YATAĞAN DİRENİŞİ’NDEN TÜRKİYE’YE BAKMAK
24 Ocak´ta Ankara´daki özelleştirme karşıtı eyleme katılmak isteyen Yatağan işçilerinin Muğla´dan çıkışı engellendi, ancak Başkent´teki eyleme başta Zonguldak´tan gelen maden işçileri olmak üzere Türk-İş, DİSK, KESK, TMMOB gibi çeşitli emek ve meslek örgütleriyle sol eğilimli siyasi partilerin katılması sonucu, protesto gösterisi gerçekleşti.
24 Ocak’ta Ankara’daki özelleştirme karşıtı eyleme katılmak isteyen Yatağan işçilerinin Muğla’dan çıkışı engellendi, ancak Başkent’teki eyleme başta Zonguldak’tan gelen maden işçileri olmak üzere Türk-İş, DİSK, KESK, TMMOB gibi çeşitli emek ve meslek örgütleriyle sol eğilimli siyasi partilerin katılması sonucu, protesto gösterisi gerçekleşti.
Yatağan bölgesindeki termik santral ve kömür ocaklarının özelleştirilmesine karşı mücadele eden Maden-İş ve Tes-İş sendikalarının üyelerinin otobüslerine Yatağan çıkışında el kondu, bunun üzerine yaklaşık iki bin işçi, gece soğuğunda 40 kilometreyi yürüyerek Muğla merkezine geldi.
Maden-İş Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin, "Bize yapılan muamele, hem seyahat özgürlüğümüzün, hem de toplantı ve ifade hakkımızın engellenmesidir. Bu faşizan bir uygulamadır. Bu durum, AKP’nin işçiden çekindiğini gösteriyor. Talimat İçişleri Bakanlığı’ndan gelmiş. İnsanlar sağlığından oldu, soğuk gece koşullarında alt-yedi saat yürüdük. Yılmayacağız, özelleştirme karan iptal edilinceye kadar mücadelemiz sürecektir" diye konuştu.
Ankara’daki eyleme Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın katılıp konuşma yapması da dikkati çekti. Başbakan Erdoğan’la ciddi bir yakınlığı bulunan Türk-İş Başkanı Atalay’ın konuşması sırasında "Yatağan özelleştirmesini bu hükümete yaptırtmayız, bu problemi yaratanlardan 30 Mart’ta sandıkta hesap sormak sizin de, bizim de boynumuzun borcudur" demesi, tabandan gelen mücadelenin yöneticileri de belli bir tavra zorladığını göstermektedir.
Zonguldak maden işçileri, kendi bölgelerindeki Çatalağızı termik santrali hakkında da özelleştirme kararı bulunması nedeniyle Ankara’daki eyleme yüksek bir düzeyde katıldılar. Madencilerin yanı sıra tabanın temsilcisi konumundaki Türk-İş Ankara Şubeler Platformunun kitlesel katılımı da son derece önemliydi. Bu eyleme DİSK, KESK ve meslek örgütleri de belli bir düzeyde destek verdi. Yatağan eylemi, 2010 yılındaki TEKEL direnişinden sonra en büyük işçi eylemlerinden biri sayılır. Tütünün özelleştirilme süreci 2001 yılında başlamasına rağmen TEKEL işçilerinin mücadelesi, güvencesiz bir çalışma biçimi olan 4/C’ye geçirildikleri 2009 yılından sonra söz konusu oldu. TEKEL direnişi işçi sınıfı tarihinde önemli bir mücadeledir, ancak hedefi 4/C’nin iptaline dönüktü, tüm işçi sınıfını kapsayıcı bir hedefi yoktu. Aynca Türk-İş başta olmak üzere diğer işçi ve memur konfederasyonlarının 26 Mayıs 2010’daki genel eylem (genel grev) karannı yerine getirmemesi, TEKEL direnişini tam bir başarıya ulaştıramadı. Yatağan direnişi, cepheden özelleştirmeyi hedef alarak sınıfı daha fazla birleştirici bir nitelik taşıyor. Özelleştirmeye, güvencesizliğe, taşeronlaşmaya karşı ortak bir mücadele hattının oluşturulmasında daha etkili olabilir. Bu direnişin kamu mallarına sahip çıkma, bağımsızlık, Cumhuriyet değerlerini koruma gibi nitelikleri de bulunuyor. Bir süre önce 1930’lar Avrupa’sından verdiğimiz toplumsal mücadele örneklerini dikkate aldığımızda, emek hareketinin birleştirici bir örgütlenme sürecine girmesi, sınıfın somut ihtiyaçlarından ve toplumsal sorunlardan kaynaklanan bir mücadele stratejisi izlemesi ve nihayetinde siyasal hedefi bulunan bir hatta ilerlemesi, AKP’nin gerici, faşizan uygulamasına karşı en güçlü barikatı oluşturacağı gibi yeni bir alternatifi de ortaya koyabilecektir…