VALLAHİ ÖZELLEŞTİRMİYORUZ
Türkiye´nin Erdemir, TürkTelekom, Tüpraş ve Petkim gibi en değerli fabrikalarının ve tesislerinin özelleştirilmesinin ardından, sıra farklı sektörlerdeki özelleştirmelere geliyor.
Türkiye’nin Erdemir, TürkTelekom, Tüpraş ve Petkim gibi en değerli fabrikalarının ve tesislerinin özelleştirilmesinin ardından, sıra farklı sektörlerdeki özelleştirmelere geliyor.
Kamunun elinde, imalat sanayinde faaliyet gösteren KİT neredeyse kalmadı. Ancak, iletişim, taşımacılık, enerji ve madencilik gibi sektörlerde kamu varlığı hâlâ devam ediyor. Bu alanlardaki kamu varlığı yasal bazı güvencelere sahip.
Bu sektörlerden bir kısmına girmek, bir kısmında da yatırımlarını derinleştirmek isteyen yerli ve yabancı sermaye ise kamu kuruluşlarının buralardaki düzenleyici rolünü ve varlığını kendisine bir engel olarak görüyor. Sermayenin talep ve görüşlerini kendine görev sayan hükümet, Türkiye "İmralı Süreci"ne ve anayasa tartışmalarına kilitlenmişken kritik birçok sektörde yeni bir özelleştirme hamlesine girişti.
Fakat hükümet bu hamlesinde bir yandan ısrarcıyken, bir yandan mahcup davranıyor. Bakan ve bürokratlarının da yardımıyla özelleştirme girişimlerini mümkün olduğunca farklı şekilde yansıtmaya çalışıyor. Bu çaba, "böylesi hassas bir dönemde" AKP hükümetinin meşruiyetini aşındıracak ek gündemler istememesi ile ilgili olabilir. PTT özelleştirilmeye hazırlanıyor.
Geçen hafta Meclis Komisyonu’nda görüşülen ve Alt Komisyon’a götürülen PTT’nin anonim şirkete dönüştürülmesi ile ilgili yasa tasarısının temel amacı bu. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ise buna itiraz ediyor ve şöyle diyor: "Yapacağımız iş PTT’nin özelleştirilmesi değil, PTT’nin tekel hakkının kademeli olarak kaldırılması ve PTT’nin KİT yapısının daha esnek hale getirilmesidir."
Demiryolu altyapısının bütünüyle özel sektöre açılması ve TCDD’nin özelleştirilmesi gündemde. Demiryollarının Serbestleştirilmesi Yasa Tasarısı ile TCDD de anonim şirkete dönüştürülmek isteniyor. TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, özelleştirmeyi reddederek "Temel hedefimiz demiryollarını rekabete açmak. Özelleştirmiyoruz, serbestleştiriyoruz.
Tıpkı havayollarındaki gibi" diyor. Türk Petrol Kanunu Tasarısı ile kamu petrol kuruluşu TPAO’nun devlet adına faaliyet gösterme hakkı ve ayrıcalıkları elinden alınmak isteniyor. Dev petrol tekelleriyle eşit koşullarda rekabet etmesi istenen TPAO’nun özelleştirilmesinin önünü açan tasarı Meclis Komisyonu’nda kabul edildi. Sürecin özelleştirmeyle sonuçlandırılacağını açıkça belirtemeyen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "TPAO’yu THY modeliyle uçuracağız" diyor. Bor, toryum ve uranyum madenlerinin de özel sektöre açılması hedefleniyor.
2840 Sayılı Kanun’da yapılmak istenen değişiklikle bu madenlerde hizmet alımı yoluna gidilebilecek. Tasarı, 2012 yılının son aylarında Meclis Komisyonu’ndan geçmişti, Genel Kurul’da görüşülmeyi bekliyor. Hal böyleyken, Bakan Yıldız "Bor ile alakalı hiçbir özelleştirme politikamız olmadığını söyleyebilirim. Boru özelleştirmeyi düşünmüyoruz" diyebiliyor. Hükümet yetkilileri ve AKP’in bürokratları lafı istedikleri kadar eveleyip gevelesinler, "vallahi özelleştirmiyoruz" desinler, gerçeği gizleyemezler. Özelleştirme idaresi Başkanlığı’nın internet sayfasında şöyle bir gezinmek yeterli.
KİT’lerin şirketleştirilmesinin özelleştirmenin aşamalarından biri olduğu açık açık yazıyor. Serbestleştirme ve özelleştirmenin birbirini bütünlediği, özellikle hizmete dayalı sektörlerde serbestleştirmenin kamunun çekildiği alanların sermayeye devredilmesi anlamına geldiği biliniyor. Daha piyasacı bir anayasa için kollar sıvanmışken, bazı sektörlerde piyasalaşmanın önünde engel olarak görülen kamu kuruluşları devreden çıkarılmaya ve özelleştirilmeye çalışılıyor.
Hükümet bunu mümkün olduğunca sessiz sedasız kotarmak isterken, ilgili işkollarında örgütlü sendikalar gerçekleştirdikleri grev ve eylemlerle bu oyunu bozuyor. Uzun söze gerek yok. Hükümetin özelleştirmelerde bu denli ısrarı ve bu yasal düzenlemelerin zamanlaması, yeni anayasanın ruhunu ve başkanlık sistemi niyetinin gerçek yüzünü deşifre etmeye yetmiyor mu?