UZAKTAN ÇALIŞMANIN KÖKLERİ -3
12 Eylül Amerikan darbesinden sonra ANAP, yabancı tekeller için emeği ucuzlatmaya koyulduğunda, ucuzlatılan emeğin devlet denetimin dışına çıkarılmasının da önünü açtı. “Eve iş verme” de denilen “uzaktan çalışma” için işverenlere parasal teşvikler verildi, cesaretlendirildi.

Örgütlü ya da örgütlenme olasılığı olan işçilik parçalanıyor, ücretler düşürülüyor, sigorta olanağı da olmayan kaçak işçilik büyütülüyordu. Ekonomi, eve iş verme üzerinden de yer altına inmeye başlamıştı.
ANAP iktidarının ardından gelen hükümetler de aynı politikayı uyguladılar. Teşvikler sürüyor, kaçak işçilik artıyor, emek daha da ucuzlaşıyor, işçinin örgütlenme olanağının önü daha fazla kesiliyordu.
1995 yılına kadar sürdü bu çizgi.
Sayın Yıldırım Koç’un yazdığı Türk-İş yayınlarında çıkan “Eve – İş – Verme: Sorunlar, Öneriler” adlı kitaptan 1995 sonrasında olanlara da göz atalım;
1995 SONRASI
“1995’te ‘Adıyamanlı 9 bin genç, ABD’deki Neslihan Hanım’a halı dokuyor’du. American Black Mountain Looms Şirketi, Adıyaman’ın en büyük özel sektör kuruluşu olmuştu.
Besim Tibuk; ‘Bugün Nevşehir’den Kars’a kadar pek çok yöremizde NET için halı ve kilim üretiminin oluşturduğu müthiş bir istihdam vardır. NET’e… halı dokuyan 100.000’e yakın aile…’ diyor.
1995’de İhlas Holding eve-iş-verme sistemine doğrudan girdi. Bir taraftan örgü makinesi pazarlamak, diğer taraftan ev kadınlarının ucuz işgücünden yararlanmak. Türkiye Gazetesi’nin ‘Her Ev Bir Fabrika’ başlığıyla verdiği büyük haberde, İsviçre’nin Passap Örgü Makineleri üreticisi Madag Şirketi ile İhlas Holding arasında bir dağıtımcılık anlaşması yapıldığı belirtiliyordu. Projeye göre, şirket evlere örgü makinesi satacak, bu makinelerle istenilen modellerde ürettirilen kazak, bluz, hırka gibi giyecekler İhlas tarafından satın alınacaktı. İhlas Holding, bir ay sonra da, Japonya’nın örgü makineleri üreticisi Brother ile benzer bir dağıtımcılık anlaşması imzaladı. 1996 başında kurslar başladı. Brother veya Passap marka örgü makinesi alan herkese halk eğitim merkezlerinde ücretsiz eğitim verileceği açıklandı. 1997 yılı Nisan ayı geldiğinde 3.500 örgü makinesi satılmıştı. …sonra şikayetler başladı… Borçlanarak örgü makinesi alanlara üç yıl iş garantisi verilmişti, ama ikinci aydan sonra ortada bırakılmışlardı.
Maslak’ta Atlas Kalem Fabrikası, 46 ülkeye kurşun kalem ve tükenmez kalem satıyordu. Kalemlerin ana parçaları Esenyurt’taki depoya gönderiliyor ve monte edilmek üzere evlere dağıtılıyordu.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (DİE) 1988 Ekim Hanehalkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre, bu tarihte Türkiye’de 164 bin kişi evde çalışıyordu. Yalnızca 43 bini ücretliydi; 93 bini kendi hesabına çalışan ve 27 bini de ücretsiz aile çalışanıydı.
Nisan 1998’de bu sayı 169 bindi. Ücretli çalışanların sayısı 32 bine inmişti. Kendi hesabına çalışan 125 bin, ücretsiz aile çalışanı 12 bindi.
(Oysa)DİE’nin bu konulardaki verilerinin gerçeklerle ilgisinin alakasının olmadığı açıktır. …eve-iş-verme sisteminde çalışanların sayılarına ilişkin… hiçbir güvenilir veri yoktur.
Kaçak işçiliğin… taşeronluğun ve fason üretimin yarattığı sorunlar, eve-iş- verme sistemi için de geçerlidir. Günümüzde işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin daha da güçlenmesinin önündeki en büyük engeller, kaçak işçilik ve bazı sektörlerde onun yasalara uydurulmuş biçimi olan eve- iş-verme sistemidir.
Eve – iş – verme, vahşi kapitalizmin en acımasız sömürü araçlarından biriydi. 1970’li yıllardan itibaren sosyalleş(tiril)miş kapitalizmden yeniden 19. yüzyılın vahşi kapitalizmine dönülmesinde, serbest bölgeler, kaçak işçilik, taşeronluk, fason üretim, eve-iş-verme gibi araçlar, bir bütün oluşturmaktadır.”
GİDİŞAT
Sanayileşmenin gelişmesi ve ulusal ekonominin ihtiyaçları, işyeri merkezli çalışmayı öne çıkarmış, uzaktan çalışmayı daraltmıştı.
Virüsün zorunlulukları ise, hemen her sektörde çok sayıda işletmede zorunluluk haline getirince uzaktan çalışmayı, virüs öncesinde henüz bu çalışma sistemi ile tanışmamış olanlar yeni kazançlar keşfettiler. Virüs kalktıktan sonra da sürdürmenin, katlanan karlarını daha da artırmanın yollarını aramaya başladılar.
Güçlü bir uzaktan çalışma dalgası dünya çapında insanlığın önüne geliyor gibi.
İktidarlar, bürokrasi, işveren örgütleri, sendikal hareket, işçiler ve hemen herkes, bu güne kadar olmadığı şekilde uzaktan çalışmayı tartışacak gibi…
Öncesinde bilen ya da yeni tanışan işverenler, neden bu kadar sevdiler de virüsten sonra da sürdürmeyi planlıyorlar?
Zurnanın zırt dediği nokta işte burasıdır.