Emeğin Gücü, Emekçinin Yanındayız...
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
ATAKEY
FELDA IFFCO
PERFETTİ VAN MELLE
KRAFT HEİNZ
SAFE SPİCE
SAGRA
İZTARIM
DOĞANAY
KESKİNOĞLU
BARRY CALLEBAUT
BEL KARPER
Cargill
Doğadan
Tarım Kredi Birlik
Bolez Piliç
Badem Su
İzmir Su
Elmacık Atasu
Sek_Süt
Yudum_Yag
ORYANTAL TÜTÜN PAKETLEME
Olin_Yag
NuhunAnkaraMakarnasi
Nestle_Su
Pinar
Savola
Pepsi
Tuborg_Bira
Nestle cereals
Yepaş Ekmek
Yesaş
Mey
Nestle
Mauri_Maya
Lipton_Dosan
Mondelez
TtlTutun
TrakyaBirlik
Tat
Tamek
Sırma Su
Sunel
KristalYag
Knorr_Besan
Kent_Cadbury
Efes
ELİT Cikolata
Erikli_Su
Eti
Evyap
Ferrero
Filiz Makarna
Timtas
Kavaklıdere
ibb kent ekmek
Hayat Su
Haribo
Frito Lay
BAT
Barilla_Makarna
Banvit
Aroma
Ankara Fırınları
Akmina
Alpin Su
Bimbo QSR
Bolca Mantı
BUNGE YAĞ
Chipita Gıda Üretim A.Ş.
Coca Cola
Damla Su
Danone
Dr Oetker
Agthia
02 Temmuz 2018
YENİ REJİMİN EMEKÇİLER AÇISINDAN ANLAMI

Haziran seçimlerinin ardından artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen tek adam rejimine veya Saray rejimine geçiliyor.

YENİ REJİMİN EMEKÇİLER AÇISINDAN ANLAMI

Haziran seçimlerinin ardından artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen tek adam rejimine veya Saray rejimine geçiliyor. Mevcut yönetim sistemi buna göre yeniden şekilleniyor, mevcut hükümetin yetki kararnameleri ile sistemin alt yapısı hazırlanıyor. Önce 16 bakanlık, 9 kurul, 4 ofis kurulması, ardından da atamaların yapılması öngörülüyor. Bütün bu hazırlıkların 9 Temmuz’a kadar sonuçlandırılması gerekiyor, çünkü yeni sistem o tarihte başlıyor. Bu yeni sistemde bürokrasideki kademeler azaltılacak ve yeni görevlendirmeyi tek adam konumundaki Erdoğan’ın kendisi bizzat yapacaktır. 

Sadece atamalar mı? Ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulmasından sorumlu yeni kurullar, yürütmeden sorumlu bakanlıklar ve bakanlıkları ilgilendiren konularda faaliyet yürütecek olan ofisler de tek adamın kontrolünde olacak. Tek adam ayrıca sözü edilen bu kurumsal yapıların koordinasyonundan da sorumlu olacak. Diyeceksiniz ki, seçimler öncesinde de zaten tek adamlık sistemi vardı ve uygulanıyordu. Haklısınız, fiilen durum öyle idi. Burada yeni olan, fiili durumun hukukilik kazanmasıdır. Artık yeni Anayasal düzenleme ile bütçe dâhil tüm ekonomik ve sosyal politikaların oluşturulması, uygulanması, izlenmesi ve denetlenmesi tek adamın uhdesindedir. 
 
Dayanakları nedir? 
 
Geliniz bu tespitlerimizin Anayasal dayanaklarını görelim ve bu dayanakları tartışmaya açalım. 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesinde sıralanan çok sayıdaki fıkralardan birisiyle, sayıları on binleri bulabilecek kamu çalışanının atanmalarına ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenmesi hükme bağlanıyor. Madde metninde üst kademe kamu yöneticisi denilmekte ancak uygulamada bu tanımın kapsamı geçmiş idare tarzı örnekleri gösteriyor ki giderek genişleyecek. Yani bu çalışanların (bürokratların) geleceği tek adam konumundaki Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında olacak. 
 
Kanunun 15. maddesiyle bütçeyle ilgili düzenleme yapılıyor. Bu düzenlemeyle bütçe hazırlama ve sunma yetkisi Cumhurbaşkanına veriliyor. Bütçenin Genel Kurulda görüşülmesi ve onaylanması sürecinde tuhaflıklar var. Burada kim savunacak bu bütçeyi belli değil. Bu konu düzenlenmemiş. Düşünsenize! Bütçeyi birisine hazırlatıyorsunuz, Cumhurbaşkanına sorumluluk veriyorsunuz, Cumhurbaşkanı o bütçeyi Meclise sunuyor fakat milletvekillerinin muhatabı Cumhurbaşkanı değil. Acaba Meclisin karşısındaki muhataplar, Sarayın bürokratları mı olacak? O zaman da siyasi sorumluluk taşımayan kişiler Meclise muhatap kılınmış olacak. Bir diğer soru, Cumhurbaşkanı bütçeyi nasıl izleyecek? Padişahlar hani bazen halkla görüşmeleri perde arkasından izlermiş. Bunun gibi bir şey mi olacak; Bütçe Meclis’te tartışılırken ‘Efendim hazırladığınız bütçe şu an komisyonda görüşülüyor, buyurun perde arkasından izleyebilirsiniz’ denecek her halde. Bütçe hazırlama ve sunma yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesi, beraberinde bugüne kadar çok ciddi bir şekilde zedelenmiş olan bütçe hakkını kullanılamaz hale getirecektir. 
 
