YASADIŞI GÜÇ
Başbakan Erdoğan hafta sonu TEKEL işçilerini bir kez daha tehdit etmekte hiçbir sakınca görmedi. Konuşmasının süslü cümlelerine aldırmayın. İşçinin anlayacağı dille, “Ben lütfettim, özelleştirme sonrası işyerinizi kapatıp sizi işten attığım halde, canımın istediği bir özel statüde geçici işçi olarak çalıştırmak üzere yeniden işe alma kararı verdim.
Halkoyunun büyük çoğunluğu ile yasal iktidar, bakan, başbakan olmak, Meclis çoğunluğunu milletin değil, kendi vekili olarak elinde tutmak, demokratik düzen, hukuk, yasadışı güç kullanma hakkı verir mi?
Başbakan Erdoğan’ın geçen hafta sonu, sıcak gündeme ilişkin görüş, iktidar icraatlarına ilişkin açıklamalarında, yine sayısız yasadışı içerikli, demokratik hukuk devlet düzeninin ilkelerini yok sayan, “Ben ne istersem, nasıl istersem olur. Karşı duranı yakarım..” diyen, üstüne üstlük haklı tarafları haklarını savunmada caydırıcı, tehdit içerikli dayatmalar vardı. Ya oy çoğunluklu güçlü iktidar sürecinin kısalıyor olmasının kaygısı ile ya da yeterince cepheleşildiği, devlet kurumlarının ele geçirildiği, ele geçirilmesi hedef olarak öngörülmüş kalanlar için de güç kazanıldığı varsayımı ile, giderek daha sınır tanımaz, pervasız adımlar atmak istemenin hırsı ile, kural tanımazlığın, tehdidin dozu arttırılmış olarak..
Başbakan Erdoğan hafta sonu TEKEL işçilerini bir kez daha tehdit etmekte hiçbir sakınca görmedi. Konuşmasının süslü cümlelerine aldırmayın. İşçinin anlayacağı dille, “Ben lütfettim, özelleştirme sonrası işyerinizi kapatıp sizi işten attığım halde, canımın istediği bir özel statüde geçici işçi olarak çalıştırmak üzere yeniden işe alma kararı verdim. Size süre tanıdım. Bu işi kabul etmezseniz, size ömür boyu kamuda başka bir iş yok, sigorta hakkınız yanacak, eyleminizi dağıtacağım, aileleriniz perişan olacak..” diyordu.
***
Dün Başbakan’ın tehdit olarak dayattığı süre dolacağı için, işçiler ve sendikaların yasadışı, hukuk dışı çalıştırmaya ilişkin 4/C’ye itirazlarının özü incelenemeden önce, yine tarafların isteğine bağlı olarak Danıştay 12. Dairesi başvuru süresine ilişkin yürürlük maddesi için yürütmeyi durdurma kararı vermek gereğini duydu. Erdoğan hükümetinin 4 Şubat günü Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararının özünden hukuk dışılığı incelenemeden önce, işçilerin mağdur edilmemeleri için verilen ara karar, Başbakan’ın “son gün” tehdidini ortadan kaldırdı. Yani TEKEL işçileri halen işsiz olarak işsizlik sigortası, sağlık hizmetlerinden yararlanma, kamudan iş isteme, doğal olarak direnme haklarını koruyorlar..
Erdoğan hükümetinin daha önce kamuoyundan gizli kaldığı için bilemediğim 4/C kararnamesine dayalı olarak, 4 Şubat tarihinde yayımlamış olduğu Bakanlar Kurulu kararını görür görmez sizlerle gerçeği paylaşmaya çalışmıştım. Bu köşeden ve televizyon ekranlarından Başbakan Erdoğan’ın gerçeği sakladığını, kamuoyu ve işçileri “emekliliğe kadar iş sözü” ile aldatmakta olduğunu söylemiştim. 15759 sayılı Bakanlar Kurulu kararı TEKEL işçilerine sadece bu yıl içinde geçerliliği olacak 11 aylık çalışma, bir aylık tazminat hakkı tanıyordu. TEKEL işçilerinin daha önceki kazanılmış, yasal haklarını unutun, gelecek yıl için yeniden işe alınmaları keyfe keder, yeni karar gerektiriyordu. TEKEL işçileri de zaten emekliliğe kadar kamuda, sigortalı, güvenceli iş için direniyorlardı. Başbakan Erdoğan’ın televizyon ekranları önünde verdiği sözün yasal karşılığı, dayanağı ortada yoktu.
Bana sorarsanız 4/C kararnamesinin yasal çalıştırma düzenine aykırı olması, kamuda işçi ya da memur çalıştırmaya ilişkin yasal düzenlemelere aykırı olması, yargı davasına konu olan boyutu işin sadece bir yanı. Başbakan Erdoğan bir yıllık çalışmayı öngören bir kararname ile sürekli işçi çalıştıracağı sözünü verirken asıl, yasalara karşı hile yöntemiyle bir Başbakan’ın asla işlememesi gereken bir başka suçu, güvenilir olmanın da ötesinde işlemiş oluyor..
***
AKP’nin demokratikleşme bahaneli, ideolojisi doğrultusunda Cumhuriyetin, laikliğin çatısını kıracak, rejim değişikliğinin önünü açacak anayasal düzen değişikliği özlemi, girişimleri yeni değil. Her gündeme geldiğinde, öne çıkarılan metinler bağlantılı yapılmış tartışmalar, sağduyulu uzlaşmayı getireceğine cepheleşmeyi bilediği için artık ne olup bittiğini haklı kaygıları nedeniyle anafikir olarak özümsemiş Cumhuriyet okuruna bir daha, bir daha uzun uzun anlatmaya çalışmak çok da zorunlu değil. Bence Başbakan Erdoğan’ın yeni anayasa değişikliği girişimlerini kamuoyuna sunuşundaki dayatmacılık, yeni ürkütücü bir boyut…
Mart ayı içinde Meclis’e getireceklerini, istenen çoğunluğu sağlayamazlarsa da referanduma gideceklerini, arkasından yargıyı ele geçirme amaçlı yasal düzenlemelerin geleceğini yine padişah yetkileri ile donatılmış bir diktatör edası ile açıklıyor… Lütfedip ilgili yargı, siyasi kurumlarından görüş istemişler. Onlar hadlerini bilmeyerek karşı çıkmışlar. Yasama yetkisi, Meclis çoğunluğu bağlantılı kendilerinde olduğuna göre nasıl karşı durabilirlermiş… Demokrasilerin, yasalar için gerekli, anayasal değişiklikler için olmazsa olmazı uzlaşma arayışlarını reddederek… Yarattıkları tehlikeli cepheleşmeyi, rejimin içeriğinin, demokratik kurumların, yasama yürütme yargı bağımsızlığı ilkelerinin korunabilmesi kaygılarını.. yok sayarak…
ŞÜKRAN SONER soner@cumhuriyet.com.tr