YIKANMAK İSTEMEYEN ÇOCUKLARA
Dün ekranlan kaplayan 1 Mayıs görüntülerini göz ucuyla izlerken nasıl derin bir yanılsama içinde olduğumuzu gözlemledim. Bahar havasında Taksim´e dört koldan yürüyen yüz binler neyi kutladı.
Dün ekranlan kaplayan 1 Mayıs görüntülerini göz ucuyla izlerken nasıl derin bir yanılsama içinde olduğumuzu gözlemledim. Bahar havasında Taksim’e dört koldan yürüyen yüz binler neyi kutladı.
Bu iktidara ve topluma "biz varız ve biriz" mesajı mıydı? Kürsüde konuşan DİSK Genel SEKRETERİ, "Güzel günler göreceğiz, güneşli göreceğiz, insanca yaşam kurmak için mücadele edenlere selam olsun. Gündüzlerinde bir düzen için susmayacağız, boyun eğmeyeceğiz. Emperyalizme, kapitalizme, sömürüye karşı mücadele edeceğiz" dedi. Bu söylem beni neden heyecanladırmadı? Heyecanlandıramıyor? Serdar Turgut’un, "Ulusal işçi sınıfı yeniktir ve ortadan kalkacaktır" yazısını okudunuz mu? Anglo sakson kapitalizminin Çin-Singapur tarzı otoriter kapitalizme dönüşme haline dair doğru ama eksik tespitleri var Turgut’un. Tehlikeye dikkat çekiyor.
Küresel kapitalizm ve ona eklemlenen yerel iktidarlann, tıpkı Türkiye örneğinde olduğu gibi, bir demokrasi çıkartamadığı ortada. Giderek otoriterleşen, mediokr yığınlar üreten, ‘Ya bizdensin ya onlardan’ düsturuyla hareket eden hibrit ve barbar bir yapıyla karşı karşıyayız. Kim karşı karşıya? Elbette farkındalık üretebilenler. Unsal Oskay, yıllar önce adımızı koymuştu: "Yıkanmak istemeyen çocuklar" Tam da böylesi bir fotoğrafın ertesinde o kitaptan küçük bir pasajı paylaşmak istiyorum. "Köle" olan sıradan insanın, "efendi" olan insanla bir üst kimliği paylaşması bir yanılsamadır ama bu yanılsama "köle" olanın köleliğini yaşamasını kolaylaştınr ve köleliğini yaşarken katlandığı horlanmışlığı, acılan hafifletir.
Bu nedenle, "köle" konumundaki insan, bir yandan "köle" statüsünde olduğunun bilincini taşırken bir yandan da "hemşerilik" gibi yatay konumsal yakınlık kazanma ile elde edilen, hükümdar ya da yöneticinin "adamı olma" gibi ortak kimlik yapınıtılannı gönüllü olarak benimsemeye yönelir! Bunun böyle olmasında en büyük etmen, "köle" olan insanın "bugünden yarma ekmeğini kazandığı" yerin, efendi olanın sahiplendiği, kurduğu, sürdürmeye özen gösterdiği var olan sistem olmasıdır. Bu toplumsal sistemin içinde yer almış olmak, yalnızca "efendi" konumunda olan insan için değil, "köle" konumundaki insan için de barbarlann arasında yaşayan biri olmayı sağlar. içinde yaşanan toplumsal sistemi değiştirmeye kalkışacak olanlara ilk direnenlerin, çoğu zaman, "efendi" konumundakilerden önce bu "köle" konumundakiler (günümüzün alt orta sınıflan, modernleşmenin ve kapitalizmin rasyonelleşmesinin daha alt konumlara ittiği kesimlerin insanları) olması, bu insanların sistem içindeki marjinal konumlarını riske atmak istemeyecek kadar, alt düzeyde bir hayattan başkasına sahip olma şansından yoksun bırakılmaları nedeniyledir. Düşünürsek anlarız, anlarsak itiraz ederiz
SERDAR AKİNAN – AKŞAM