Bütçe hakkının kazanılması mücadelesinde halk, önce vergi hakkını sonra da harcama yapılmasına ilişkin yetkiyi elde etmiş, bütçenin yıllık onanması sisteminin kabulüyle de bütçe hakkı bugünkü şekline kavuşmuştur. Dolayısıyla bütçe hakkının gelişimi ilgili yazında üç aşamada incelenmektedir: Vergi alma hakkı, harcama yapma hakkı ve yıllık bütçeyi onama hakkı. Vergi alma hakkı, yöneticilerin saldıkları ağır vergilere karşı gelişen tepkiler ve ardından ortaya çıkan isyanlar sonucunda elde edilen bir haktır. Mutlak monarşilerin tüm engelleme çabalarına rağmen, halkın diretmesi sayesinde bu hak ortaya çıkmıştır. Bu çetin mücadeleler sonucunda vergilerin parlamento tarafından onama hakkı elde edilmiştir. İngiltere’de Avam Kamarası (Common Council) adını taşıyan genel meclisin onayı olmaksızın vergi alınmaması 1215 tarihli Büyük Özgürlükler Sözleşmesi (Magna Carta) ile mümkün olmuştur. Batıda bütçe hakkının ilk aşaması olan vergi alma hakkına ilişkin ilk yazılı belge bu sözleşme olmuştur. Bu değişiklikle insanlığın uzun yıllar mücadele vererek kazandığı bütçe hakkı Türkiye’de daha da geriye gidecektir. Yani Magna Carta kazanımı büyük bir darbe yemiş olacaktır. Çünkü bu değişiklikle Meclis devre dışı bırakılıyor. Meclis adeta işlevsiz hale getiriliyor. Yani Magna Carta’yla birlikte Meclise verilmiş bu yetki, halkın temsilcilerinden alınıp tekrar tek adama iade edilmiş oluyor. Bütçe hakkı toplumdan, Meclisten çıkıp tekrar güçlü otoriteye geri dönmüş oluyor. Böylece bütçe hakkına ölümcül bir darbe indirilmiş oluyor. Tabii böyle bir durumda, Meclis adına denetim yapmakla görevli Sayıştay’ın bütçe denetimi de Meclis devre dışı kaldığı için anlamsızlaşmakta ve geçersiz kalmaktadır. Bu düzenlemeyle Anayasa değişikliği öncesinde oluşturulan Varlık Fonu’nun yarattığı paralel bütçe ve hazineyle birlikte Cumhurbaşkanının iki tane bütçesi iki tane hazinesi olacak. Böyle bir şey olabilir mi? Üstelik paralel! Paralel devletle, paralel örgütlerle mücadele edilen bir dönemde, bütçesi paralel, hazinesi paralel, böyle enteresan yapı ile karşı karşıya kalmış olacağız. 
 
Kanun yürürlüğe girmezse ne olur? 
 
Bütçe düzenlemesiyle ilgili bir diğer nokta, bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde ne olacağı sorusudur. Düzenlemeye göre bu durumda, geçici bütçe kanunu çıkarılıyor. Geçici bütçe kanununun çıkarılamaması durumunda ise, yeni bütçe kanunu kabul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırılarak uygulanıyor. Yani Cumhurbaşkanının hazırlayacağı bütçeye Meclis onay vermezse, reddetse dahi Cumhurbaşkanı hiç bir sıkıntı yaşamayacak. Otomatikman bütçe ödenekleri yeniden değerlendirme oranında artacak. 
 
Yeniden değerlenme oranı yeni üretici fiyatları endeksi (YÜFE) üzerinden hesaplanıyor. Bütçenin Meclise sunulduğu yılın Ekim ayından 12 ay geriye gidiliyor ve dönemin ortalama endeks değeri bulunuyor. Sonra bir önceki yılın da aynı şekilde 12 ay geriye gidilerek ortalama endeks değeri hesaplanıyor. Bu iki değerden gidilerek yıllık YÜFE yüzde artışı bulunuyor. Bu orana yeniden değerlendirme oranı deniliyor. İşte, bütçe ödenekleri bu oran kadar artırılarak yeni bütçe ödeneklerine ulaşılıyor. Bu oran nereden çıktı derseniz, bizim mevcut sistemde de var. Bilindiği üzere, yılbaşında "maktu vergiler ya da trafik cezaları, pasaport ücretleri, pul parası, çöp vergisi şu kadar arttı" deniliyor. İşte o artışlar yeniden değerlendirme oranı kadar oluyor. Şimdi bunu bütçenin bütün kalemlerine getiriyorlar. 
 
