli iken, oynak dış kaynak girişleri yatırımları belirlemektedir. Bu girişler bollaştıkça yatırım ve tüketim hızla genişler. Sermaye girişleri daralınca, ekonomi de aşağı çekilir. Türkiye’de büyüme ile sermaye akımları arasındaki korelasyon yaklaşık yüzde 80’dir ve benzer ülkelerin çok üzerindedir.”
 
İlk cümle, yatırımları tasarruflara bağlayan eski neo-klasik görüşün IMF’de nasıl kök saldığını gösteriyor. Tam aksine, (Marx, Keynes, Kalecki ve izleyicilerinin gösterdiği gibi) sermaye birikimi bağımsız (otonom) olarak belirlenir; tasarruflar (içsel olarak) uyum sağlar.
 
İkinci cümleye, “yarım doğru” diyeceğiz. Son on beş yıla baktığımızda, sermaye girişlerindeki artış, öncelikle özel tüketimi kamçılamıştır; sermaye birikimini değil. Ulusal tasarruf oranının yüzde 15’e gerilemiş olması, bu durumun yansımasıdır.
 
Son iki cümlede ise, on beş yıldan beri vurguladığımız bir saptamayı (nihayet) IMF uzmanları da doğruluyor. Ancak, Türkiye’ye bizzat taşıdıkları neo-liberal yobazlığın bu duruma katkısını itiraf etmedikleri için eksik bırakarak…
DİĞER HABERLER
KENT GIDA VE MONDELEZ TURKEY’DE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI
KENT GIDA VE MONDELEZ TURKEY’DE TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ İMZALANDI

Sendikamız ile Kent Gıda ve Mondelez Turkey Gıda arasında şubat ayında başlayan yeni dönem toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlandı.

TEŞEKKÜRLER TEKGIDA-İŞ AİLESİ, TEŞEKKÜRLER TEKGIDA-İŞ ÜYELERİ
TEŞEKKÜRLER TEKGIDA-İŞ AİLESİ, TEŞEKKÜRLER TEKGIDA-İŞ ÜYELERİ

Sendikamız bu yıl 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü etkinliklerini, konfederasyonumuz Türk-İş Başkanlar Kurulu’nun almış olduğu karar çerçevesinde Bursa, Mustafakemalpaşa, Karacabey şubelerimiz ile birlikte Kocaeli, Eskişehir, Gebze, Tuzla ve İstanbul Avrupa Yakası şubelerimize bağlı işyerlerinden üyelerimizin yoğun katılımı ile büyük bir coşkuyla Bursa’da kutladı.

1 MAYIS’TA KAÇIRILAN FIRSAT
1 MAYIS’TA KAÇIRILAN FIRSAT

Türk-İş, DİSK ve Hak-İş ilk kez 1992 yılında Ankara’da 1 Mayıs’ı işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak bir kapalı salon toplantısında birlikte kutladı.

1 MAYIS VE GENEL TATİL ÜCRETİ
1 MAYIS VE GENEL TATİL ÜCRETİ

Dünya emekçilerinin birlik dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs İstanbul’da bir kez daha kutlanamadı.