YILDIRIM KOÇ’TAN AKP VE EMEKÇİLER KİTABI
Kitapta devlet verilerine dayanılarak 24 yıl içinde Türkiye işçi Sınıfı sayısının 17,2 milyon, oranı ise yüzde 22,6 artmış olduğu belirtiliyor. Buna rağmen, sıcak para ekonomisine dayalı sistem işsizliğe çözüm bulamıyor. Yıldırım Koç, işçi sınıfının hakim sınıflar cephesinde gedik görmeden harekete geçmeyeceğini, gedik olmadan yaşanacak mutlak yoksullaşmanın çürümeye yol açacağını belirtiyor: Sistem yolun sonuna geliyor. Örgütlenin. Her zamanki gibi değil, başarmak için, kazanmak için örgütlenin!
Türkiye tarihi bir dönemeçten geçiyorken Yıldırım Koç’un yeni kitabı "AKP ve Emekçiler" okurlarıyla buluştu. ABD süper güç, AKP yıkılmaz, bu halktan adam olmaz, işçiler cahildir (başbakanın tabiriyle "ayaklar baş olmaz") gibi yargıların gündelik hayatın rutin birer parçası olduğu günümüzde, Yıldırım Koç son kitabıyla önyargıların kırılması adına önemli tespitlerde bulunuyor.
Tespitin de ötesinde sınıf mücadelesini örgütlemenin koşullarının oluştuğunu belirtiyor. Koç, kitapta yaptığı tespitlere ve ulaştığı yargılara, duygusal arzularla değil, TÜIK raporları başta olmak üzere birçok veriye, sosyoloji, tarih, ekonomi, istatistik gibi bilim dallarının merceğiyle bakarak varıyor.
2002-2012 yılları arasındaki on yılın emekçiler cephesinden masaya yatırıldığı eserde, AKP iktidarının emekçiler aleyhine çıkarttığı kanunlar, uygulamalar ve sonuçları üzerinde ayrıntısıyla duruyor. Aynı ayrıntılı tespitler bu on yıllık süreçte sendikaların sorumsuzluğu, yetersizliği, sistemle kurduğu bağlar açısından da yapılıyor.
SİSTEM KENDİSİNİ DÖNDÜREMİYOR
Kitap, AKP’nin iktidar olduğu 2002-2012 yıllarını masaya yatırıyor. Aslında kitapta bu on yıla dair iki fotoğraf görüyoruz.
İlk dokuz yıl ve 2012 ile birlikte başlayan yeni süreç. Yıldırım Koç’a göre;
-Geçen dokuz yıl içinde tüketici kredileri ve kredi kartları ile işçiler, memurlar ve emekliler gelirlerinin çok üstünde harcamalar yaptılar. Bu dönemde araba ve konut satışlarında patlama oldu. Fakat 2012 yılıyla birlikte kredi ödemelerinde zorluklar başladı, bankaların kredi vermesinde ve kredi kartı dağıtımında önemli kısıtlamalar oldu.
-AKP ilk dokuz yıl sağlık alanında izlediği politikalar ile sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırdı. Fakat bunun maliyeti hükümet için kaldırılamaz hale geldi ve 2012’den itibaren sağlık hizmetlerine erişim zorlaşmaya başladı. Örneğin yeşil kart uygulaması kalktı.
-Türkiye’nin her yerine üniversite açıldı. Aileler, üniversiteyi okuyunca çocukları iş sahibi olacak diye sevindi. Fakat gelinen durumda birçok üniversite mezunu işsiz…
İşçi sınıfının harekete geçmesinin ön koşulu olarak mutlak yoksullaşmayı koyan Koç, AKP’nin iktidar olduğu dönemde mutlak yoksullaşma yaşanmadığını, hatta bazı toplum kesimlerinde (asgari ücretliler, emekliler) küçük rahatlamalar olduğunu ifade ediyor.
2012 yılından itibaren mutlak yoksullaşma yönünde bir gelişim başladığını, bu gidişat ile 2012 ve 2013 yıllarında önemli sınıf hareketlerinin gelişeceğini vurguluyor. Sendikalara ve siyasi partilere gelişmelere uygun mücadele yürütülmesi çağrısını yapıyor.
Verilecek mücadelede çelişkilerin doğru tespit edilmesi gerektiğini vurgulayan Koç, karşı cepheyi şu şekilde tanımlıyor:
"…emperyalistler ve ülkemizdeki büyük servet sahibi tekelci kapitalistlerdir. Onların yanı sıra aşiret reisleri, cemaat/tarikat şeyhleri ve toprak ağaları vardır…"
İŞÇİ ARTIYOR, İŞSİZLİK AŞILAMIYOR
Kitapta devlet verilerine dayanılarak 24 yıl içinde Türkiye İşçi Sınıfı sayısının 17,2 milyon, oranın ise yüzde 22,6 artmış olduğu belirtiliyor. Buna rağmen, sıcak para ekonomisine dayalı sistem işsizliğe çözüm bulamıyor.
Yıldırım Koç işsizliğin sebepleri olarak; özelleştirmeleri, hipermarket kuşatması ile esnafın kepenk kapatmasını, 24 Ocak Kararlan ile iç pazarın dış rekabete açılmasını, AB Gümrük Birliği’ne girilerek "rekabet edememe" sürecinin gelişmesini, düşük kur yüzünden ihracatın zayıflayarak ithalatın artmasını, yüksek faiz nedeniyle borç vermenin üretmekten karlı olmasını, doğudan batıya göçü belirtiyor.
İşsizliğin sonuçları olarak da; yoksulluk, cemaat-tarikatların dinsel bilincinin yaygınlaşması ve toplumsal çürümeyi gösteriyor. Türkiye’de kapitalizmin yedek işgücü olarak tuttuğu bilinçli işsizliğin ötesinde bir işsizlik bulunuyor. Öte yandan işçi sayısı artıyor. Bu ters orantılı gerçeğe dair kitapta değerlendirme yapılmıyor.
MONTAIGNE HAKLIYMIŞ
Yazıyı sonlandırırken Yıldırım Koç’un kişiliği hakkında da bir şeyler söylemeliyiz. Yıldırım Koç’un kişiliğini bilgiye duyulan aşk ve bilime bağlılık, alçakgönüllülük şeklinde özetleyebiliriz. Dünyanın gerçek sahipleri olan üreticilere adanmış bir ömür, yazılmış onlarca kitap, binlerce makale, mütevazı bir hayat, mülke değil emekçiye bağlılık, kendisi ile yüz yüze sohbet etmiş birisi olarak tespit ettiğimiz üzere iyi bir dinleyici, iyi bir öğretici..
Montaigne şu tespitinde haklı çıkmış: "İnsanlar başaklara benzer, içleri boşken başlan havadadır, doldukça eğilirler".
Ve ekşi sözlükte öğrencisinin Yıldırım Koç için yaptığı yorum:
"Çocuğu olup olmadığını çok merak ettiğim, varsa çok şanslı olduğunu, olduklarını düşündüğüm yoksa da ‘size baba diyebilir miyim’ demek istediğim, insanı dehşete düşüren bilgi birikimi olan ve bunun yanında insanlığına da gönül rahatlığıyla 10 üzerinden 100 vereceğim değerli insan".
(AKP ve Emekçiler, Yıldırım Koç, Epos Yay., 356 s.)