2012’YE DEVROLAN İKİ OLANAK
2011 yılı sendikal alanda bir dönüşümün gereğine en çok vurgu yapılan yıl olmuştur dersek abartı yapmış olmayız.
"2011 yılı sendikal alanda bir dönüşümün gereğine en çok vurgu yapılan yıl olmuştur" dersek abartı yapmış olmayız. Çünkü her geçen gün sermaye ve hükümetin işçi sınıfı ve emekçilerin haklarına yönelik saldırısı derinleşmekte, alışık olunan yol ve yöntemlerle bu saldırılara karşı durmak daha etkisiz hale gelmektedir. Bu yüzden sendikalarda dönüşüm ihtiyacı daha derinden hissedilmektedir.
Türk-İş üst yönetimi başta olmak üzere konfederasyonların çoğunluğunun (Hak-iş, Memur Sen, Kamu Sen) geldikleri yer, yılın sonunda gerçekleştirilen Türk-İş‘in 21. Genel Kurulunun tablosu (*) kuşkusuz ki, sendikal dönüşüm ihtiyacını, bugün sendikaların içinde bulunduğu durumdan çıkması üstüne az çok kafa yoran herkesi daha çok düşündürecek mahiyettedir.
Burada sendikal dönüşümden kastımızı;
1- Sendikaların üye tabanına oturan, kendi içinde demokratik kuralların işlediği, sendikacıların gelirlerinin makul düzeye indirildiği, sendika kasalanndaki gelir giderlerin şeffaflaştırıldığı, … sınıf örgütleri olarak biçimlenme yoluna girmesi,
2- Sendikal mücadelenin üye haklarını savunmanın da ötesinde sınıfın haklarının ve taleplerinin savunulduğu bir mücadele olduğu bir sendikal anlayışa yönelme,
3- Sınıfın genç, sendikal bakımdan örgütsüz genç işçi kesimlerini de sendikal mücadele alanına çekmek için girişimleri başlatmak,
4- Ülkenin başlıca iç ve dış siyasi sorunları (Kürt sorunu, laisizm, NATO, Füze Kalkanı, Libya ve Suriye’ye müdahale,…) konusunda, sendikaların "taraf" olan bir tutma yönelmesi olarak ifade edebiliriz.
Sendikal dönüşümün böyle bir temelde olmasında, henüz herkes hemfikir değildir belki; ama "Böyle olmasın, başka ilkeler üstünde de bir dönüşüm olsun" diyen de yoktur. Dolayısıyla bunu tartışmak, değişimin nasıl olması gerektiği konusunda, sendikal alanda bir dönüşüm ihtiyacından ciddi olarak söz edenlerin bir ortaklaşmaya varmaları için koşullar ve ortam son derece elverişlidir.
2011’de sendikal dönüşüme dayanak olacak iki önemli girişim oldu.
Birinci girişim; 2010’da başlayan ama 2011’de daha da belirginleşen adımlar atılan "sendikal kurultaylar" girişimidir. İş yerlerinde ve işçi yığınları içinde sendikal hareketin sorunlarını ve sendikal örgütlenmeyi tartışmaya açan "işçi kurultayı" girişimi, elbette amaçladığından çok daha dar, daha az inisiyatif alan işyerlerine henüz yetince nüfuz edememiş bir girişimdir. Ama aynı zamanda sıradan işçiyi sendikal alanın, işçi sınıfı mücadelesinin sorunlarını tartışmaya çekerek, çok önemli bir işleve yönelmiştir. Bu girişimin elbette, 2012’de geçmiş deneyimlerini de gözden geçirerek, zayıflıklarını aşan bir yenilenmeye ihtiyacı vardır.
Sendikal dönüşümde 2011’de ortaya çıkan ikinci önemli dayanak ise Türk-İş içindeki 10 sendikanın Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) olarak birleşerek, Türk-İş içinde bir muhalefet odağı olarak harekete geçerken, aynı zamanda sendikal harekette . bir dönüşümü amaçlayan girişimleridir.
Kuşkusuz SGBP’nin de zayıflıkları vardır ve en önemlisi de işçi tabanında bu girişim yeterince tartışılabilmiş ve amaçları bakımından anlaşılmış olmamasıdır. Dolayısıyla SGBP’nin de 2012’de önceki yıla göre girişimlerini yenilemeye ihtiyaç olduğu besbellidir.
Ve şu da çok açıktır ki, bu iki ayrı girişim olarak başlamış olan yönelişlerin ortak amaçlar doğrultusunda ilerlemesi, birbirini destekleyen bir çalışma içinde olmaları giderek tek bir çalışma olarak, tüm enerjilerini sendikal harekette gerçek bir dönüşüm akımı olarak birleşmeleri sınıf hareketi için son derece önemli olacaktır; olmalıdır da.
İşçi sınıfı ve emek mücadelesinin sorunları ve bugün bu sorunlara karşı mücadele için kımıltılar dikkate alındığında 2012 sendikal hareket için bir ayağa kalkma yılı olacak demek doğru olur.
(*) SGBP’nin Türk-İş Genel Kurulunda delege oylarının üçte birini alması azımsanmayacak önemdedir. Çünkü böylece Türkİş’te her sorunda taraf olması, her başı sıkışan için bir çekim merkezi olması SGBP’yi güçlendirecektir. Eğer gerçek bir muhalefet çizgisi izlerse, mevcut Türk-İş üst yönetiminin bugünkü büyük sendikal sorunlar karşısında dört yıl boyunca dayanması olanaksızdır.