YİNE İŞ CİNAYETLERİ, YİNE YİNE YİNE…
Bir kez daha ortaya çıktı ki, iş cinayetlerine son vermenin tek gerçekçi yolu, işçilerin kendi canlarına sahip çıkması, sendikaların iş güvenliği ve işçi sağlığını önemsememelerinin işçinin hayatıyla oynamak olduğunu fark etmeleridir. Bunun için yeni yasa çıkarmaya filan da gerek yok.
Perşembe günü Tuzla tersanelerinde yine bir gemide patlama oldu, 2 işçi yaşamını yitirdi 7 işçi ise yaralandı.
Bu iş cinayetinin arkasında yine aymazlık, yine tedbirsizlik, yine işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine uymama, yine keyfilik, yine aşırı kâr hırsı, yine işçiyi insan yerine koymama vardı!
Bu cinayetten bir gün önce de Erzurum-Aşkale’de Karasu Irmağı üstündeki baraj göletinde 5 TEDAŞ işçisi, bağıra bağıra öldürülmüştü!
Bu cinayette de aynı tedbirsizlik, aynı yasa ve hak tanımama, aynı işçi sağlığı ve iş güvenliği kurallarını hiçe sayma vardı.
11 Mart 2012’de Esenyurt’ta 11 inşaat işçisinin kaldıkları çadırda yanarak ölmesinden sonra Çalışma Bakanı Faruk Çelik başta olmak üzere yetkililer, iş kazalarına ilişkin gerekli önlemleri almak için uyarılar yaptıklarını söylüyorlardı; ama değişen bir şeyin olmadığı görülüyor.
Gerçi Çalışma Bakanı “İş güvenliği yasası çıkarmak lazım” diye mevcut “iş güvenliği ve işçi sağlığı tüzüğünü” uygulamayanları da yasal güvenceye almıştı bu topu tacı atmaktı. Çünkü olan iş kazaları öyle çok ayrıntıda kimi önlemlerin alınmadığı için gerçekleşen kazalar değildi. Apaçık iş cinayetleriydi!
Bırakalım yeni yasayı, eski yasayı; biraz vicdanlı olan her patronun ve temsilcisinin alması gereken önlemler alınmadığı için işçiler ölmekteydi!
Hem Esenyurt’taki çadır yangınında böyleydi, hem Tuzla tersanelerindeki gelmiş geçmiş, bugün artık sayısı yüzü geçen işçinin canına mal olan kazalarda, hem de Aşkale’deki gölette beş işçinin boğulduğu cinayette böyleydi. En kaba önlemler alınmadığı için işçiler üçer, beşer, onar yaşamlarını kaybettiler.
Kaldı ki, patronların ve hükümetlerinin niyetlerinin gerçekten işçilerin lehine, iş cinayetlerini önleyen bir işçi sağlığı ve iş güvenliği yasası çıkarmak olmadığı da Meclise gönderilen “iş güvenliği tasarısında” ortaya çıktı.
Esenyurt’ta 11 işçinin yanarak ölmesi sonrasında apar topar Meclise gönderilen “iş güvenliği yasa tasarısı”nda, bırakalım ciddi yeni önemleri, eski yasada yer alan “Çocukların tehlikeli işlerde çalıştırılmasını” yasaklayan maddenin de tasarıda yer almadığı görüldü. Eğer bu tasarı böyle yasalaşırsa, artık bırakalım yetişkinleri, çocukların da tehlikeli işlerde çalıştırılması yasaya aykırı olmayacak!
Zaten AKP Hükümeti, emekçiler lehine düzenleme yapacağı iddiasıyla hangi işe el atsa, oradan işçiler, emekçiler aleyhine yeni düzenlemeler çıkıyor. Çıkarılmak istenen “iş güvenliği yasa tasarısı” da böyle olacak, anlaşılıyor.
Ama aynı hükümet patronlar söz konusu olduğunda hiçbir şeyi zamana bırakmıyor, hiçbir ayrıntıyı unutmuyor. Dün gazeteler Tuzla’daki iş cinayeti haberlerinin yanında AKP Hükümetinin sermayeye yönelik “yeni teşviklerini” açıkladı. Öyle görünüyor ki, patronlar artık; ne vergi verecek ne de işçilerin sosyal güvenlik primlerini ödeyecek! Hatta öyle ki işçinin ödeyeceği SGK primi işçiden kesilecek, ama sanki bu primi patron ödüyormuş gibi patrona iade yapılacak. Başka bir söyleyişle işçinin ödediği SGK primi patronun cebinde kalacak. SGK’nın alacağını ise Hazine karşılayacak.
Aslında teşvik hazineden ama bunun maliyeti işçiden emekçiden çıkacak. Bu yüzden de “Canım hükümet teşvik ediyor, bize ne?” denmemelidir. Tersine patronlara yapılan her hibe, her ucuz kredi, sosyal güvenlik ve işsizlik fonu gibi emekçi fonlarından verilen her destek, dönüp dolaşıp düşük ücret, vergi ve zam olarak işçiye, emeği ile geçinenlere fatura edilmektedir.
Kaldı ki “teşvik”in arkası da gelecektir. Ve sırada kıdem tazminatının kaldırılması, bölgesel asgari ücrete dönülmesi, işçi haklarının ve patrona maliyet getirecek işçi taleplerinin baskı altına alınması vardır. Ki, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri patrona bir maliyet getirdiği için teşvik mantığı içinde de bu önlemlerin en ucuza mal edilmesi esas alınacaktır. Çocukların tehlikeli işlerde çalıştırılması bu maliyeti düşürmenin bir adımıdır ve patronlar cenahı uzun zamandır bu girişimleri yapıyordu.
Bir kez daha ortaya çıktı ki, iş cinayetlerine son vermenin tek gerçekçi yolu, işçilerin kendi canlarına sahip çıkması, sendikaların iş güvenliği ve işçi sağlığını önemsememelerinin işçinin hayatıyla oynamak olduğunu fark etmeleridir. Bunun için yeni yasa çıkarmaya filan da gerek yok.