Tek adamın belirleyici olduğu bu Yeni Rejim ‘in ekonomi ve sosyal politikalara ilişkin unsurların nasıl şekillendirileceği ise, Kanunun 8. maddesinde yer alan bir fıkrayla bütünüyle tek adam, Cumhurbaşkanının iradesine bırakılıyor. Bu fıkrayla ‘sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler’ konusunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılması yetkisi veriliyor. Aklınıza sosyal ve ekonomik haklara ilişkin hangi konular geliyorsa, Cumhurbaşkanı her bir konuda rahatlıkla bir kararname çıkarabilecek. Hiç kuşkunuz olmasın bunların büyük bir çoğunluğu emeğin kazanılmış haklarının tasfiyesine yönelik olacaktır. Akla ilk gelenler, kamuda istihdamın esnekleştirilmesi çalışmalarının sonuçlandırılmasıyla 657’ye tabi istihdamın tümüyle tasfiye edilmesi ve kıdem tazminatı fonunun kurulması. 
 
Bu düzenlemeler, kamu çalışanlarının iş güvencelerinin ve tüm ekonomik ve sosyal hakların "Türkiye Anonim Şirket(A.Ş) gibi yönetilmelidir" diyen tek adamın iradesine tabi olacağını gösteriyor. Çünkü hem Reis hem de partisi AKP ülkeyi, üzerindeki varlıklarıyla birlikte A.Ş olarak görmekte, ülke vatandaşlarını da bu A.Ş’nin emekçileri gibi rejimine uygun çalıştırmayı amaçlıyor. Yeni Kamu İşletmeciliği(YKİ) modeli artık siyasal rejim alanına taşınmıştır. YKİ modeli; modelin ayrıntısı için "Başkanlık Sisteminin Ekonomiye Etkisi" başlıklı çalışmamıza bakılabilir. Çalışma, Türkiye Barolar Birliği’nin 336 nolu kitabında yer alıyor.
 
Devlet bir yandan kamu hizmeti üretimi alanında küçültülürken öte yandan özel sektör gibi üretim yapmaya zorlanıyor. Bu model ile devlet girişimcilik ruhuyla harekete geçen, piyasa ile uyumlu ve müşteri odaklı kamu hizmeti üretiminin hem de kamu hizmeti üretiminde rol alan kamu emekçilerinin piyasa ilişkileri içine çekilmesi yönündeki girişim ve uygulamaları tüm hızıyla sürdürülmekte. Bir yandan kamu hizmetleri müşteri konumuna getirilmiş yurttaşların satın alma güçleri ölçüsünde yararlanabilecekleri (parayı veren düdüğü çalar özdeyişini çağrıştıran "kullanan öder" ilkesi gereği) bir piyasa malına dönüştürülürken diğer taraftan kamu personel rejimi bu dönüşüme uygun ve uyumlu çalışır hale getirilmekte. Bu Yeni Rejim ‘de ülke AŞ, tek adam CEO, ülke vatandaşlarını da bu A.Ş’nin emekçileri konumundadır. Muhalefet ne yapmalı? Artık toplumsal muhalefet bu yeni konumlanmaya göre daha sınıfsal bir zemine taşınmak zorundadır. Böylesi bir zeminde mücadele ise hiç kuşkusuz eskisinden daha sert ve çetin olacaktır…
DİĞER HABERLER
CUMHURİYET KADINLARI POLONEZ’DE BULUŞTU
CUMHURİYET KADINLARI POLONEZ’DE BULUŞTU

Polonez işçi direnişi seksen günü geride bıraktı.

TÜRK-İŞ’TEN ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞ FARKLARI AÇIKLAMASI
TÜRK-İŞ’TEN ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞ FARKLARI AÇIKLAMASI

Milyonlarca çalışan asgari ücret zammını merakla beklerken Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda işçi kesimini temsil eden Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay asgari ücrete dair açıklamalarda bulundu.

TÜİK DUYURDU: ÜLKEDE SORUN YOK
TÜİK DUYURDU: ÜLKEDE SORUN YOK

Yoksulluk azaldı, işsizlik düştü, istihdam artıyor. TÜİK’in çektiği fotoğrafa göre ülke Norveç ile Almanya arasında bir yerde yer alıyor. Üstelik TÜİK bu tabloyu sanayi üretiminde yaşanan rekor düşüşe, durdurulamayan enflasyona rağmen kamuoyuyla paylaşıyor.

2.2 MİLYON KİŞİ DAHA İŞİNİ KAYBETTİ
2.2 MİLYON KİŞİ DAHA İŞİNİ KAYBETTİ

Üretimdeki yavaşlama ile iş bulma umudunu yitirenlerin sayısı artarken bir yılda 2.2 milyon kişi işsiz kaldı. Dar tanımlı verilerdeki düşüşe rağmen gerçek işsizlik hızlandı.