Bugün bayrama denk geldi yazım. O yüzden yazının sonunda değil başında bayramınızı kutlamak istiyorum. Biliyorum kimsenin ağzının tadı yok bu bayramda ama bayramlar hep umutların dirileştiği günlerdir. Küslerin barıştığı, herkesin güldüğü, büyüklerin ziyaret edildiği, küçüklerin sevindirildiği güzel, güneşli günlerdir. Her ne kadar eski bayramlar desek de geleceğe umudun büyütüldüğü günlerdir. Ekonomik ve siyasi krizin giderek derinleştiği, yangından mal kaçırıcasına seçime sürüklendiğimiz günlerde Ramazan Bayramını karşılıyoruz. Umuyorum ve diliyorum ki bu bayram ülkemiz için aydınlık günlerin başlangıcı olsun.
Diliyorum ki, sandık başına gittiğimiz zaman hepimiz için aklımız ve vicdanımızla karar vereceğimizin müjdecisi olsun. Birliğimiz, dirliğimiz güçlü olsun, bayramınız kutlu olsun.
Alışık olmadığımız bir seçime gidiyoruz. Bu defa cumhurbaşkanı adayları alanlarda. Her biri kıraathaneden tutun da, çaya, keke, kek fabrikasına kadar vaatleri sıralıyor. Ama daha çok mahalledeki Ayşe teyzeyle, Fatma teyzenin kavgası gibi bir o söylüyor, bir diğeri.
Memleket yangın yerine dönmüş, millet bahçesi mi olsun, kıraathane mi onu tartışıyoruz. Oysa giderek yükselen dövizi, rakamla kağıt üstünde büyüyen ama gerçekte gerileyen sanayiyi, işsizliği konuşmalıyız. Dövizdeki yükselişin önüne geçilemiyor ve Türk parasına olan güven giderek zayıflıyor. Yastık altındaki altınla, dolarla, avroyla ekonomiyi canlandırma çabası komik olmaktan öte gidemiyor.
Görünen o ki, ekonomide krizle birlikte işsizlik de bağıra bağıra geliyor. Bizi ise bu saçma seçim gündemiyle kandırıyorlar. Ben seçimden sonra ne olacağını konuşmak gerektiğini düşünüyorum.
EKONOMİYE BOTOKS DEĞİL BYPASS ZAMANI
Kalbe giden ana damarlar tıkalıyken botoks yaptırmak kadar anlamsız ve yanlış işler yapılıyor. Önce damarı açmak gerekmiyor mu?
Eyyy hükümet, eyyy muhalefet, işsizlik geliyor haberiniz var mı? Tokmağı eline alan vuruyor da vuruyor davula. İşçinin ekmek, üreticinin kazanç, sanayicinin üretim derdi varmış kime ne?
Bir işçinin bir yıl önce sofrasına koyduğu ekmek bugün yüzde 17 daha küçülmüşse seçimden sonra ne olur düşünmek gerek. Artık şapkayı önümüze koymak gerek ve üretimi ne yapıp yapıp artırmak gerek.
AKP hükümeti eğer seçimden galip çıkarsa hepimizi ağır yaptırımlar bekliyor kesin. Zaten gelen ağır dalga yüzünden değil mi bu erkenci seçim. Bu yazın bitimini bile beklemeden iki ayağı bir pabuca sokmak bundan değil mi? Ağır kriz eğer seçimden önce yaşansaydı ne hükümetleri, ne cumhurbaşkanlıkları kalırdı. Peki ya sonrası?
Sonrası için kimin planı var? İşletmeler bir bir kapatılırsa, işsizlik çığ gibi büyürse ne olacak?
Söyleyelim; OHAL devam edecek, kimsenin gıkını bile çıkarmasına izin verilmeyecek, kriz yine işçiyi yani garibanı vuracak. Ama ondan öte bu ülke kolay kolay altından kalkamayacağı bir darbe alacak.
Bırakın artık çayı, keki, bizi keklemeyi. Ekonomiyi konuşun. Nasıl bu hale geldi, ne yapılması gerek? Yoksulluğa karşı yeni birşey söyleyin, işsizliğe çözüm üretin. Bu kadar genç nüfusu olup iş gücünden yararlanamayan bir ekonomi tablosu nasıl yaratıldı bunu anlatın. Bu kadar üniversite mezunu olup, bu kadar doktor, öğretmen ve yetişmiş insan gücü açığı nasıl oldu, bunlardan bahis edin. 80 milyon insan, dışa bağımlı olmadan nasıl üretecek, nerde çalışacak, nasıl doyacak onu söyleyin.
Bu bayram işçi sınıfı da oturup düşünmeli. Bir sonraki bayramı işsiz ya da daha yoksullaşmış karşılamamak için vereceği oya karar vermeli. Çocuklarının uzak değil, yakın geleceğini de belirleyecek vereceği oy. Sanmasın ki krizden kurtulması için sendikalı olmak yetecek. O da yetmeyecek. Çünkü batan bir işletmeyi sendikalar kurtaramaz. Siyasi otoritenin ekonomi politikaları kurtarır.
Seçim alanlarından artık gerçekleri ve planları duymak istiyoruz. Gelecek korkularıyla başka bayramlar kutlamamak için…