“İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” sadece işçinin iş güvencesini yok edecek ve çalışma hayatını karartmayacak, Anayasanın sağladığı sendikalaşma özgürlüğüne, toplu sözleşmeden yararlanabilme hakkına da zarar verecek. Ayrıca kıdem tazminatını tümüyle yok edecek, emekli olabilmek neredeyse imkânsız olacak.
TECRÜBENİN TASFİYESİ
Kıdem tazminatına zarar vermeye kalkan her niyet, hatta her dedikodu, binlerce, bazı dönemlerde ise on binlerce işçinin emekliye ayrılmasına yol açtı. Her sektörden, her meslekten, her uzmanlık dalından tecrübeli işçiler… Kıdem tazminatlarının zarar göreceğinden korkmasalar, daha çalışacak, üretime katkıyı sürdürecek, ekonomiye yaralı olmaya devam edecek on binler…
Korkutulan bunca işçi, her defasında tecrübeleri ile kenara çekiliyor, birikimlerini üretimin dışına çıkarmaya mecbur ediliyor.
Yine öyle olacak, öyle oluyor yine. Emeklilik dilekçesi kuyruğuna girdiler bile.
Şu derinleşen ekonomik bunalımda, şu ekonomiyi tarumar eden virüs ortamında, daha çok üretime, daha çok üreticiye mecbur olduğumuz şu sırada, işçi sınıfının kıdem tazminatını yok etmeye kalkan işverenler ve yasa teklifini hazırlayanlar, tecrübeyi de kıyıma uğratıyorlar. Akıl kârı mıdır bu?
KOLEKTİF ÜRETİME DARBE
Vahşi kapitalizmin icadı performans sistemi, esnek çalışmalar, döner sermaye çarkları, velhasıl işçiyi kör rekabete sokan icatların hiçbiri, kolektif üretimin eline su dökememiştir. Kısa günün kârı olarak sağlanan geçici üretim artışları, öte üretim süreçlerine daha büyük zararla vermiştir hep.
Küçük düşünmeyi tercih eden kimi işverenler, yine böyle bir cinlik peşindeler ve ne yazık ki yasa teklifi verecek kadar milletvekilini de ikna etmiş görünüyorlar.
İŞYERLERİNE HUZURSUZLUK MAYINI
Belirli süreli çalışma biçimi, tecrübeyi kaçırtmakla kalmıyor, birikimlerini birbirine ekleyerek daha büyük kapıları açabilecek olan işçileri, kör rekabete, birbirine düşmeye zorluyor.
Üç kuruş daha kâr etmekten başka bir şeyi düşünmeyen işveren modeli, üretimi ve gelişmeyi zarara sokuyor, bütün işyerlerine huzursuzluk mayını döşüyor.
İşveren sendikaları sık sık paraya kıyıp araştırmalar yaptırıyorlar. Bir araştırma daha yaptırsınlar. Kör rekabet, kıdem tazminatını ve iş güvencesini yok etmek, emekli olabilme süresine darbe vurmak, ruhsal dünyaları zehirlemek, üretim kalitesini, üretim miktarını ve ülke ekonomisini nasıl etkileyecek görsünler.
İŞ KAZALARINA DAVET
Araştırmalar gösterir ki, huzursuzluk ve dalgınlık, iş kazalarına yol açmaktadır.
Geleceği elinden alınan, ruhsal dünyası zehirlenen işçinin daha çok kaza yapmasının, sakatlanmasının ya da ölmesinin, işçinin kusuru olmayacağı açık değil mi?
Kim alacak bunun vebalini?
TOPLUMSAL HUZURSUZLUK
70’lere kadar bir işçi, emekli olduğunda ev alabilirdi. Amerikan darbeleri kuşa çevirdi. Yine de elinde avucunda kalan istisnai olanaklardan biridir kıdem tazminatı. Çocuklarını onunla okutur, oğlunu kızını onunla evlendirir. Ve bir ömür boyu (kuşa çevrilse de) bu parayı bekler işçi.
Şimdi ise ucundan kıyısından bile değil, tümüyle yok edilmek isteniyor.
Milyonlar, milyonlar…
Sendika hakkından mahrum edilmek, toplu sözleşmelerden uzak tutulmak isteniyor.
Bu bireyin değil, milyonların, aileleriyle on milyonların mutsuzluğudur. Toplumsal huzur risk altında, farkında mıyız? Ulusal birliğe, milletçe kenetlenmeye mecbur olduğumuz sırada, akıl işi midir bu?
15 TEMMUZ ŞEHİTLERİ İŞÇİLERDİ
Ülkemizi Amerikan emperyalizmine esir etmeye kalkan 15 Temmuz darbe girişimine, bedenini, canını kim siper etti?
Bakın 15 Temmuz şehitlerine, Mehmetçiği, polisi ve işçiyi göreceksiniz. Başka da kimseyi göremezsiniz. İşçi sınıfının köleleştirilmesini, kıdem tazminatının yok edilmesini isteyen tuzu kuru burjuvalar ise, bırakalım şehit olmayı, saklanacak delik aradılar. Ülkeyi karanlıktan, parçalanmaktan kurtaran işçi sınıfını köleleştirmeye, kıdem tazminatını yok etmeye kalkmak, yakışır mı bu ülkeye? Yasa teklifini görüşecek vekiller bütün bu gerçekleri iyi düşünmeliler.
Bir de milletin köleleştirilmesine, ulusal birliğin zarar görmesine sevinecekler var.