Referanduma sayılı günler kaldı. Referandumdan iki hafta sonra da 1 Mayıs İşçi Bayramı. Hani her 1 Mayıs öncesi deriz ya ortak kutlama diye, bu yıl bu konuyu hiç açmayalım. Neden mi?
Çünkü referanduma giderken işçi konfederasyonları ve sendikalar olabildiğince ayrı durdular zaten. Hatta büyük kısmı sessizliğe büründü. Sanki ülkenin gündeminde referandum yok, ya da referandum işçi sınıfını ilgilendirmiyor. Oysa en çok emekçileri, işçileri ilgilendiriyor. Eğer yaptıkları ilerde yapacaklarının daha da büyük olacağını gösteriyorsa en çok işçileri ilgilendirir.
Özelleştirmelerle ülkenin en büyük ve kârlı kurumları da dahil, elde ne varsa satıp, işçiyi işsiz, sendikasız, güvencesiz, ekonomiyi özel sektörün insafına, sıcak paraya bırakmadılar mı?
Kiralık işçilik adıyla yapılan yasal düzenlemeyle köleliğe yasal kılıf geçirilmedi mi?
İş güvenliği, kağıt üzerinde kalan maddeler olurken ölüm fıtrat olmadı mı?
Yasada hak ve TİS süreçlerinde anlaşmazlık durumunda zorunluluk olan grevler, uyduruk gerekçelerle ertelenmedi mi?
İşçinin greve çıkması durumunda açıklama yapması bile OHAL gerekçe gösterilerek yasaklanmadı mı?
İşsizlik Fonu’nda biriken paralar istihdamı artıracağız diyerek işçi yerine, işverene kullandırılmıyor mu?
İşçiden alınanlar yetmezmiş gibi durup durup kıdem tazminatını kaldırmak adına yasa tasarıları hazırlanmıyor mu?
Sendikalar kurulduğu günden beri ilk defa bu iktidar döneminde mahkeme kararlarıyla suç örgütü olmadı mı?
Sağlık, devlet hizmeti olmaktan çıkartılıp, paralı hale getirilmedi mi?
Laik, bilimsel eğitim kurumu olan devlet okulları imam hatiplere dönüştürülmedi mi?
Sayıları giderek artan özel eğitim kurumlarına kaç işçinin çocuğu gidebiliyor?
İşsizlik, her yıl gitgide artmıyor mu?
Bunlar geçen yılların kısa bir özeti. Bu liste aslında çok uzun. Çalakalem yazabildiklerim bu kadar. Bunların hangisi referandumda “EVET” dedirtebilmeli işçilere? Bunların hangisinin arkasında durabilir konfederasyonlar ve sendikalar?
SUÇ ÖRGÜTÜ OLMAYA ‘EVET’ Mİ ‘HAYIR’ MI?
Hiçbir konfederasyon ve sendika “HAYIR” diyeceğini açıklamadı mı derseniz; açıklayanlar var tabii ki. Ama yetmez. Sokaklara birlikte çıkmadıkça, işçiye gidip neden “HAYIR” demesi gerektiğini söylemedikçe birkaç cılız ses olarak kalacaktır. Sendikalardan önce konfederasyonların görevi net tavır açıklamak. TİS masasına oturmadıkları ve grev yapma gibi durumları olmadığı için ve çatı örgütleri olmalarından dolayı öncelikli görev konfederasyonlarındır.
Sendikalar en ağır darbeyi AKP iktidarı döneminde aldılar. Bu sayısal güce vurulan darbe değil, tamamen sendikal yapının etkisizleştirilmesine yönelik bir darbeydi ve başarılı da oldu.
Sendikaların genel merkezlerinden bağımsız, tabanın gücüyle hareket eden hatta genel merkezleri de harekete geçiren şubeler yok edildi. O şubelerin oluşturdukları bölgesel platformlar işçiye yönelik her türlü hak kaybına sebep olacak değişikliğe anında tepki gösteriyordu. Sokaklarda sık sık işçi sloganları yankılanıyordu. Şubelere yapılan operasyonlarla genel merkezlere biat eden yeni yönetimler getirildi. Ardından muhalif olan sendikaların merkez yönetimleri değiştirildi.
Her ağacın kurdu gibi sendikaların kurdu da kendi içlerinden oldu.
Referandumun ardından 1 Mayıs geliyor. Hangi “HAYIR” demeyen ve işçiyi “HAYIR” demeye çağırmayan sendikacı alanlara çıkıp da haklarının korunmasından bahsedebilir? Çok geç olmadan bütün işçileri “HAYIR” demeye çağırmalılar. Yoksa hepsi “suç örgütü” lideri olabilir.