ÜCRET ARTIŞLARININ SINIRLANDIRILMASI TEHDİDİ
Haftanın günlerini saymayı biliyorsanız, Çarşamba’dan sonra Perşembe’nin geleceğini bilirsiniz.
Eğer ekonomik gelişmeleri izliyorsanız, başınıza nelerin gelebileceğini tahmin eder ve ona göre tedbirlerini alırsınız. Mantıklı insanın ve kuruluşun yapacağı budur.
Türkiye’de günümüzde işçi sınıfı (işçiler, memurlar, sözleşmeli personel), resmi verilere göre, gelir getirici bir işte çalışanların yüzde 72’sini oluşturuyor. Kayıtdışı biçimde çalışan emekliler, kısmi süreli çalışanların büyük bölümü, evlerde bir işveren için üretim yapan kişiler de dikkate alındığında, bu oran daha da yüksektir. İşsizler de işçi olarak çalışmak isteyen kişilerdir. Onlar da işçi sınıfının parçasıdır.
Eğer gerekli tedbirler alınmazsa, işçi sınıfını özellikle 2024 Mart seçimlerinden sonra çok büyük bir fırtına bekliyor. 2024 Mart seçimlerinden sonra, olağan koşullarda 4 yıl seçim yok. Siyasi iktidar, Türkiye’nin döviz ihtiyacını karşılayabilmek için ihracatı artırmayı, yabancı sermayeyi yatırım için Türkiye’ye çekmeyi ve daha çok turist gelmesini amaçlıyor. Bunların gerçekleşebilmesinin önkoşulu, Türkiye’de gerçek ücretlerin düşürülmesi, işçilerin çalışma koşullarının ve haklarının geriye götürülmesidir. Kronikleşmiş bütçe açıklarının kapatılabilmesi için de kamu kesiminde çalışan işçilerin ve memurların gerçek gelirlerinin düşürülmesi ve halkın ödeyeceği vergilerin artırılması düşünülüyor.
Perşembe’nin gelişi nasıl Çarşamba’dan belliyse, ekonomik ve siyasi durum incelendiğinde işçi sınıfı için gündemde olan büyük tehlikeler de bellidir.
Ayrıca bu durumu açık açık da söylüyorlar. Felaket, kulaklarını tıkamayanlar için, bağıra bağıra geliyor. Orta Vadeli Program’da şöyle deniyor:
“Ekonomik dengeleri bozucu ve enflasyonu besleyen tüketim artışlarını önleyecek tedbirler alınacaktır. Mali disiplin gözetilerek, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar geçmiş enflasyona endeksleme davranışının azaltılmasına yardımcı olacak şekilde belirlenecektir.” (s.24) Orta Vadeli Program’da bu konuda alınacak önlemler de şöyle belirtiliyor: “Enflasyonla Mücadele (Karar): Yönetilen/yönlendirilen fiyatlar geçmiş enflasyona endeksleme davranışının azaltılmasına yardımcı olacak şekilde belirlenecektir. (2024 1. Çeyrek) Yatırım- istihdam[1]üretim ve ihracata dayalı büyüme politikalarıyla fiyat istikrarı odaklı olarak reel sektörü destekleyen finansman imkânı sağlanacaktır. (2024 1. Çeyrek) İdari Düzenleme: Ekonomik dengeleri bozucu ve enflasyonu besleyen tüketim artışlarını önleyecek tedbirler alınacaktır. (2024 1. Çeyrek)”
6 Ekim 2023 tarihinde IMF’nin internet sitesinde IMF heyetinin Türkiye’ye yaptığı ziyaret sonrasında hazırladığı rapor yayımlandı. Bu raporda şöyle deniyordu:
“Enflasyonu önleme amaçlarıyla tutarlı olmak için, 2024 bütçe açığı Orta Vadeli Program’da yapılan tahminin altında olmalıdır. Bu ise enflasyonun üstünde ücret artışlarının önlenmesini, geçmişe dönük değil de ileriye dönük emekli aylığı ve ücret düzenlemelerinin uygulamaya sokulmasını ve yaygın enerji sübvansiyonlarının yerini hedefe yönelik yardımın almasını içermektedir.”
10 Ekim 2013 tarihinde TRT Haber Sitesi’nde yer alan habere göre, Mehmet Şimşek de benzer görüşler ifade etti. Haber metni aşağıda sunulmaktadır:
“Enflasyonun kalıcı şekilde tek haneye indirilmesi için gelirler politikasının hedefle uyumlu olmasının önemine dikkati çeken Şimşek, yüksek ücret artışlarının yüksek enflasyona neden olduğunu, bu kısır döngünün kırılması gerektiğini dile getirdi. Şimşek, ‘Bu kısır döngüyü sadece ücret politikaları üzerinden değil, para politikasını rasyonelleştirerek kıracağız. Maliye politikasında harcamaları kontrol edeceğiz, kamuda tasarrufla yapacağız’ ifadesini kullandı.”
Fırtına yaklaşıyor. Fırtına meşru ve demokratik bir mücadeleyle engellenemezse, kredi kartı ve tüketici kredisi borçlarıyla boğuşmakta olan milyonlarca insan, tarihimizde yaşamadığımız hızda ve büyüklükte bir mutlak yoksullaşmayla karşılaşacaktır.