YARGITAY’DAN EMSAL OLUŞTURACAK KARAR
Bir işçi eylemine ilişkin yerel mahkemenin verdiği kararı değerlendiren Yargıtay, barışçıl olmak şartıyla iş yerinde yapılan toplu eylemlerin iş akdini fesih nedeni sayılamayacağına dikkat çekti.

Liman-İş Sendikası’nın Yargıtay’a taşıdğı davadan emsal oluşturacak bir karar çıktı.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri ile Türkiye’nin Avrupa Sosyal Şartı’nda çekince koyduğu ilgili maddeye gönderme yapılarak verilen kararda, grev hakkı Türkiye’nin onayladığı ve doğrudan uygulanırlık kazandırdığı uluslararası belgelere uygun hale getirilerek geniş bir biçimde tanımlandı, barışçıl olmak şartıyla toplu eylem hakkının da yasadışı olmadığı belirtildi.
Buna göre bir işveren, bir işyerinde işçilerin ekonomik ve sosyal durumunu etkileyen uygulamalara yönelik olarak yaptığı kısa süreli protesto eylemlerini yasadışı olarak niteleyemeyecek ve İş Kanunu’nun 25. maddesine göre, haklı nedenle fesih hakkını kullanamayacak.
OLAY SÜRECİ
Karar sürecine giden olay şöyle gelişti: Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği AŞ.’de çalışan işçiler, kendileri yerine işçi alınacağı duyumu üzerine 24 Şubat 2013 tarihinde kısa süreli iş bıraktı. İşçiler, limanın A giriş kapısını da iş makinaları ve konteynır ile kapatarak, yeni işçileri taşıyan otobüslerin işyerine girişini engelledi. İşveren bu eylemin "iş güvenliğini tehlikeye düşürdüğünü" ve "kanunsuz greve çıkıldığını" gerekçe göstererek 22 işçinin iş aktini 1 Mart 2013 tarihinde feshetti.
Ancak sendika ile işveren arasmda yapılan görüşmelerde 18’i işe yeniden alındı, geriye kalan 4 işçi için Mersin 3. İş Mahkemesi’nde işe iade davası açıldı. Ancak mahkeme, bu davayı reddetti ve dava sendika tarafmdan Yargıtay’a taşındı.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararmı bozdu ve işe iade kararı verdi. Daire kararda, Anayasanm 90. maddesine dayanarak onaylanmış uluslararası sözleşmelerle iç mevzuatın çeliştiği konularda, uluslararası sözleşmenin hükmünün geçerliliğine işaret etti. Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Sosyal Şartı’nm ikinci bölümünün 5 ve 6. maddelerini onaylamadığına dikkat çekilen kararda, buna karşın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye’ye ilişkin kararlarmda şartm ilgili hükümlerini uyguladığı hatırlatıldı.
DEMOKRATİK HAK
Daire, ILO Yönetim Kurulu Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi kararlarına da şöyle doğrudan gönderme yaptı: "ILO’nun denetim organlarına göre; grev hakkı yalnızca toplu iş sözleşmesinin imzalanması ile çözülebilecek endüstriyel uyuşmazlıklarla sınırlı değildir.
İşçilerin grev hakkı vasıtasıyla korudukları mesleki ve ekonomik menfaatler sadece daha iyi çalışma koşulları veya mesleki nitelikteki toplu taleplere ilişkin değildir. Ayrıca işçileri doğrudan ilgilendiren ekonomik ve sosyal politika sorunları ve işletmenin karşıladığı problemlere yönelik çözümleri de içerir.
Hükümetin ekonomik politikasının sosyal ve istihdama ilişkin sonuçlarmı protesto eden ulusal grevin yasal olmadığına ilişkin açıklama ve grevin yasaklanması, örgütlenme özgürlüğünün ciddi ihalili niteliğindedir."
Yargıtay, Avrupa Sosyal Şartının Türkiye tarafından onaylanmayan 6/4 maddesine, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi ve ILO Sözleşme ve ILO Yönetim Kurulu Örgütlenme Özgürlüğü Komitesi kararlarına işaret ederek, işçilerin iktisadi ve sosyal çıkarlarını koruma ve düzeltme amacı taşıyan işyerinde yapılan bu eylemin uluslararası normlar uyarınca demokratik bir hakkın kullanımı niteliğinde olduğunu, yasadışı eylem olarak değerlendirilemeyeceğini, toplu eylemde bulunmanm işverene haklı nedenle fesih hakkı vermeyeceğini belirterek yerel mahkemenin kararmı bozdu ve işe iade kararı verdi.
‘İşçi İçin Büyük Kazanım’
Dava avukatı Derya Demir, Yargıtay’ın verdiği kararı Aydınlık’a değerlendirdi. Kararı, "işçi eylemleri açısından büyük bir kazanım" olarak niteleyen Avukat Demir şunları söyledi: "Bu karar demokratik ve iyi niyetli eylemler nedeniyle işçilerin iş akitlerine son verilmesinin önüne geçme yönünde önemli bir adımdır.
Grev ve toplu bir şekilde demokratik eylem yapma hakkının bu denli açık ve geniş bir yorumunun işçi mücadelerinin tamamı açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Grev hakkına dair bu genişlikte bir kararla karşılaşmadığımı söyleyebilirim.
Öte yandan özellikle 2003 yılından bu yana işçilerin tüm kazanılmış haklarının bir bir ellerinden alındığı bir dönemden geçiyoruz. Neoliberal politikalar çerçevesinde emek piyasalarının yeniden yapılandırılmasına yönelik, işçi sınıfı aleyhine atılan birçok adımın yanında böyle bir zamanda bu yönde bir kararın verilmesinin öneminin altını çizmek isterim.
Zira işçi sınıfı nezdinde mücadele başlığının geriye çekildiği, hukukun güvenilmez bir hal almaya başladığı bir dönemden söz ediyoruz. Bu açıdan bakıldığında işçi sınıfı mücadelesi açısından önemli bir karara sahip olduk, umarım ki bundan sonra Yargıtay bu yöndeki kararlarını sürdürür ve barışçıl toplu eylem yapmanın demokratik bir hak olduğu fikri ülkemizde yerleşik hale gelir."